“1900’lü yılların başlarında Amerika’da kadınların halk arasında sigara içmesi ayıplanıyor, doğru bulunmuyordu. (Tıpkı yakın zamana kadar bizde olduğu gibi.) Ayrıca kadınların umuma açık yerlerde sigara içmesi bazı yasalarla yasaklanmıştı. Kadınlar arasında sigara içme oranı oldukça düşüktü (%5 civarında). American Çompany’nin sahibi George Washington Hill, sigara kullanımının kadınlar arasında da yaygınlaştırılması halinde, cirosunun büyük bir artış göstereceğini biliyordu. Bu amaçla halkla ilişkiler ve pazarlama tarihinin öncü isimlerinden Edward Bernays ile bir anlaşma yaptı.
Edward Bernays, birçok psikoloğun da görüşlerini aldıktan sonra oldukça ilginç bir proje hazırladı. Bir grup feminist kadınla anlaşarak onları örgütledi. Bu kadınlar New York’ta her yıl yapılan Paskalya yürüyüşüne katılacak, geçit esnasında sigaralarını yakacaklardı. Projenin ana teması şuydu: Kadınlar Amerika’da erkekler tarafından baskıya uğruyor, özgürlükleri kısıtlanıyordu. Sigara, bu erkek egemen baskıya karşı başkaldırma anlamına geliyordu. Ayrıca Amerika’nın özgürlüğünü sembolize eden Özgürlük Heykeli de elinde bir meşale tutuyordu. Kadınların ellerinde yanan sigaralar da onların erkek egemen düzene karşı “Özgürlük meşaleleri” olacaktı.
Bernays bir grup gazeteciyle de anlaşmıştı. Geçit esnasında sigara içen kadınların fotoğraflarını çekecek, kampanyanın teması doğrultusunda haberleştireceklerdi. Kampanya o denli başarılı oldu ki, kampanya öncesine kadar 1923 yılında kadınların sadece %5’i sigara içerken, bu rakam 1929 yılında %12’ye ve sonraki birkaç yıl içinde de %35’e çıktı.
Bernays kadınların sigara içmesini “kadınların özgürlüğü” olarak kodlamıştı. Toplumda medyanın da desteğiyle “sigara içen kadınlar özgür kadınlardır” algısı oluşturulmuştu. Konu, kadının özgürlüğü bağlamında tartışılırken, Lucky Strike firması sigara satışlarını katlamış, kasasını doldurmuştu.
Bernays’in toplumun önüne çıkıp, “Kadınların sigara içmesi tütün şirketlerinin cirolarını arttıracak. Bütün kadınlara sesleniyorum, lütfen sigara içmeye başlayın” demesi herhalde saçma olurdu. Ama amaçlanan ve olan şey tam da buydu. Sigara içmenin kadınları özgür yapacağı Bernays’in kadınlar için ürettiği sahte bir amaçtı.”
Amerika’da yaşanan bu olay, “Yönlendirme, seçme, ekleme ve çıkarma vb. yollarla bilgileri değiştirmek. Bilgileri kendi çıkarı için kullanma, hile yaparak fiyatı, rağbeti, bakış açısını istediği şekilde değiştirme; kendi bilgi ve öğretileri dışında kişileri etkileme ve yönlendirme” olarak tarif edilen manipülasyon ve algı yönetiminin ne olduğunu ve kötü amaçlar için nasıl icrâ edilebileceğini göstermesi açısından çok ibretliktir.
Aslında algı ve manipülasyonun tarihi çok eskiye dayanır desek yanlış olacak, zîrâ ilk insan Hz. Adem ile şeytan arasında başlamıştır.
Şeytanın işi hiledir, zaten manipülasyon da hilenin bir başka ismidir. Bunun için kullanılan yöntem algı ile manipüle etmektir.
Cenab-ı Hak Hz. Adem’e cennetin bütün nimetlerini serbest bırakıp sadece bir ağacı yasaklamıştı. Şeytan’ın derdi ise bu ağaçtan yedirmekti. Çünkü Adem’i düşman olarak bellemişti, onun secde etmemesinin sebebi Adem’di. Adem’den intikam almalıydı. Normalde bütün şartlar şeytanın aleyhinde. Çünkü yer cennet, şeytanın ise apaçık düşman olduğu baştan Hz. Adem’e söylenmiş ve sadece bir yasak var.
Şeytanın bu şartlarda Hz. Adem’i ve eşini kandırması çok zor görünüyor ancak işin içine yalanı katınca ve algıyı da değiştirince Hz. Adem ve eşi o ağaçtan yiyor. Bu hedefe varma noktasında şeytanın ilk işi Hz. Adem ve eşinin zaafını tespit etmek oluyor. Sonrasında Hz. Adem ve eşinin ağaca olan bakış açılarını değiştirmeyi amaçlıyor. Zira onların kafasında cennette ne kadar kalacakları ve oranın ebedi olup olmayacağı hususunda soru işaretleri var. İşte şeytan buradan yakalıyor ve “O ağaç size Cennette ebedi melekler olmayasınız diye yasaklandı!” diyerek Hz. Adem’i ve Hz. Havva annemizi kandırıyor. Bu duruma maruz Hz. Adem ise mazeretlere sığınıp kendini savunmaya çalışmıyor, hatasını kabul edip tövbe ediyor. Hz. Adem’in bu tavrı manipüle edilmiş bir insanın bunun farkına vardığı anda gerçekle yüzleşmesi durumun farkına varıp doğru olan tutumu göstermesi noktasında güzel bir örnektir.
İşte şeytan ve avâneleri insanlık tarihi boyunca bu algı yönetimini her dâim kullanıyor. Hem de hayatımızın her alanında.
Günümüzün teknolojik gelişmeleri olan internet, cep telefonu gibi araçlar sayesinde herkes bulunduğu her yerde algı ve manipülasyona açık bir durumdadır. Yoğun bir şekilde batıl algılara maruz kalıyoruz.
Bu hususta olumsuz ve tahripkâr şekilde kullanılan algı yönetimimin farkına nasıl varacağız? Bu algı yönetimini yapanlar ne tür argümanlarla bizleri avlıyorlar ve buna karşı neler yapabiliriz?
Bunu da bir sonraki yazımızda işleyelim inşaallah.