“Olağandan, alışılandan çok olma durumu, bol verim, bolluk, gürlük olarak karşılığı verilen bir kelime olsa da, doğrudan Türkçe karşılığı olmayan bir kelimedir bereket. Yaşandığında ne olduğunu daha iyi anlaşılan bir kavramdır bereket.
Bereket hayatımızın içinde çokça kullanılır. Bir alışveriş yapınca bize “Bereketini gör” denir. Öyle derinlikli bir duâ, öyle önemli bir temennidir ki bu.
Çünkü o eğer yenecek bir şeyse, size şifa olsun, giyilecek bir şeyse uzun süre giyesin, kullanılacak bir eşya, araçta, uzun süre onun faydasını göresin gibi bir duadır.
Bereketsiz olursa ne olur? Belki de çift maaş alırsınız ama bir türlü hayrını göremezsiniz. Ne hikmetse yetmez para, gider bir yerlere, nereye gider onu da anlamazsınız. Mesela bir takım elbise alırsınız, bir süre sonra bir tele takılır, bir yeri yırtılır, bereketsiz olabilir.
İslam’daki bereket kavramı, aslında çok daha geniştir. Sadece dünyaya bakmayan insanların gerek dünyaya gerekse âhirete yönelik kazanç ve kayıplarını ilgilendiren bir kavramdır.
Zira mümin, her türlü hayrın nimet, bereket ve bolluğun Allah’ın kullarına bir ikramı ve ihsanı olduğuna inanır.
Bu noktada Kur’an ve Hz. Peygamberin hayatı içinde çokça örnekler ve vurgular vardır bereket hakkında.
Müslümanların “Kâbe, Kur’an, Peygamber, salih kabul edilen bazı kimseler ve benzeri şeyleri vesile sayması; bereketin Allah’tan gelmesi ilkesini zedeler nitelikte olmayıp, onların sadece Allah’ın vereceği bereket için şefaatçi ve duacı olabileceklerinin ümit edilmesi şeklinde bereket vesilesi olarak görülür.
Peygamber Efendimizin (sav) “bir kaba ellerini sokarak suyu çoğaltması, cılız bir keçiden beklenenden çok süt sağması, yemeği çoğaltması” kabilinden birçok bereket mucizeleri vardır.
İslam’a göre maddi âlemdeki bazı eşya, yer, kişi ve zamanlar bereketli kabul edilmiştir. Nitekim Peygamberler mübarektir. Kur’an’ın ifade ettiği gibi Hz. İbrahim, İshak, Musa ve İsa, mübarek şahsiyetlerdendir. Veliler, sâlih kimseler, berekete vesile oldukları için mübarek kimselerdir.
Kur’an mübarektir. Baştan sona berekettir.
Kadir gecesi Kur’an’ın indirildiği bir gece olduğu için mübarek kabul edilmiştir. Kur’an’ın indirildiği gecenin bulunduğu Ramazan ayı; Hz. Peygamberin “size Ramazan ayı, mübarek ay geldi, Allah o ayda orucu farz kıldı” (Nesâi, Sıyam-5) hadisinde olduğu gibi mübarek olarak vasıflandırılmıştır.
Kur’an’a göre Kâbe ve onun bulunduğu Mekke şehri de, mübarek kabul edilmiştir. Önceki peygamberlerin, Yahudi ve Hıristiyanların dini merkezi sayılan Kudüs, Mescid-i Aksâ ve çevresi Müslümanlarca da mübarek kabul edilmiştir.
Şam bölgesi de mübarek addedilmiş, Hz. Peygamber Şam ve Yemen’e bereketle dua etmiştir. Ayrıca Tuva vadisi, Kur’an’ın ifadesine göre mübarektir.
Evet, görüldüğü üzere İslam’da mübarek gece ve yerler yanında feyz, bereket ve manevi destek beklenen zaman ve yer anlayışı mevcuttur.
Hz. Nuh’un gemisinin karaya oturduğu yer, canlıların rızkını sağlayan yeryüzü bereketlendirilmiş, yukarıdan inen su (yağmur) mübarek olarak kabul edilmiştir. Zemzem ve sahur yemeği, Hz. Peygamberimiz (sav) tarafından mübarek olarak nitelendirilmiş, zeytin ağacı ve zeytin mübarek olarak isimlendirilmiştir.
Bu noktada şöyle bir soru soralım; Madem Bereket Kur’an ve Sünnete göre bu kadar önemli, öyleyse biz berekete nasıl nâil olabiliriz?
Allah’a iman, tevekkül ve takva sahibi olmak bereketi celbeder. “Eğer kasabaların halkı inanmış ve bize karşı sakınmış olsalardı, onlara yerin ve göğün bolluklarını verirdik” “ (Araf-96)
Allah kendisine karşı gelmekten sakınan kimseye kurtuluş yolu sağlar, ona beklenmedik yerlerden rızık verir” (Talak-2) ayetlerinden de anlaşılacağı üzere bereket iman, ihlâs ve takvayla doğrudan alakalıdır. Hadislerde de Allah’a imanın ve tevekkülün berekete vesile olacağı ifade edilmiştir.
Tevbe ve istiğfara devam eden kimseye, Allah’ın, her sıkıntıdan bir kurtuluş ve her darlıktan bir genişlik vereceği, ummadığı yerden kendisinin rızıklandırılacağı ifade edilmiştir.
“…Dedim ki Rabbinizden mağfiret dileyin, çünkü o çok bağışlayıcıdır; mağfiret dileyin ki, üzerinize gökten bol bol yağmur insin, mallarınızı ve oğullarınızı çoğaltsın, size bahçeler ihsan etsin, sizin için ırmaklar akıtsın.” (Nuh, 10-11-12) mealindeki ayetler bunu açıkça ifade etmektedir.
Namaz kılmanın berekete vesile olacağına, sadaka ve cömertlik, sıla-i rahim, yumuşaklık, zorlukta olanlara kolaylık gösterme gibi davranışlar da bereket sebebidir. Hz. Peygamberimiz (sav), sıla-i rahimin ömrü uzattığını, Allah’ın rızasını kazandırdığını ve rızkı bereketlendirdiğini ifade etmiştir (Buhari, Edeb-18)
Evlenmenin bereket sebebi olduğu “içinizdeki bekârları, kölelerinizden, cariyelerinizden elverişli olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler Allah onları lütfu ile zenginleştirir” (Nur, 32) ayetiyle beyan edilmiştir.
Kişi Allah’ın inayetine güvenerek ve O’nun rızasını kazanmak için, geçim ve rızık tasası çekmeyerek, Allah’a tevekkül ederek evlenirse Allah onu zengin edecek ve bereketlendirecektir.
“Rabbiniz size; şayet şükrederseniz, size ziyadeleştiririm. Eğer nankörlük ederseniz şüphesiz azabım şiddetlidir” (İbrahim – 7) ayeti, Allah’a hamd ve şükrün rızık ve berekete sebep olduğunu belirtir.
Hz. Peygamber (s.a.v.)’in: “Yemek sofranızda hepiniz toplanınız, birlikte yiyiniz, ayrı ayrı yemeyiniz. Yemeğe başlarken de Cenab-ı Hakk’ın ismini anınız. Eğer böyle yaparsanız Allah o yemeğinizi size mübarek kılar.” (İbn Mâce, Et’ime, 17) “Birlikte yiyiniz. Sizin için bereketli ve mübarek olur” sözleri cemaat olmanın, insanlar arası samimiyet ve muhabbeti ortaya çıkaran sohbetin bereket sebebi olacağına işaret etmektedir.
İlim, rızık isteme, sabah erken kalkmak, selam vermek, birlikte yemek yeme, yemek öncesi ve sonrası elleri yıkamak, besmele ile başlamak ve yemek kabının kenarından yemek, ticaret ve rızık talep etmek maksadıyla sefere çıkmak da bereket sebebidir.
Fazla uyumanın, özellikle sabah güneş doğduktan sonra uyumanın, bereketi ortadan kaldıracağı Hz. Peygamberimiz (sav) tarafından ifade edilmiştir.
Zulüm ve haddi aşma, haksızlık etme gibi hususlar bereketi giderir.
Faizin bereketi gidereceği Kur’an-ı Kerim’de “Allah faizi tüketir (faiz karışan malın bereketini giderir), sadakaları ise bereketlendirir” (Bakara 276) ayetiyle anlatılır. Hz. Peygamberimizin (sav) “riba ile karışık olan malda bereket yoktur” sözü de faizin bereketi ortadan kaldıracağına işaret eder.
Karaborsa, günah ve isyanın çokluğu, İsraf, yalan, alışverişte yemin, küstahlık, gibi hususlar da bereketin gitmesine sebeptir.
Sonuç olarak “bereket, insanın yiyip içmesinde, gezmesinde, alıp vermesinde, bir feyz ü bereket, zevk-ü lezzet tatması, bir huzur-u rahat duymasıdır. Bir bakıma manevî bir ziyadeliktir. Bereketten maksat maddeden ziyade, manevi bir huzur, hayatın zevk ve neşe içinde geçmesini temin eden bir mevhibedir, bir ilahi ihsandır.
Görüldüğü üzere, bereket Kur’an ve sünnette çokça zikredilen hayati bir kavramdır. Öyleyse bu hayatta hırs ile çokluğun değil, bereketin derdinde olmak lazımdır. Hayatı sadece sayı, matematik ve plan üzere yaşamak bereketi görmezden gelmek demektir.
Hayatımızın bereketli geçmesi duâsıyla.