Ne için müsait değilim? Kim için müsait değilim?
Sizde benim gibi bu iki kelimeyi yan yana çok nadir getirenlerden misiniz? Ve bu yüzden kolayca incinenlerden misiniz?
Her davete ısrarla müsaitlik durumu oluşturmaya çalışanlardan, ya da her kapınızı çalana baş tacı muamelesi yapıp, müsait olmasanız bile gönlünüzde bir yere sığdırmaya çalışanlardan mı?
Her imdat diyene amansızca koşanlardan mısınız? Elinizde avucunuzda yoksa bile oldurmaya çalışanlardan mı?
Kendimizi; iyilik, nezaket ve misafirperverlik uğruna fazlaca hor kullandık zannımca… Ve artık hırpalanmanın doyum noktasına ulaştık.
Normal tabi, gelen giden hanı gibi geniş bir gönül bahşetmiş Allah sana. Ama sen israfta ısrar kılmaya devam ediyorsun kıymet nedir bilmeyen insanlarla…
Nazım Hikmet’in dizeleri geliverir hemen aklıma:
Ey, benim iyimser hâllerim,
Çabuk aldanışlarım,
Hep inanışlarım,
Alttan alışlarım,
Hatayı hep kendimde buluşlarım,
Değmeyecekleri kafama takışlarım,
Yoktan yere, akıp giden gözyaşlarım,
Herkesi, insan yerine koyuşlarım,
Hepinize elveda…
Artık ben kimsenin,
Hiç kimsesi olmayacağım.
Ben artık değerimi bilmeyen insanlara müsait değilim. Dolayısıyla değer bilmezlere, hal bilmezlere elveda…
Ben artık negatif insanlara, amaçsız bir yaşama, samimiyetsiz kahkahalara, umut tacirlerine müsait değilim.
Saygısızlığa, bencilliğe, haksızlığa, çıkarcı sözde dostluklara, menfaat kokan ilişkilere, hayal kırıklıklarına müsait değilim.
Kimse kusura bakmasın sıra artık kendimde… Hayallerimde… Bugünümde… Yarınlarımda… Kendimi karsıma aldım bolca plan yaptık birlikte.
Gerçekleştirilecek tahayyüller, gidilecek yerler rotası belirledik. Okunacak kitaplar listesi çıkardık. Yarım kaldığımız ne varsa, tamamlamaya karar verdik.
Bismillah deyip sünger çektik kederlerimize, aldanışlarımıza, kalp kırıklıklarımıza.
Anı defterimden gereksiz birçok randevuyu temizledikten sonra, bolca müsait olma vaziyeti çıktı ortaya…
Ben kendime oldukça müsaidim artık. İyi ve güzel olan her şeye gerçek sevgiye, ertelediğim her şeye müsaidim…
Cennet mekân Neşet babanın güzel bir öğüdüyle satırlarıma son vermek istiyorum:
“Şahsınıza karşı haddi aşan, hududu geçen, küstahlaşanları, altın olsa kesenizde, bal olsa kâsenizde tutmayın.”
Sağlıkla kalın, kendinizle “hoş”ça kalın…