AMERİKA’DAN MEKTUP: MÜSLÜMAN KIZ KARDEŞLERİME

Tercüme: Taha Tüzün.

    Aşağıdaki yazı Amerikalı gazeteci, yazar, Joanna Francis tarafından yazılmıştır. (https://archive.islamonline.net/?p=746)

Siyonistlerin “terörle savaş”ı ve İsrail’in Lübnan’a yaptığı saldırı sayesinde, Müslüman dünya artık her Amerikan evinde ilgi odağı olmuş durumda. 

Lübnan’ın başına gelen katliamı, ölümü ve yıkımı görüyorum ama bunun yanında başka bir şey daha görüyorum: Sizi görüyorum. 

Gördüğüm hemen hemen her kadının bir bebek taşıdığını ya da etrafında çocuklar olduğunu fark etmeden geçemiyorum. Mütevazi giyinmiş olsalar da, güzelliklerinin hâlâ parladığını görüyorum. Ama fark ettiğim şey sadece dış güzellik değil. Ayrıca içimde garip bir şey hissettiğimi de farkettim: Onları Kıskanıyorum

Lübnan halkının yaşadıkları yüzünden kendimi berbat hissediyorum. Ama gücünüze, güzelliğinize, alçakgönüllülüğünüze ve hepsinden önemlisi mutluluğunuza hayran olmamak elde değil. 

Evet, tuhaf, ama farkettim ki sürekli bombardıman altında bile, bizden daha mutlu görünüyorsunuz, çünkü hâlâ kadınların doğal hayatını yaşıyorsunuz. Kadınların zamanın başlangıcından bu güne kadar yaşadıkları gibi. 1960’lara kadar Batı’da da böyleydi. Sadece gerçek bombalar yerine kurnazca düzenlenen hileler ve ahlaki yolsuzluklarla bize saldırdılar.

Biz Amerikalıları, savaş uçakları ya da kendimize ait Amerikan yapımı tanklar yerine Hollywood’dan bombaladılar. Ülkelerinizin altyapısını bombalamayı bitirdikten sonra, sizi de bu şekilde bombalayacaklar. Bunun sizin başınıza gelmesini istemiyorum. Eğer bu olursa sizde bizim gibi kendinizi küçük düşürülmüş hissedeceksiniz. Zaten onların musibetlerinden ciddi sıkıntılar çekmiş olan bizleri dinlerseniz, bu tür bombalamalardan kaçınabilirsiniz. Çünkü Hollywood’dan çıktığını gördüğünüz her şey bir yalan, gerçekliğin çarpıtılması, dumanlar ve perdeler. Nikâhsız ilişkiyi zararsız bir eğlence olarak gösterirler, çünkü zehirli programlarını ışınladıkları toplumların ahlaki yapısını yok etmeyi hedeflerler. Onların zehirlerini içmemeniz için size yalvarıyorum. Çünkü bu, ilacı olmayan bir zehir. Bu zehiri kullandıktan sonra kısmen iyileşsen de bir daha asla eskisi gibi olamayacaksın. Zehiri kullanmamak, kullandıktan sonra zararlarından kurtulmaya çalışmaktan daha iyidir.

Baştan çıkarıcı filmlerle, müzik ve videolarla, Amerikan kadınlarını mutlu, fahişe gibi giyinmekten gurur duyar gibi göstererek sizi cezbetmeye çalışacaklar. Hâlbuki, Amerikan toplumunun çoğunluğu mutlu değil, inanın bana. Milyonlarca kişi depresyon hapı (anti-depresan) kullanıyor ve işlerinden nefret ediyorlar. Kendilerini sevdiğini söyleyen, sonra açgözlü bir şekilde kullanıp giden adamlar yüzünden de geceleri ağlıyorlar. 

Ailelerinizi mahvetmek ve sizi daha az çocuğa sahip olmaya ikna etmeye çalışıyorlar. Bunu, evliliği bir kölelik şekli, anneliği bir lanet, mütevaziliği ve saflığı da eskiden kalma lüzumsuz bir şey gibi göstererek yaparlar. Senin kendini ucuzlaştırmanı ve inancını kaybetmeni isterler. Onlar Havva’yı yasak elmayla kandırmaya çalışan yılan gibidir. Sakın o elmayı ısırma.

Sizi İncil’de bahsedilen değerli taşlar, saf altınlar veya “değerli inciler” olarak görüyorum (Matta 13: 45). Bütün kadınlar değerli incilerdir, ancak bazılarımız saflığımızın değerinden şüpheye düşürüldük. İsa şöyle demiş: “Köpeklere kutsal olanı vermeyin, incilerinizi domuzların önüne dökmeyin, onları ayaklarının altına alır ve tekrar dönüp size ödünç verirler” (Matta 7: 6). Bizim incilerimiz paha biçilemeyecek kadar değerli. Fakat onlar bize bu incilerin ucuz ve değersiz olduğunu söyleyip, bizi ikna etmeye çalışıyorlar. Ama inanın bana; aynaya bakıp o kadınlığa ait saflığı, masumiyeti ve kendinize duyduğunuz saygıyı görmenin yerini hiçbir şey tutamaz. 

Batının lağımlarından çıkan modalar, en değerli varlığınızın cinselliğiniz olduğuna inanmanızı sağlayacak şekilde tasarlanmıştır. Hâlbuki sizin güzel elbiseleriniz ve peçeleriniz herhangi bir Batı modasından çok daha cazip. Çünkü sizi gizemli bir şekilde saklıyor ve kendinize duyduğunuz saygı ve güveni gösteriyorlar. Bir kadının cinselliği güvenilir olmayanların gözlerinden korunmalıdır, çünkü bu sizinle evlenecek kadar seven ve saygı duyan adama armağanınız olmalıdır. Hem erkekleriniz hâlâ asil savaşçılar olduğundan, sizi en iyi halinizde hak ediyorlar. Bizim erkeklerimiz artık saflık istemiyorlar bile. Bunun yerine gösterişli taklit elması seçerek, değerli bir inciyi fark edemiyorlar. En sonunda onu da terk ediyorlar!

En değerli varlığınız iç güzelliğiniz, masumiyetiniz ve sizi siz yapan her şeydir. Ancak bazı Müslüman kadınların sınırlarını zorladığını ve hatta örtünürken bile (saçlarının bir kısmını göstererek) mümkün olduğu kadar Batılı olmaya çalıştıklarını görüyorum. Neden erdemlerini kaybetmenin pişmanlığını yaşayan ya da yakında yaşayacak olan kadınları taklit edesiniz ki? Bu kaybın bir tazminatı yok. Siz kusursuz elmaslarsınız. Sizi sahte elmaslara çevirmelerine izin vermeyin. Çünkü moda dergilerinde ve Batı televizyonunda gördüğünüz her şey yalan. Şeytanın bir tuzağı. Bu aptalların altını.

Eğer merak ediyorsanız size ufak bir sır vereyim: evlilik öncesi cinsellik, bazılarının zannettiği gibi iyi bir şey değil. Bizler bedenlerimizi âşık olduğumuz erkeklere verdik, bunun tıpkı televizyonda büyürken gördüğümüz gibi onların bizi sevmelerini ve bizimle evlenmelerini sağlayacağına inanıyorduk. Ama bu iş evliliğin güvencesi ve sevdiğimiz erkeğin her zaman bizimle kalacağı konusunda kesin olmadığı için hiçte güzel değil! İşte işin acınacak tarafı burada. Yaptığınız şey geride bir israf olarak kalıyor. Seni sadece gözyaşlarıyla bırakıyor. Bir kadın olarak ne demek istediğimi anladığını biliyorum. Çünkü sadece bir kadın başka bir kadının kalbindekileri anlayabilir. 

Gerçekten hepimiz aynıyız. Irkımız, dinimiz ya da milletimiz önemli değil. Bir kadının kalbi her yerde aynıdır. Severiz. En iyi yaptığımız şey budur. 

Ailelerimizi besler ve sevdiğimiz erkeklere rahatlık ve güç veririz. Fakat biz Amerikalı kadınlar, bir kariyer ve yalnız yaşayacağımız bir evimiz olduğunda ve sevgimizi istediğimize verme özgürlüğüne sahip olduğumuzda mutlu olacağımıza inandırıldık. Bu özgürlük değil. Bu aşk değil. Bir kadının vücudu ve kalbi ancak evliliğin güvenli limanında sevmek için güvenli olabilir. Sizler daha azına razı olmayın. Buna değmez. Bundan hoşlanmayacaksın ve sonradan kendinden daha da az hoşlanacaksın. İşte o zaman seni terk edecek.

Günahlar asla kazandırmaz. Hep kandırır. 

Bir insan lekelenmiş olan şerefini temizlemiş olsa da, hiçbir zaman şerefini kaybetmeden önceki halinin yerini hiçbir şey tutamaz. 

Biz Batılı kadınlar, sizin baskı altında olduğunuza inandırıldık. Ama gerçekte, baskı altında olan bizleriz; bizi aşağılayan modaya köle, kilolarımıza takıntılıyız. Büyümek istemeyen erkeklere sevgileri için yalvaran bizleriz. Ama vicdanımızın derinliklerinde, aldatıldığımızı biliyoruz. Bazılarımız itiraf etmeyecek olmasına rağmen size gizliden gizliye hayranız ve sizi kıskanıyoruz. 

Lütfen bize özenmeyin ya da olanları olduğu gibi sevdiğimizi sanmayın. Bu bizim suçumuz değil. Çoğumuz gençken bizi koruyacak bir babadan bile yoksunduk. Çünkü ailelerimiz paramparça edilmişti. 

Bu oyunun arkasında kimin olduğunu biliyorsunuz. 

Kanmayın, kardeşlerim. Sizi de ellerine geçirmelerine izin vermeyin. Masum ve saf kalın. Biz Hristiyan kadınlar için hayatın nasıl olması gerektiğini görmeye ihtiyacımız var. Sizin bizim için bir örnek olmanıza ihtiyacımız var, çünkü biz kaybolduk. 

Saflığınıza sarılın, onu muhafaza edin! 

Unutmayın: Diş macununu tekrar tüpün içine koyamazsınız. Öyleyse “diş macununuzu” dikkatlice koruyun!

Umarım bu tavsiyeleri amaçlandığı şekilde karşılarsınız: arkadaşlık, saygı ve hayranlıkla. Hıristiyan kız kardeşinizden sevgi ile…

Joanna Francis.

Exit mobile version