BİR ATEİST DUA EDER Mİ? ETSE DE KABUL OLUR MU?

Bazen insan “Ben çok günahkârım, Allah benim duamı kabul etmez” diye düşünür, bu yüzden Allah’a yönelip dua etmez. Hâlbuki Mevlana’nın da dediği gibi onun dergâhı ümitsizlik kapısı değildir. Bir insan tövbesini yüz kere bozsa bile Allah onun yüz birinci defa kapısına müracaat etmesini ister. Allah bazen ateistlerin bile duasını kabul etmiştir. Bu konuda ibretlik yaşanmış bir olayı anlatmak istiyoruz.   

    Amerikalı göz Doktoru Laurence Brown Müslüman oluşunu şöyle anlatıyor:

    Bu [nasıl Müslüman olduğumu anlatmak] benim çok sevdiğim bir konudur. Çünkü çoğu kişi benim Müslüman olmadan önce Hıristiyan olduğumu sanıyor. Bunu düzeltmem gerekiyor. Ben Hıristiyan olmak için çok gayret ettim. Uzun yıllar birçok farklı şekilde Hıristiyan olmak için çabaladım. Ve bende işe yaramadı. Bunu söyleyince birçok kişi gülüyor.

    Ben yaklaşık 19 yıl önce manevi bir arayışa başladım. Kızım aort koarktasyonu denilen bir hastalıkla doğdu. Bu ölümcül bir hastalıktır. Böyle doğan çocuklar çoğu zaman ölürler, üstelik kötü bir şekilde ölürler. Onlara açık kalp ameliyatı yapılır. Birkaç yıl sonra açık kalp ameliyatı tekrar yapılır. Ve birkaç yıl sonra ameliyat yine tekrarlanır. Çocuk büyüdükçe doktorların dokuyu büyültmeleri gerekir ve sonunda bu çocuklar ölür. 

    Kızımın böyle doğduğu haberini ilk kez alınca hayatımda ilk kez kontrolün bende olmadığını hissettim. Elimden bir şey gelmiyordu. Ondan önce hayatımda ne zaman bir sorun olsa kendim hallederdim. Daha çok paraya ihtiyacım varsa daha çok çalışıyordum. Bir şeyin tamire ihtiyacı varsa tamir ettirecek birini buluyordum veya kendim tamir ediyordum vs vs. Neden bahsettiğimi anlıyorsunuzdur. 

    Kızım doğunca -adı Hanna idi- direk yoğun bakıma alındı. Vücudu buradan [yani göğsünden] aşağıya kadar neredeyse [siyah] ceketimin rengindeydi veya koyu bir mavi. Çocuğun vücuduna oksijen girmiyordu. Gözümüzün önünde kıvranıyordu, oksijensizlikten kıvranıyordu ve vücudunun o bölgesi ölüyordu. 

    Ben onu öyle görünce dediğim gibi hayatımda ilk kez, daha büyük bir güce yönelmem gerektiğini hissettim. O zamana kadar ateisttim. Protestan bir ailede yetişmiştim. Dindar değillerdi ve ben hiçbir dine girmemiştim. Yoğun bakım ünitesinden çıkmam gerekiyordu çünkü içeri o alandan uzman bir grup doktor gelmişti. Onlar yapacaklarını yaparken ben ibadet odasına gittim ve hayatımda ilk kez dua ettim. Ve tipik ateist dua ediş şekliyle dua ettim. 

    Allah’dan şüphe eden kimsenin duası diye bir şey vardır. Şüphecinin duası şöyledir: “Ey Tanrı, eğer varsan ruhumu kurtar, eğer ruhum varsa. ” Şüphecinin duası budur. Ve çoğu ateist dua ederse böyle eder: “Ey tanrı! Eğer varsan. . . ” çünkü emin değillerdir. 

    Ben de işte öyle dua ettim, “Ey Tanrı! Eğer varsan, var olup olmadığını bilmiyorum, ama eğer varsan yardıma ihtiyacım var. ” Yaratıcıma o gün bir söz verdim. Eğer çocuğumun hayatını kurtarırsa ve bana en çok razı olduğu dinin yolunu gösterirse o yoldan gideceğime söz verdim. Verdiğim söz bu şekildeydi. 

    Kızımın odasından ayrılışım sadece 15 dakika kadar sürdü. Tekrar yoğun bakım ünitesine geri dönünce, kapıdan içeri girip kızımın olduğu yere doğru baktığımda doktorlar başlarını kızımın üzerinden kaldırıp bana baktılar. Ve anında bir şeylerin değişmiş olduğunu anladım. Yüzleri şaşkınlık doluydu. Sanki neler olduğuna dair hiçbir şey anlamamışlardı. Hatta şoktaydılar. Onlara doğru yürüdüğümde bana kızımın iyi olacağını ve ölmeyeceğini söylediler. Kızım tamamen normal bir çocuğa dönüşmüştü, tamamen sağlıklıydı, ameliyat olmadı, tedaviye ihtiyacı yoktu. Durumu tamamen tersine dönmüştü. 

    Elimizde hem daha önce ve hem de daha sonra çekilmiş ultrason kalp filmi vardı. Önceki filmde bahsettiğim hastalık vardı, hâlbuki sonraki filmde hastalık tamamen gitmişti. Hastalıktan eser yoktu, tamamen normaldi.     Doktorlar bundan bir anlam çıkarmaya ve açıklama yapmaya çalışıyorlardı. Konuyu bana ve kendilerine açıklamaya çalışıyorlardı. Yaptıkları açıklamaya inandıklarını hissettim. Ben orada durup onlara baktığımı ve şöyle dediğimi hatırlıyorum, “Bu açıklama size göre anlamlı olabilir ama benim için değil. Ben bu duayı ettim, ben bunun yaratıcımın elinden olduğuna inanmak zorundayım.”

Onun sözünde durduğunu [yaptığım duayı kabul ettiğini] biliyordum. Şimdi sıra bana gelmişti, benim de sözümde durmam gerekiyordu. Böylece kızımın iyileşmesinden sonra dini bir arayışa başladım. Doğru yolu Hıristiyanlıkta bulacağımı sanıyordum. İlk önce Yahudiliği öğrendim, bu beni Hıristiyanlığı öğrenmeye yönlendirdi. Yıllar boyunca doğruluğu orada bulacağımı sandım. Yıllar boyunca kendimi ikna etmeye ve Hıristiyan olmaya çalıştım. Hıristiyanlığın tüm mezheplerine gittim. Tam olarak kaç farklı mezhep, kaç farklı kiliseye gittiğimi hatırlamıyorum. Hıristiyanlığın gerçeğini bulma çabasıyla ama sürekli aynı şeye karşı çıkıyordum. Hep bir kısmını beğeniyor ama diğer kısmını anlamakta zorlanıyordum ve temel inançlar konusunda papazla konuşup soru sorardım, açıklayamazlardı. Ve ben de “güle güle, teşekkürler” derdim. Ve bir sonraki Hıristiyan mezhebine araştırmaya giderdim. 

    Tüm sorularım ancak İslam’ı bulduğumda cevap buldu. Ve gönlümün huzur bulması İslam’ı bulmamla oldu ve yapbozun tüm parçalarının birleştiği yer İslam’dı.

Kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=VvyI65UA5EY (Erişim: 03.08.2017)

Exit mobile version