GURABİYE FIRKASI, VAHİY ve GÜNÜMÜZDEKİLER

    Gurab Arapçada karga demektir. Gurabiye’de Şia’nın gulât yani aşırı fırkalarından biridir. Gurabiye fırkasına bu ismin veriliş sebebi de Peygamberimizle Hz. Ali arasında yaptıkları benzetmeden dolayıdır. Onların şöyle dediği nakledilir: Muhammed’le Ali iki siyah karganın birbirine benzemesi gibi birbirlerine benziyordu. Cebrail vahyi aslında Ali’ye getirmişti. Fakat aradaki benzerlikten dolayı vahyi yanlışlıkla Ali’ye değil de, Muhammed’e götürdü. (Muhammed Ebu Zehra, İslamda Siyasî ve İtikadî Mezhepler Tarihî, Hisar Yayınevi: 1/47.)

    Gurabiye fırkasının bu iddiası kargaları bile güldürecek kadar saçmadır. Fakat biz yinede konuyu ciddiye alalım. Bu iddiayı gündeme getiren Gurabiyecilere şunu sormamız gerekir:

  1. Hadi diyelim ki Cebrail şaşırdı. Yanlışlıkla vahyi Muhammed (as)’a götürdü. Peki 23 yıl boyunca asıl vahyin sahibi olan Allah, Cebrail’in vahyi kime götürdüğünü bilmiyor muydu? Yanlış yapan Cebrail’i Allah’ın ikaz etmesi, düzeltmesi gerekmiyor muydu?
  2. Diyelim ki Cebrail şaşırdı vahyi yanlışlıkla Muhammed’e götürdü. Peki, siz bunu nereden biliyorsunuz. Size Allah ayrı bir meleği gerçeği bildirmek için mi gönderdi. 

Kıymetli okuyucu! Sen durup dururken bu Gurabiye konusunu neden gündeme getirdin? Diye sorabilirsin. Sebebi şu: 

Malum son günlerde bir şahıs Kur’ân’ın bütünüyle Allah kelamı olamayacağını, içinde bazı sözlerin peygambere ait olduğunu iddia etti. Bu yüzden kendini tenkit edenleri de “Beni linç ediyorlar” diye itham ederek suçladı. Kanaatimizce onun sözleriyle Gurabiye fırkasının iddiaları arasında bir benzerlik görünüyor. Gurabiye fırkasına yönelttiğimiz soruların benzerini bu şahsa da yöneltmemiz gerekir. Şöyle ki:

  1. Faraza diyelim ki sizin dediğiniz gibi Peygamberimiz bazı âyetleri Cebrail’in vahyettiği ayetler içerisine sokuşturdu. Bunu nasıl oldu da vahiy meleği Cebrail fark edemedi. Çünkü sahih rivayetlerde geldiği üzere Peygamberimiz her Ramazan ayında Kur’ân’ı Cebrail’e arz ediyordu. Yani başından sonuna kadar okuyordu. Son senesinde Peygamberimiz Kur’anı Cebrail’e iki kez arz etti. Bu yüzden peygamberimizin “vefatının yakınlaştığını hissettiği” nakledilmiştir. (Buhârî Kitabu’s-Savm, Bab, 7; Müslim, Fedail, Bab, 12, hn: 2308, Fedailu’s-Sahâbe, Bab, 15, hn: 2450) Hülasa eğer her yıl Cebrail baştan sona Kur’ân’ı peygamberimizden dinliyorsa, nasıl oldu da peygamberimizin Allah kelamı arasına sokuşturduğu sözleri fark edemedi?   
  2. Hadi diyelim ki, Cebrail de konuyu fark edemedi. Peki, 23 yıl boyunca vahyi inzal eden Allah’da mı işin farkına varamadı? Âmâ bir sahabiye peygamberimiz suratını asınca hemen bir vahiy geliyor da, Allah kelamı arasına peygamberimiz kendi sözlerini sokuşturunca niçin bir düzeltme gelmiyor?

Kur’ân’da şöyle buyrulur: 

Gördüklerinize ve görmediklerinize yemin olsun ki, 

Hiç şüphesiz o (Kur’an), çok şerefli, kıymetli bir elçinin sözüdür. 

Ve o, bir şair sözü değildir. Ne de az iman ediyorsunuz!

O bir kâhin sözü de değildir (o). Ne de az düşünüyorsunuz!

(O), âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. 

Eğer (Peygamber) bize atfen bazı sözler uydurmuş olsaydı, 

Elbette onu kıskıvrak yakalardık.

Sonra onun can damarını koparırdık (onu yaşatmazdık). 

Hiçbiriniz buna mâni de olamazdınız.

Doğrusu o (Kur’an), takvâ sahipleri için bir öğüttür. 

İçinizde (onu) yalan sayanlar bulunduğunu şüphesiz bilmekteyiz.

Muhakkak o, kâfirler için bir iç yarasıdır.

Ve o, gerçekten kat’î bilginin ta kendisidir. 

O halde, ulu Rabbinin adını yüceltip noksanlıklardan tenzih et! (Hakka Sûresi, 38-52)

  1. Son soru: yukarıdaki âyet açıkça Allah’ın, peygamberin onun namına bir şey uydurmasına müsaade etmeyeceğini ifade ediyor. Buna rağmen peygamberimizin bir şeyleri vahye katması Cebrailin ve Allah’ın fark etmemesiyle mümkündür. Bunu da bir Müslüman iddia etmez. Eğer ederse onlara Cebrail’in ve hatta Allah’ın bile fark edemediği bir şeyi siz nasıl fark ettiniz? Kur’ân’da “Allah bilir, siz bilmezsiniz” (Bakara, 216), “Size verilen ilim çok az bir ilimdir” (Isra, 85) buyrulduğu halde, siz ondan, daha iyi bildiğinizi mi söylüyorsunuz? Demek gerekir. 

    Tabii ki burada sözümüz Müslüman olanadır. Ateistler “zaten biz Kuran beşer kelamıdır Allah kelamı değildir diyorduk” diyorlar. Onlara söylenecek söz elbette farklı olacaktır. 

Exit mobile version