HZ.AİŞE’NİN (Ra) EVLİLİK YAŞI

Hazreti Aişe’nin (Ra)  evlilik yaşı kaçmış? Sana ne? 1450 sene önce olmuş bir hadise seni ne ilgilendiriyor? Senin kızın mı, senin bacın mı? Hz Aişe’nin (Ra) evlilik yaşı büyük olursa namaza mı başlayacaksın? Dinin emir ve yasaklarına mı uyacaksın? Alan razı, Hz Aişe(Ra) razı, babası razı… Tasası size mi düştü? Eğer sizin iddia ettiğiniz gibi Hz Aişe’nin (Ra) yaşı küçük olsaydı her türlü şeye muhalefet eden, peygambere her türlü eziyeti yapan müşrikler yaygara koymaz çıkarırlardı. Peygamberin hanımına iftira atacak kadar alçaklık yapanlar böyle bir fırsatı hiç kaçırırlar mıydı? İslam tarihinde müşriklerin bu mevzuda muhalefet ve itiraz ettiklerine dair hiçbir kayda rastlanmamıştır. Günümüz zındıkları hariç.

Bu meselede söylenmedik söz, konuşulmadık bir taraf kalmamıştır. İşin uzmanları ve İslam âlimleri bu meselenin hakikatini yüzlerce kez anlatmışlardır. Ama siz anlamıyor veya anlamak istemiyorsunuz. Oysaki “medenilere galebe çalmak ikna iledir. Söz anlamayan vahşiler gibi icbar ile değildir.” Bu düstura göre sizin medeni olduğunuz dahi tartışılır. Sizinki açık bir şekilde İslam ve peygamber düşmanlığıdır.

Cahiliye ve Asr-ı Saadet dönemi Mekke halkının sosyolojisini, folklorunu, gelenek, görenek ve törelerini, aile yapısını, evlenme ve düğün merasimlerini ne kadar araştırdınız? Kız çocuklarının yaşı nasıl hesaplanırdı? Bu konuları ileri düzeyde ne kadar çalıştınız ki ahkam kesiyorsunuz. Bilgiçlik taslıyorsunuz.

İşinize gelmediği zaman hadis-i Şerifleri inkâr ediyor, işinize geldiği zaman hadis-i Şerifleri kullanarak oradan kendinize bir takım deliller çıkarmaya çalışıyorsunuz. Usul-erkân bilmiyorsunuz. Hadsizlik ediyorsunuz.

İngiliz ve Fransız oryantalist kâfirleri kendi pisliklerini örtmek için sizin önünüze bir yem attılar. 200 yıldır tartışıp duruyorsunuz. Siz bırakın bu işleri, kendi ayıplarınıza bakın. Sizde hiç akıl iz’an yok mu? Sizin başka probleminiz yok mu? Olmuş bitmiş, geçmiş gitmiş bir meseleyi her gün tartışarak nereye varmak istiyorsunuz? Ne kazanacaksınız? Allah size akıl versin ne diyelim.

Bu durumda Müslümana düşen; “bunu peygamber söylemişse doğrudur. O yanlış yapmaz. Bunu Peygamber yapmışsa hakikattir. Amenna ve saddakna” demek olmalıdır. Müslümana Ebubekir’ce (Ra) bir duruş ve sıddıkiyet makamı yaraşır. Allah’ın habibim dediği bir zatı (sav) tartışmak, onun ef’âlini, ahvalini, akvâlini, ahlakını, etvârını, siretini, sıdkını ve ciddiyetini sorgulamak kimin haddine. Haşa ve kella.

Peygamberler ismet sıfatıyla mücehhezdirler. Hata yapmazlar, günah işlemezler, masumdurlar. Biz böyle bilir, böyle inanırız. Zira bu imanımızın gereğidir. Peygamberimizi tartışmaya kalkan imanını sorgulasın ve haddini bilsin.

 

28 ŞUBAT SÜRECİ BAŞARILI MI OLDU?

 

28 Şubat sürecinin ağır zulüm ve baskıları, kaba, çirkinleştirici, ötekileştirici, aşağıya çekici tavır ve davranışları devam ettiği hengâmede AK Parti iktidar oldu. AK Parti ile beraber dini alanın yavaş yavaş yumuşatılmaya başlaması üzerine eski Kara Kuvvetleri Komutanı ve Genelkurmay Başkanlığı görevini de yürütmüş olan emekli Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu  “28 Şubat süreci 1000 yıl sürecek” demişti.

28 Şubat’ın baskı ve dayatmaları elbette 1000 yıl sürmedi. Ama komutan bununla anayasanın başlangıç maddelerini kastettiğini, bunun ise hiçbir şekilde değiştirilemeyeceğini söylemek istediğini iddia etti. Paşa bu iddiasında haklı olabilir.

Ancak 28 Şubat süreci (“laik” kesimde Mustafa Kemal Paşa ile de irtibatlandırılmış yeni bir dindarlığın, tabiri caizse “Atatürkçü dindarlığın” inşası ve yaygınlaştırılması için çaba göstermiştir. Bu yeni ve farklı seviyelerden üzerinde durulmaya değer bir süreçtir ve bugünden bakılırsa kısmen başarılı olduğu da söylenebilir. İsmail KARA) Bu süreç aynı zamanda laik kesimle sınırlı kalmadı. Bugünün Türkiye’sinde İslami kesimin önemli bir kısmı, biraz da tepkisel olarak “Atatürkçü dindarlığa” veya “Atatürkçü Müslümanlığa” yönelmiş durumdadır. Yani İslamcı kesimin bu süreçte önemli ölçüde, fetö’nün de etkisiyle bir miktar değişip dönüştüğü ve merkez sağa kayarak Cumhuriyet ideolojisiyle uyuşur bir noktaya geldikleri söylenebilir. Binâenaleyh 28 Şubat sürecine bu açıdan bakılırsa başarılı olduğu ve halen devam ettiği söylenilebilir? Veya söylenebilir mi?

28 Şubat’ın o kaba, ötekileştirici, baskıcı üslubu ve tavrı elbette günümüzde kalmamıştır. Ancak sinsi bir şekilde Müslüman halkı değiştirme ve dönüştürme ameliyesi devam ettirilmiştir. Bugün Müslüman halk; dün itiraz ettiği, tepki gösterdiği, muhalefet ettiği birçok değer, tavır ve davranışı normal görmekte ya da öyle gözükmektedir.

Yapılan anketler, araştırmalar İslami kesimde Atatürkçülüğün gitgide arttığını göstermektedir. Bu da “Atatürk dindarlığının” yavaş yavaş yerleşmeye başladığını göstermez mi? Eğer bu doğruysa gelinen noktada 28 Şubat süreci kısmen başarılı olmuştur denilebilir/mi?

Exit mobile version