İslamın Ölüme Bakışı

İnsanlar nasıl topraktan yaratıldıysa yine toprağa dönecektir. Fakat ölüm mutlak bir son değildir. Ölümden sonra insanların yeniden dirileceği ve Ahiret Günü geldiğinde insanların hesap vereceği Kur’an-ı Kerim’de ayetler ile insanlara bildirilmiştir.

Dünyada ölümü tatmayacak canlı yoktur, herkes bir gün ölümle karşılaşacaktır. Ömrü ne kadar sürerse sürsün, yaşamında neler yaparsa yapsın mutlak son budur. Ölüm de yaşamak kadar doğaldır. Bunu değiştirmeye mutlak güce sahip olan Allah’tan başkasının gücü yoktur.

Ölünün arkasından sabır ve metanet göstermenin önemi: İslam dininde ölüm, Allah’ın verdiği bir nimettir. Ölüme karşı isyan etmek, Allah’ın verdiğine isyan etmektir. İslam’da bu davranış hoş görülmemektedir.

Ölmek üzere olan kişinin yanında bulunarak onlara yardımcı olmak, Müslüman din kardeşlerinin sorumlulukları arasında yer alır. Ölecek kişi korkutmak yerine o kişiye ölümün Allah’a kavuşmak olduğu hatırlatılmalıdır. Yanındayken kelime-i tevhid ve kelime-i şahadet sürekli olarak okunmalıdır, kendisi dilerse okumasına yardımcı olunmalıdır. Kişiye söylemesi için baskı yapmak dinimizce hoş karşılanmamaktadır.

Kelime-i tevhid getirmenin gerekliliğini Peygamber Efendimiz hadis-i şerifinde “Bir kimse son nefeste (hâlis bir kalp ile) kelime-i tevhîd getirirse, cennete girer…” (Hakim) buyurmuştur. Bu sebeple ölümden önce Allah’ın birliğini sık sık kabul etmeli, günahların affı için dua edilmeli ve kişi, çevresindekilerden helallik istemelidir.

Yakınlarını kaybeden kişiler, ölmüş kişiye olan sevgilerinden dolayı üzülebilir ve ağlayabilirler. Yas tutmak isteyebilirler. İslam dini uzun süre yas tutmayı güzel görmez. Cenaze sırasında, öncesinde ya da sonrasında bağırarak ağlamak, kendini dövmek ve sağlıksal soruna kadar gidecek davranışlarda bulunulmamalıdır.

Hz. Muhammed yakınlarını kaybeden kimseler için bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur: “(Ölenlerin ardından) avuç içi ile yanaklarını döven, yakalarını yırtan ve câhiliye âdeti olarak bağırıp feryat eden kimse bizden değildir.” Bu sebeple ölümün ardından yakınlarını kaybeden kimseler yaslarını sessizce, kendi içlerinde tutmalıdır. Yaslarını uzun tutmak yerine kısa tutmalıdır. Kendisinin de bir gün öleceğini unutmamalıdır.

Kur’an-ı Kerim’de ölümü anlatan ayetler: Allah, her canlının ölümle karşılaşacağını Kur’an-ı Kerimde “Yeryüzünde bulunanların hepsi fânidir.” (er-Rahman, 55/26) buyurarak kullarına iletmiştir.

Ölümden önce inancı tazelemek için kelime-i tevhid ve kelime-i şahadet getirmek gerekmektedir. Müslüman olarak ölmek, ölen kimseleri cehennem azabından kurtararak cennete iletecektir. Allah, Kur’an-ı Kerim’de Müslüman olarak can vermek gerektiğini “Ey iman edenler! Allah’a karşı gereği gibi saygılı olun ve ancak Müslüman olarak can verin.” (Al-i İmran, 3/102) ayeti ile buyurmuştur.

Ölümden sonra diriliş: İslam inancında ölümden sonra yeniden dirilmek vardır. Bu yüzden ölüm, bireyin kendisi için bir son olmaktan ziyade bir başlangıçtır. Peygamber Efendimiz müminlere ölümü unutmamayı öğüt etmiştir.

İslam dini, insanlardan Allah’a olan bağlılıkları ve yaptıkları güzel ameller ile iyi bir yaşam sürmeyi emretmektedir. Ölüm gününü hatırlayarak ve Allah’ın gazabından korkarak kötü amellerden kaçınmalıdır. Hz. Muhammed dünya hayatının ölümü etkileyeceğini “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz!” hadisinde buyurmuştur. (Münavi)

Vaktinden önce ölmek isteyen kimseler için bunun iyi olmadığı, yaşamanın erken ölmekten daha hayırlı Hz. Muhammed hadisinde buyurmuştur: “Hiçbiriniz ölmeyi istemesin. Ölüm kendiliğinden gelmeden önce de öleyim diye dua etmesin. İnsan ölünce hiçbir iyilik yapamaz. Müminin hayatta kalması iyiliklerini çoğaltır.” (Müslim)İnsan ne zaman ve nerede öleceğini bilmez. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “Kıyametin kopma zamanına ait bilgi şüphesiz Allah nezdindedir. Yağmuru o indirir, Rahimlerde olanı o bilir, hiç bir kimse yarın ne kazanacağını bilmez hiç bir kimse hangi yerde öleceğini bilmez. Şüphesiz Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır” (Lokmân, 31/34).

Müminin şiarı, bu dünyadan imanlı olarak ayrılmak olmalıdır. Kur’an’da Yâkub peygamberin oğullarına şu tavsiyesi bildirilir: “Ey oğullarım! Allah sizin için İslam (dinini) beğenip seçti. O halde siz de ancak müslümanlar olarak can verin” (el-Bakara, 2/132). Başka bir ayette bütün müminlere şöyle buyurulur: “Ey iman edenler! Allah’tan nasıl korkmak lazımsa öylece korkun. Sakın siz, müslüman olmaktan başka bir sıfatla ölmeyin” (Âl-i İmran, 3/102). “Ey Rabbimiz! artık bizim günahlarımızı yarlığa, kusurlarımızı ört, canımızı da iyilerle beraber al” (Âl-i İmran, 3/ 193). “Ey Rabbimiz! Üstümüze sabır yağdır, bizi müslümanlar olarak öldür” (el-A’raf, 7/126).

Ölümden sonra insan, dünya hayatında iyi ve kötü amellerinin tümünün hesabını vermek ile yükümlüdür. Bu sebeple ölüm unutulmamalıdır. İşlenen güzel ameller ile buna hazırlanmalı, cehennem azabından korkarak günahlardan kaçılmalı, şeytanın oyunlarına uyulmamalıdır.

Exit mobile version