MONTRÖ ÜZERİNDEN RUSYA HESAPLAŞMASI

Montrö Boğazlar Sözleşmesi, 1936’da imzalandı ve yirmi yıl süreli İstanbul ve Çanakkale boğazları üzerinde kontrol ve savaş gemilerinin geçişini düzenleme hakkı veren uluslararası sözleşmedir. Bu sözleşme, Türkiye’ye Boğazlar üzerinde tam kontrol hakkı verir ve barış zamanı sivil gemilerin özgürce geçişini garantiler ve Karadeniz’e kıyısı olmayan ülkelere ait savaş gemilerinin geçişini sınırlar. 

Boğazlar eskiye göre daha şiddetli bir pozisyonda, Rusya’nın Akdeniz’e inmesine nazaran NATO donanmalarının Karadeniz’e girişlerinin tonaj ve takvimsel sınırlandırılması haksızlık olarak dile getirilmekle birlikte rakipler arasında sürtüşmeyi daha da alevlendirdi.

NATO donanma eksikliğini Karadeniz üzerinde hava tatbikatları yaparak dengelemeye çalışsa da sürdürülebilirliği tartışma konusu olmaya devam ediyor. 

ABD ve NATO savaş gemilerinin herhangi bir tonaj limiti ve ön bildirimde bulunmadan, Karadeniz’de kalış sürelerini ve geçecek gemi sayılarını kendileri belirlemek niyetiyle ABD’nin Türkiye ve Rusya’ya yönelik Dedeağaç’a askeri üs çabaları da hız kazandı. 

Türkiye için başlangıç olarak dövizde yukarı doğru hareketlilik ve kurumlar arası çatışmalar sıklıkla karşılaşacağımız ve ivmesini sürekli yükseltecek konuların başında geliyor.

Olası bir Türk- Yunan savaşı Batı Trakya’dan başlayarak Bulgaristan sınırları içinde bulunan Türk nüfusun yoğun olduğu Gümülcine’ye sıçratılma ihtimali de masada bulunduruluyor. Bulgar makamlar ise bu konuda nasıl bir hazırlık aşamasında ve neler yapabileceklerine dair uygulamaları soğukkanlılıkla yürütmeyi amaçlıyor.

ABD’nin Bulgaristan üzerindeki üsleriyle ve yakın zamanda başlanacak olan Türk azınlıklara baskı politikasıyla başta Kırcaali,  Şumnu, Eski Cuma, Silistre, Burgaz, Rusçuk, Sofya şehirleri başta olmak üzere birçok yerleşim bölgesinde Türklere yönelik sokak hareketleri, Ülkemizi sıkıştırma ve Montrö’yü Türkiye tarafından fesih ettirmeye yönelik adımları olacaktır.

Türkiye’nin tavrı ABD tarafından hiç arzu edilmeyecek bir pozisyonda, Türkiye ABD ve Rusya arasında oluşacak düşük profilli çatışmada taraf olmak istemiyor bu nedenle Montrö’yü sürdürebildiği kadar ileriye götürecek.

ABD deniz yoluyla yapamadığını vakit darlığı ve rakiplerinin baskısı sonucu batı ve Kuzey Karadeniz sahillerinde, şehirlerde kaos ve terör saldırıları politikalarıyla sürdürecek. Kırım halkını Rusya’ya karşı örgütlemesi sürerken Kafkasları uyandırma çabaları da hızlanmış durumda. 

Ruslar artık etkisi altında bulunan devletlere ayrımcılık yapacak lükse de sahip değil içerde baskı üreten muhalif partiler, petrol fiyatlarındaki düşüş eğilimi, artan işsizlik başlıca çözülmesi gereken sorunlar arasında.

Azınlıklarda artan aynı zamanda Rus halkında azalan doğum oranları üniter yapısını değiştirmeye yönelik bir sinyal olurken, doğal gaz zengini olan bir ülkenin Sibirya da bulunan birçok şehre gaz ulaştıramaması hükümete ve geleceğe yönelik endişeleri artırıyor.

Aynı zamanda Rusya petrol doğalgaz ve silah ihraç ederken diğer birçok ihtiyaçlarını ithal eder bir durumda olması işsizlik rakamlarını etkileyen faktörler arasında.

Günümüz teknolojisini yakalayamaması ve gururla tanıttığı silahların savaş alanlarında etkisizliği, milli güvenlik endişesini tetiklerken, büyük şehirlerde yuvalanan mafya ve suç örgütlerinin polisin sağlayamadığı adaleti yerine getirme konusunda ki başarıları, halk arasında hükümete olan güven duygusunun azalmasına neden oluyor.

Rusya’nın önünde ki en önemli tehlike nüfus hareketlerinin toplu ve kitlesel yer değişimleri olacak. Rus halkı yok olmak üzere, şehirlerin  % 70’i nüfus kaybetmiş durumda buna sebep olarak yaşlı ölümleri, alkol, dış göç ve hastalıklar gösterilmekte.

Köyden kente olan göçlerde ana sebep Rus hükümetinin hizmet ulaştıramaması ve Rus hükümetinin “her bölge kendi sorununu kendisi çözsün” anlayışını dikte ettirmesi pahalılık ve mevsimsel göçleri hızla tetikliyor.

En çok nüfus kaybı Çukotska özerk bölgesi, Magadan oblastı, Nurmans oblastı, Kamçatka kıray ve Sahalin oblastı’dır.

Urallardaki nüfus azalma oranları ise   % -40 civarlarındadır.

Doğu bölgelerdeki bu nüfus azalması Çin ve Japonya’nın iştahını açarken Rusya’nın buraları tolere edememesi gücünü Ukrayna, Belarus ve yakın coğrafyalardaki Rus azınlıklara göz dikerek onları içeriye katma çalışmalarını yoğunlaştırdı.  Amacı kurtarabildiği kadar Rus etnik gurubu ve toprağını kurtarmak ve geriye kalanından vaz geçeceği hatta butik bir ülke olmaya şimdiden hazır olduğu izlenimlerini veriyor.

Önümüzde ki aylarda Nahcivan özerk bölgesi üzerinden Kerki şehrinin sıcak çatışmaya evirileceğini, 

Çin’in bir kuşak bir yol projesinde Türkiye’ye ekonomik ve stratejik avantajlar sağlayacağını,

Montrö üzerinden ABD Türkiye istihbarat paylaşımı ve bu bağlamda ikili işlerin güçlendirilmesi yönünde adımlar atılacağını,

Afrıcom üzerinden CIA ofislerinin Türkiye ile bilgi paylaşımları ele alınacak konular arasında olacak.

Exit mobile version