AKİF OLMAK ÇOK ZOR

Akif olmak zor.

Arapça, Farsça ve kısa sürede Fransızca öğreneceksin.

İyi güreş tutup, pehlivan lakabıyla anılacaksın. Yüzmede, koşmada, gülle atmada yarışmalara katılıp derece yapacaksın. İki ayda Neyzen Tevfik’ten Ney çalmayı öğreneceksin.

“Ben kolayı değil, zor olanı severim.” Diyeceksin.

Daha talebelik yıllarında babanı kaybedip yetim kalacaksın. Üstelik büyük Fatih yangınında eviniz yanacak ve yoksulluğa duçar olacaksın.

Veterinerlik mektebini birincilikle bitireceksin.

Memuriyet görevi gereği Rumeli, Anadolu, Arnavutluk ve Arabistan’da bulunacaksın. Bu sayede memleketin ahvalini, Müslümanların içerisinde bulunduğu yoksulluğu, cahilliği ve müşkülatları yakından müşahede edeceksin.

Sırat-ı Müstakim ve Sebilü’r- Reşat gibi birçok dergi ve gazetede halkı irşat için birçok yazılar ve şiirler yayımlayacaksın.

1910’da Arnavutluk’u, sonra Kosova’yı kaybedeceksin.

” başka bir şey diyemem… işte perişan yurdum.”  Diyerek, ne kadar çok üzüldüğünü dile getireceksin.

Vatan aşkı seni rahat bırakmayacak. Devlet-i Aliyye’nin dağılmaması ve yıkılmaması için Teşkilât-ı Mahsusa’ ya katılıp Berlin’de, Arabistan’ın Necid Çöllerinde en zor şartlarda görev yapacaksın. Medine’de Ravza’da en duygulu şiirlerinden birini yazacaksın.

Çok şefkatli ve yardımsever olacaksın. Ama yoksulluk seni alıkoyacak. Bunu şu dizelerle;

“Önce amma şu fakîr âdemi memnûn edeyim.

Bir de baktım ki: Tek onluk bile yokmuş kesede;

Mühürüm boynunu bükmüş duruyormuş sâde!

O zaman koptu içimden şu tehassür ebedî:

Ya hamiyyetsiz olaydım, ya param olsa idi!” Dile getireceksin.

“Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem;

Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârım!” Diyerek ne kadar çok his, duygu ve kalp adam olduğunuzu göstererek; derdinizi, çilenizi anlatamayışınızın daha doğrusu anlaşılamayışınızın  ızdırabını yaşayacaksın.

Ittihad-ı İslam fikri ile yanıp tutuşurken alem-i islam’ın dağılıp parçalanışına ve Devlet-i Aliyye’nin çöküşüne şahit olmanın dayanılmaz acısını ta yüreğinde duyacaksın.

Dârü’l-Hikmeti’l-İslâmiye’den İngilizlerin baskısıyla kovulacaksın. Anadolu’ya geçip İstiklal Harbinin en ateşli vaizi ve şairi olacaksın. Vaazlarınla Kuvayı Milliye’yi en samimi bir şekilde destekleyecek ve coşturacaksın.

Çok zor şartlarda birinci mecliste Mebus olarak görev yapacaksın. İstikbal mücadelesinin İstiklal Marşı’nı yazacaksın. 

Sonra dışlanacaksın. Uğruna canını dahi verebileceğin vatanını terk etmek zorunda kalacaksın. (Bazıları buna sürgün diyor.) Çoluk çocuğun, ailen perişan olacak.

Soğuk bir Aralık akşamında kimsesiz bir şekilde öleceksin. Ve cenazen adeta ortada kalacak. Hiçbir devlet erkânı katılmayacak. Yazdığın Milli Marşı senden sonra değiştirme teşebbüsünde dahi bulunacaklar.

Elhasıl:  Gerçekten Akif olmak çok zor.

Allah mekânını cennet eylesin.

Exit mobile version