Hüseyin Hacıgümüşoğlu; Murat Efe… Yıllar yılı paylaşamazlar av kekliklerini, tırmanmalık ağaçları, göl kenarlarını… Yıllar olmuş rekabet içinde köklenen dostluk gizliden gizliye bağlamış bu iki efeyi. Hala bilek güreşleriyle, at yarışlarıyla acı tatlı rekabet etmeye devam ederlermiş.
Kader bu ya, Murat’ın güzeller güzeli kız kardeşi Şefika’nın yazısı Hüseyin’in alnına yazılmış. Kızında gönlü düşer Hacıgümüşoğlu Hüseyin’e. Murat bunu duyunca küplere biner haliyle. “ Benim kardeş bilip evime aldığım adam, kız kardeşime yan gözle bakarmış” der. Sanır ki Hüseyin ona nispet yapar, o yüzden ister kızı. Fakat sevda bu başka bir şeye benzemez.
Murat razı olmasa da, Şefika ile Hüseyin’in davulları çalınır, nikahları kıyılır. Murat ile Hüseyin’in araları iyiden iyiye açılır bu düğünden sonra. Fakat elbet bir sonu olmalıdır bu küskünlüğün ; kandır candır kardeş. Bırakılamaz günler sonra bu dargınlık nihayet Karaovadan gelen okutma ( davetiye) ile kırılır görünür.
Karaovalı Sabuncu Salih efendi, yapacağı düğün için, Bodrum, Milas, Yatağan ve Muğla’nın köylerinde ki hatırı sayılır tanıdıklara davetiye dağıtır. Kafaca köyüne de uğrayarak kendi eliyle Hüseyin’e ve kayınbiraderi Murat’a davetiyelerini bırakır.
Düğün günü gelir, yaşanılanları ve aralarında ki geçimsizliği çevreye hissettirmemeye çalışan Hüseyin ile Murat düğüne birlikte gitmeye karar verirler, atlarına binip Karaovaya doğru yola çıkarlar. Hava kararmaya başlamıştı. Bunun üzerine gece, Milas’ta Hüseyin’in dostu Süvari Hakkı Bey’in evinde kalırlar. Murat geceyi, huzursuz geçirir, kıskançlık içini kor gibi yakmaktadır, eniştesinden kurtulması gerektiğini düşünmeye başlamıştır.
Eniştesini öldürmek için planlar yapar, ama ondan çekinmektedir, çünkü Hüseyin aynı zamanda gözü pek bir efedir. Ertesi gün tekrar yola çıkarlar.
Murat, bu arada sürekli düşünmektedir, mola verdiklerinde eniştesinin üzerinde silah olup olmadığını yoklamak ister. Elinde ki şişeyi göstererek “ Enişte bıçağın varsa ver de şu şişeyi açayım” der. Hüseyin, Murat’a şöyle bir bakar, “ Tabancadan başka bir şey taşımadığımı iyi bilirsin “ der. Bu arada üzerini yoklar ve tabancasını unuttuğunu fark eder.
– “ Eyvah ! Murat , tabancam Milas’ta kalmış dönüp alsak mı? Diyerek atına biner. Murat’ın cesareti artmış, nefreti çoğalmıştır.
– “İlahi enişte , biz cenge değil, çengiye gidiyoruz. Varsın kalsın silah. Dönüşte alırız.
Düğün evine vardıklarında, davullar karşıya çıkmış. Hacıgümüşoğlu bir çeyrek altın fırlatmış davulcuya , Murat ise bir yarım altın. Hüseyin bu duruma içerlenmiş. Öfkesini açığa vurmak istememiş ama, Murat’a “ Gelme olduğum yere” demekten kendini alamamış.
Hüseyin’i bir odaya Murat’ı bir başka odaya almışlar. İçkiler içilmiş , köçekler oynatılmış. Alem sabaha dek sürmüş.
Ertesi gün kuşluk vakti güreş tutulacakmış. Meydan hazırlanmış. Şu leğenleri , yağ kazanları getirilmiş. Pehlivanlar meydana çıkmışlar. Halk pehlivanların etrafında toplanmaya başlamışlardı. Varıp Hacıgümüşoğlu’na ;
-“ Ağam, güreşi senin başlatmanı istiyoruz” demişler. Hüseyin
-“Bekleyin” demiş “ Ben gelmeden çalmasın güreş davulu.” demiş.
Pehlivanlar ve halk beklemekten sıkılmaya başlamışken Murat, hakem kuruluna yaklaşmış, onlarla bir iki fısıldaştıktan sonra ;
– “ Ey ahali ! Güreşi başlatıyorum. Davulcular, vurun güreş davulunu!
Davulcular çalmak istemeseler de , Murat’ın ısrarı karşısında, “ Herhalde bir bildiği vardır” diyerek vurmuşlar tokmakları. Bu sırada davulun sesini duyan Hacıgümüşoğlu öfkeyle kalkıp alana gelir. Önüne çıkan herkesi tokatlamaya kalkışınca , Murat karşı çıkar.
– “ Ben başlattım güreşi çekil alandan “ der.
– “ Bana bugüne bugün Hacıgümüşoğlu derler sen kim oluyorsun da güreşi başlatıyorsun! Diyince Murat bıçağını çektiği gibi ;
– “ Al işte, bundan böyle bana da “ Murat Efe desinler.”
Murat eniştesi Hüseyin’i kalbinden bıçaklamıştır. Bıçak darbesiyle yere düşer Hacıgümüşoğlu oracıkta can verir. Acı haber çabuk duyulur.
Murat’ın eniştesi Hüseyin’i öldürdüğü haberini alan ablası, “ Ey Murat” demiş.” İdam edildiğini yada öldüğünü görürsem boğa dan kurban keseceğim” demiş.
Olaydan sonra tutuklanan Murat Muğla Hapishanesin’de uzun yıllar yatar, ve istediği olmuş “ Murat Efe” diye anılmıştır. Uzun yıllar sonra Murat ölür ve ablası yeminini unutmaz, kardeşi öldüğü gün bir boğayı kurban eder.
Ve yaşanılan bu olaydan sonra yakılan türkü ise dilden dile söylenir.
KARAOVA DÜĞÜNÜ
KARAOVA DÜĞÜNÜ GECE KURULDU
VARIR VARMAZ GÜVEYİN ADI SORULDU
PEHLİVANLAR MEYDANA ÇIKTI SOYUNDU
O ZAMAN HACIGÜMÜŞOĞLU VURULDU
VURMA MURAT YAKIŞMAZ SENİN ŞANINA
İNSAN ENİŞTESİNİN KIYAR MI CANINA
KARAOVAYA VARDIK GÜLE OYNAYA
AZİZ ARKADAŞIMI EVE KOYMAYA
ACIMADIN MI MURAT BENİ VURMAYA
AL KANLAR İÇİNDE KABRE KOYMAYA
VURMA MURAT YAKIŞMAZ SENİN ŞANINA
İNSAN ENİŞTESİNİN KIYAR MI CANINA
SEVGİYLE KALIN DOSTLAR…