Hutbede Okunanlara Yönelik Seküler Cenahtan Tepkiler
Son zamanlarda, bir kısmı inançlı olmayan bir kısmı da inançlı olsa da yaşantısı seküler olan bazı çevrelerden Bazı camilerde Cuma Hutbesinde okunanlara yoğun ve şiddet düzeyi yüksek tepkiler geldi.
Tepkilere sebep olan Hutbelerde okunanlar, tesettürle alakalı ayetlerdir. Ayrıca zinanın haramlığı, toplumda meydana getirdiği zararlara temas edildi.
Bazı çevreler, özellikle de bazı kadın dernekleri yöneticileri okunan bu hutbenin laik düzene saldırı olduğundan bahsetti. Bu kişilerden bazıları, okunan bu hutbedeki bilgilerin; -ki bu bilgilerin bir kısmı Kuran ayetleri ve Hadis-i Şerif’lerdir- çağdışı ve çok tehlikeli olduğundan söz ettiler.
Bu kişilikler, hem dine saldırıyorlar, hem de dini bir vecibe olan hutbede nelerin okunacağı konusunda belirleyici olmak istiyorlar.
Bu hadsizliğin, hoyratlığın, İslam’a karşı tahammülsüzlüğün, hoşgörüsüzlüğün en üst düzey bir göstergesidir.
Kaldı ki, zina ile alakalı söylemler sadece hutbelerde dile getirilmiyor. Hemen her mahfilde, dini konularda uzman olan kişiler, zina ile alakalı konuşuyorlar. Dahası, zinanın haramlığı meselesi sadece İslâm Dininde de söz konusu değildir; Vatikan adına yapılan açıklamalarda da zinanın kutsal kitaptaki ilahi emirlere aykırı olduğu ifade ediliyor. Hatta Trump vd. bazı Batılı ülkelerin devlet başkanları da, benzer dini söylemleri dile getiriyorlar.
Esasen hiçbir tek ilahlı din laik değildir, laik olması beklenemez de. Laiklik, dinlerin bu yapıları ile ilgilenmez de. Liklik, dinlerin içini dizayn etmeye, neyin dinen uygun neyin uygun olmadığını belirlemeye kalkıştığında din diye bir şey kalmaz. Bu durumda, laikliğin, totaliter ideolojinin baskı aracına dönüşmesi olgusu ortaya çıkar.
İslami Hatırlatmalardan Rahatsızlık Duyanlar
Türkiye’de yüzyıllardır camilerde Bayram ve Cuma namazlarında hutbe okunur.
Hutbe okuma işi sadece Türkiye’ye mahsus değildir; Cuma günleri, Cuma namazının kılındığı bütün mescitlerde, camilerde hutbe okunur.
Hutbe sadece Müslüman ülkelerde değil, Amerika, Almanya gibi ülkelerde de, Cuma namazı kılınıyorsa, hutbe okunur.
Hutbelerde, bazı bilgiler dini nasihatler şeklinde olur. Hutbelerde okunanların bir kısmı dua, ayet, hadis, salavat şeklinde olur.
Dini nasihatler, ikazlar, uyarılar, bilgiler, Kur’an ve Hadislerle, fıkıh bilgileri ile uyumlu olur. Yani bunlarla çelişen bilgiler hutbede okunamaz.
Ülkemizde yaşayan tüm insanlar Müslüman değildir.
Bazı insanlar, Hasan, Ahmet, Muhammed, Ali, Ayşe, Hatice, Zeynep gibi Müslüman isimli oldukları halde, gizli, saklı diğer dinlere mensupturlar.
Bazı kişiler, Müslüman olduklarını söyleseler de, sekülerleşmenin de etkisiyle, İslam Dininin çoğu emirlerine uygun bir hayat yaşamamaktadırlar. Bu bağlamda bazıları Kur’an’daki tesettür emrine uygun yaşamamakta, bazıları, Faizin haram olduğunu öngören İslami kurallara uymamakta, bazıları zina yasağını ihlal etmekte, bazıları namaz kılmamakta, bazıları zekât vermemektedir.
Bazıları, “ben Müslümanım ama artık günümüzde bazı İslami kurallar uygulanamaz. Ben de seküler bir hayat yaşayarak Müslümanlığımı yaşıyorum” demektedir.
Bazıları, İslam’ın emirlerine uymasa, bu bağlamda haramlardan kaçınmasa farzları yerine getirmese de, “ben farzların yerine getirilmesi, haramlardan kaçınılması gerektiğine inanıyorum, ama yaşayamıyorum” diyerek kendi hayatını yaşamaktadırlar.
İslam’ın gereklerini yerine getirmeyen bazı kişiler, bu gereklerin hatırlatılmasından pek hoşlanmazlar. Bazıları, bu hatırlatmalardan ciddi manada rahatsız olurlar.
Özellikle seküler hayatı mutlak olarak özümseyen, İslami gerekliliklerin yaşanmasını gereksiz, hatta çağdışı gören bazı kişiler, İslami gereklerin hatırlatılmasına aşırı tepki verirler.
Bazıları İslami gerekliliklerle alakalı her bir hatırlatmayı, kendisine yönelik bir dayatma olarak görebilmektedirler.
Bazıları, bu hatırlatmalar karşısında, kendi yaşantısı İslami gerekliliklerle uyumlu olmadığı için, bu uyumsuzluğun hatırlatılması sebebiyle, İslami hayatı benimseyenlerin kendilerinin İslam dışı bir yaşantıyı benimsediğini düşünmeleri, onlarda rahatsızlıklara sebep olur. Bu kişiler “ben Müslümanım, Müslümanlığı böyle yaşarım, kimse benim Müslümanlığımı sorgulayamaz” şeklinde tepki verirler.
İsmi Müslüman olmakla birlikte, yaşantısı ve benimsediği hayat tarzı İslam’la mutlak çelişen, fikirleri İslami olmayan bazı kişiler bu hatırlatmalardan çok rahatsız olurlar.
Bazıları da, esasen İslam’ın bizzat kendisine, fikirlerine, inanç değerlerine karşıdır, fakat bunu açıkça söyleyemezler, dolaylı olarak, hutbelerde, vaazlarda, Youtubede, diğer mahfillerde kendi yaşantıları, fikirleri, inançları, felsefeleri ile çelişen İslami emirlerin bahsedilmesinden en üst düzeyde rahatsız olurlar. Buna karşı tepki verirken de sığındıkları kavramlar, “Atatürk, laiklik, çağdaşlık, medeniyet, bilim, ilericilik vb.” kavramlardır.
Hutbede Neler, Neye Göre Okunur?
Sözlükte “bir topluluk karşısında yapılan etkileyici konuşma” anlamına gelen hutbe, dinî literatürde başta cuma ve bayram namazları olmak üzere belirli ibadetlerin icrası esnasında irat edilen, genelde vaaz ve nasihati içeren konuşmayı ifade eder.
Hutbede Allah’a hamd, Peygamber’e salavat, takvâya davet (nasihat ve irşad) yapılır. Bu işler yapılırken de ölçüt, bazı kesimlerin tepkileri değil, Kur’an, hadis ve fıkıh bilgileridir.
Bu bağlamda, bir imam-hatip, minbere çıkarak, “ey cemaati Müslimin, her ne kadar Kur’an’da zina yasaklansa da, ne yapalım halk arasında çok yaygınlaştı, zina yapabilirsiniz”, “faiz Kur’an ve hadislerde men edilse de, günün ekonomik şartlarına bağlı olarak artık faiz serbesttir”, “her ne kadar Allah Kur’an’da tesettürü emretse de, günümüzde tesettür çağdaşlık ve laik hayat tarzı ile çeliştiği için, her türlü çağdaş kıyafet, bu bağlamda şort, mini etek giymek, gecelik ya da deniz kıyafeti ile sokakta dolaşmak artık İslam’a uygundur “diyecek hali yoktur. Bazı çevrelerin tepkilerinden korkarak Kur’an ayetlerinin okunmasından kaçınılması ya da Kur’an ayetleri ile çelişen sözler söylenmesi, İslam’ın tahrif edilmesidir.
Kimse kusura bakmasın, artık Türkiye’de cumhuriyetin ilk yıllarında uygulanan ve İslam Dininden haz almayan otoriter, militan, baskıcı, dışlayıcı laiklik modelinin defteri tamamen dürüldü.
Çünkü bu laiklik telakkisi, demokratik cumhuriyetle ve din hürriyeti ile çelişmektedir.
Bir demokratik hukuk devletinde rejimin temel ilke ve değerlerinden biri de vicdan hürriyetidir. Vicdan hürriyetinin bir şubesi düşünce ve ifade hürriyeti iken diğer şubesi de din ve vicdan hürriyetidir. Bir anayasal demokraside düşünce ve ifade hürriyeti ne kadar gerekli ise din ve vicdan hürriyeti de o kadar zorunlu gerekliliktir.
Bazıları hala 21. Yüzyılda, demokratikleşen bir Türkiye’de yaşadıklarının farkında değiller. Hala tek parti diktatörlüğü zamanında yaşadıklarını zannediyorlar. Ama artık Borun pazarı geçti, diktatörlük sona erdi, demokratik insani değerler, insan hakları dönemi başladı.
Hiç kusura bakmasınlar, ne kadar bağırırlarsa bağırsınlar, boğazlarını ve paçalarını da yırtsalar, gırtlaklarına hoparlör takıp sürekli şarlatanlık da yapsalar, demokrasiye, hukuk devletine, din ve vicdan hürriyetine ve dini gereklerin anlatılmasına, yaşanmasına, hutbelerin olması gerektiği gibi okunmasına mani olamazlar.
Çırpındıkça, bağırıp çağırdıkça, seslerini kendilerinden başkaları işitip ciddiye almaz.
Bu vesileyle, Hutbelerde, yine Kuran’ın emirleri anlatılmaya devam edecektir. İslami bilgiler, birilerinin nasırına bassa, tahammülsüzlüklerini depreştirse de anlatılacaktır. Bazıları kendi hayat felsefesine göre çağdışı deseler de, Kur’an ve diğer dini bilgiler Hutbelerde nasihat olarak Müslümanlara anlatılacaktır.
Hem Hutbelerde nelerin anlatıldığı ve anlatılacağı, ömründe bir kere bile olsa camiye gitmeyen, hutbenin nasıl okunduğunu bile görmeyen kişiliklerin şahsi seküler eğilimlerine, arzularına göre değil, İslam’ın gereklerine göre belirlenir.
İtirazı olan varsa, konuşur, konuşur, yine konuşur, ama hiçbir Müslüman bu konuşmalara itibar etmez, dikkate almaz, sadece “bu din düşmanı ya da dine yabancı adam ya da kadın neler zırvalıyor Allah aşkına der”, yoluna devam eder.