DEAŞ MÜSTEMLEKE GÜÇLERİN VEKÂLET ÖRGÜTÜDÜR

Yazımıza bir soru ile başlamak istiyorum.

DEAŞ’ın arkasında Amerika mı, yoksa bir başka ülke mi vardır ya da hepsinden bağımsız olarak bir İslami Örgüt müdür?

Bu soru ve bu soruya karşı vereceğimiz cevaplar bazılarına tuhaf hatta inanılmaz gelebilir; ama kesinlikle kimseye tuhaf gelmesin.

Burada en son söylenecek sözü en başta söyleyeceğiz, sonra da bu sözümüzün sebep ve gerekçelerini izah edeceğiz:

“DEAŞ’ı kuran ve yöneten, gerekli gördüğünde sahneye süren devlet Amerika’dır”.

Bazılarına tuhaf ve inanılmaz gelen bu sözümüzün gerekçeleri şu şekilde özetlenebilir.

Birincisi DEAŞ, bütün faaliyetlerini, Amerika’nın emperyal amaçlarına uygun olarak gerçekleştiriyor. DEAŞ’ın şimdiye kadar Amerika ya da diğer Batılı ülkelere yönelik hiçbir terör eylemi olmamıştır.

İkincisi, ABD eski Başkanlarından Donald Trump’ın açıklamalarına göre, “İŞİD (DEAŞ)’ın kurucusu, ABD eski Başkanlarından Barrack Husein Obama ve Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’dır”. Bu sözün rastgele söylendiği kanaatinde değiliz. Çünkü bu sözün sahibi rast gele birisi değil, ABD Başkanlığı yapmış birisidir.

Üçüncüsü, İran’da kısa süre önce Kasım Süleymani’nin mezarı yakınında meydana gelen iki patlamada 103 kişi öldü. İranlı Yöneticiler, bu saldırı fiilinin İsrail ve Amerika tarafından gerçekleştirildiği kanaatindedirler. Nitekim olgular da bunu teyit eder mahiyette görünüyor. Bu yaygın algı ortamında bu saldırıyı DEAŞ üstlendi. DEAŞ’ın üstlendiği bu kanlı eylemi, tam da Amerika ve İsrail’in politikaları ile birebir uyumludur.

Dördüncüsü, 10.10.2015 günü, ülkemizde Ankara’da Ankara Garı önünde 2’si çocuk 100 kişinin hayatını kaybettiği, 391 kişinin yaralandığı terör saldırısını üstlenen de DEAŞ’tır.

Aslında bu kanlı terör eyleminin gerçekleştiği dönemde, bu eylemin arkasında PKK ve uzantılarının olduğu yönünde yaygın kanaat söz konusu olduğu halde, bu eylem DEAŞ’a finanse edilmiştir. burada bir hedef saptırmasının söz konusu olduğu söylenebilir. Çünkü her iki örgütü (PKK ve DEAŞ) de, işgallerini haklılaştırmak için vekalet savaşçısı olarak kullanan ülke Amerika olduğu için, Amerika, PKK ve uzantılarını korumak maksadıyla bu eylemin DEAŞ tarafından gerçekleştirildiğini söyletmiştir.

Kısaca ifade etmek gerekirse, bu kanlı terör eylemleriyle alakalı olarak, PKK’nın sevimsiz gösterilmemesi için, bu eylem, sevimsiz görünen/bilinen DEAŞ’a yükleniyor.

Beşincisi, İslam adına kurulmuş olduğu iddia edilen bu kanlı örgüt, neredeyse bütün tahribatlarını İslam’a ve İslam toplumlarına yapmakta, bütün faaliyetlerini Suriye ve Irak gibi Müslüman ülkelerin topraklarında gerçekleştirmekte, Müslümanlara zarar vermektedir.

Müslüman bir örgüt, durduk yere neden diğer Müslüman devletlere ve toplumlara zarar versinler? Bunun sadece mezhep farklılığı ile izahı mümkün değildir. Çünkü Müslüman olsun ya da olmasın herhangi bir kişi ya da kişilere karşı gerçekleştirilen terör saldırılarının Kur’an-ı Kerim’de mevcut olan “Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur” (Maide Suresi, 32. ayet) ayetle uyumluluğu söz konusu değildir.

Bu sebepledir ki, DEAŞ’ın haksız terör eylemleri Kur’an-ı Kerim’in bu ayeti ile mutlak olarak uyumsuzdur. Bu açık hakikate rağmen bu örgütün İslâmî bir yapı olduğunu söylemek mutlak olarak gerçekliklerle uyumlu değildir.

Altıncısı, Amerika, önce DEAŞ’ı kuruyor, ama kurma işini gizliyor, hatta bu örgütü terör örgütü olarak düşman olarak ilan ediyor, sonra, bu örgütle mücadele görüntüsü vermek için, PKK ve uzantıları PYD ve YPG’yi kuruyor, bunlar aracılığıyla Suriye’yi ve Irak’ı işgal ediyor. Kısaca bu ülkeleri işgali haklı göstermek için, PKK-PYD-YPG-DEAŞ örgütlerini paravan olarak kullanıyor. Bir diğer ifadeyle, bunlar vasıtasıyla vekâlet savaşları yürütüyor.

Yedincisi, ABD’nin terör örgütü DEAŞ militanlarını helikopterlerle  Afganistan’a naklettiği ifade ediliyor. Amerika, şayet DEAŞ’I DÜŞMAN terör örgütü olarak kabul ediyorsa, bu örgütü niçin Afganistan’a taşıdı?

Sekizincisi, DEAŞ içinde hatırı sayılır kadar yabancı ülkelere mensup kişiler var. Fransız, Alman, İngiliz, Amerikalı ve diğer Batılı ülkelere mensup kişiler İslâmî olduğunu ilan ettikleri bu terör örgütü bünyesinde eylem gerçekleştiriyorlar. Bu kişilerin, İslâmî olduğu söylenen bu örgüt içinde ne işleri olabilir ki?

Ölenin de öldürenin de Müslüman olduğu (söylenen) bu garip ve karanlık faaliyetler, bu terör örgütünün gerçek kimliğini ifşa etmektedir:

“Bu Örgütün ipi Müslümanların değil Amerika ve müttefiklerinin elindedir”.

Aksini iddia eden birisi varsa, bu gerekçeleri birer birer çürütsün, ben de inanayım.

Kaldı ki, DEAŞ legal ve adresi belli bir kurumsal yapı olmadığı için, hayali olarak böyle bir örgütün varlığından da söz edilebilir. Bazı gayrı meşru işler bu örgüt aracılığı ile gerçekleştirilmektedir. Ya da başka devletlerin kontrolünde vekâlet yoluyla gerçekleştirilen bazı terör eylemlerinin bu örgüt tarafından üstlenilmesi sağlanmaktadır.

Burada bir taşla birkaç kuş vurulmaktadır.

Birincisi, terör eyleminin gerçek faili bu yolla gizlenmektedir.

İkincisi, bazen vekâlet savaşçısı olarak kullanılan bir terör örgütünün kirli ve kanlı yüzü gizlenmek için de, bu terör eylemlerinin DEAŞ tarafından üstlenilmesi sağlanmaktadır. Buna, Ankara Garında gerçekleştirilen bombalama eylemi misal gösterilebilir.

Üçüncüsü, DEAŞ’a atfedilen İslâmî örgüt kimliği yoluyla, İslam Dini, terörle, kan dökmekle özdeşleştiriliyor. Kısaca DEAŞ’ın tüm sevimsizliği İslam Dini ile bütünleştiriliyor, İslam Dini, Kur’an’daki yukarıda bahsini ettiğimiz ayetle (Maide, 32) mutlak olarak çelişen kimlikle anılır hale getiriliyor.

Esasen İslâm Dininin en temel esasları “sulh, adalet, hakkaniyet” olduğu halde, DEAŞ yoluyla İslam Dini terör, kan dökmek, insanları haksız şekilde vahşice katletmek, sürekli haksız yere savaşmak olarak gösterilmeye çalışılıyor.

Bu gerçeklikler bilinmeksizin, DEAŞ’ın hakiki kimliği anlaşılamaz.

Bu karanlık kimliği ile DEAŞ, en çok zararı İslam Dinine verir ve vermektedir de.

Bu sebepledir ki, DEAŞ’ın gerçek kimliği mutlak olarak gün yüzüne çıkarılarak, hem İslam Dini bu haksız lekeden korunmalı, hem de Batılı müstemleke güçlerin gerçek yüzleri ortaya çıkarılarak bu örgütün gerçek hamileri ile bütünlük içinde bilinmesi sağlanmalıdır.

Bu yolla, İslam’ın gerçek yüzünün gün yüzüne çıkması sağlanacak, hak yerini bulacaktır.

Exit mobile version