‘’ Medeniyetleri münevverler,sanatçılar kurar ve sürdürür. ‘’ cümlesi uzun zamandan beridir düşünce dünyamda, ufkumu zorlayan bir iddia olarak duruyor. Bana ait bir cümle değil, zaman zaman fikir ortamlarında duyuyorum.
Münevver sözünden kastedilen şeyin ‘’ Aydın ‘’ olduğunu bilirsiniz. Aydınlar, ilim adamları ve sanatçılar toplum olarak ‘’ ne? ‘’ olduğumuzu ortaya koyan inşa ustalarıdır desem doğru olur sanırım.
Siyasetçiler ise, medeniyet inşası ve sözcülüğünde yol açan, engel kaldıran ve zemin hazırlayan role sahipler.Bu yönü ile siyasetçilerin medeniyet üzerinde kesin ve net bir etkisi olduğunu söyleyebiliriz.
Toplumda her alanda oluşan ilişkileri, pozitif ve metafizik bilimlerdeki ilerlemeleri, sanat alanında meydana gelen eserleri, fert ilişkilerini, küresel etkileşimleri, toplumsal gerçekliği,katmanları ve yapıyı derleyecek,toplayacak,analiz edip dünya kültür pazarında ‘’satışa sunacak’’ bir alan gerekli. İşte bu alanın adı SOSYOLOJİ.
Toplum Bilim de denilen sosyoloji, toplum ve insan etkileşimi üzerinde çalışıyor.Toplumsal etiketinizi oluşturan her alan onun ilgi sahasına girebiliyor.
Sosyoloji sandığımız kadar eski bir bilim dalı değil.Sosyolojiyi bir bilim dalı olarak ilk kez ortaya koyan kişi Fransız Auguste Comte’dir.Fransızlar belki, Fransız devriminin ve çalkantısının da etkisi ile, bireysel ve toplumsal değişim ve dönüşümlerin odağında ve sosyoloji alanında çıkış noktası olmuşlar.
Son 150 yılı baz alırsak, dünyada kendisinden ilham alınan Aguste Comte, Saint Simon,Emile Durkheim,Karl Marx,Max Weber,Herbert Spencer gibi bir elin 10 parmağını geçmeyen düşünür ve sosyologlar var.
Türk toplumunda son 100 yılı baz aldığımızda, Türk Sosyolojisi olarak ana 2 ekol bulunuyor.
Birincisi, Fransız Emile Durkheim’den etkilenen Ziya Gökalp, diğer, Fransız Le Play akımından etkilenmiş olan Prens Sebahaddin ekolüdür.
Ziya Gökalp, daha sonraları daha özgün ve milli bir sosyoloji üretmeye çalışmış.Prens Sebahaddin ise, birey esas alan ve ademi merkeziyetçi bir sosyolojik düzlemi benimsemiş.
Bunların dışında, Şerif Mardin, Nurettin Topçu,Hilmi Ziya Ülken,Mümtaz Turhan,Cahit Tanyol,İsmail Hakkı Baltacıoğlu,Baykan Sezer gibi ilim adamları da son yüzyılının ilk sosyologları olarak tarihe geçmişler.Herbiri ayrı bir alem,düşünce,ideoloji ve ufuk taşıyor. Yine herbiri için ayrı ayrı kitaplar yazılmalı deyip, kısa tarihi bilgimizi burada noktalayıp yazımızın esas konusuna geri dönelim.
Sosyoloji önemlidir demiştik. Zira, toplum olarak kimliğinizi,ilişkilerinizi,yapınızı ve etiketinizi belirleyen neler varsa bunun sunuculuğunu ve tanıtımını yapıyor.
Bizim 100 yıllık geçmişimizde maalesef, genellikle batılı düşünürlerden aktarmacılık yapılarak, onların ortaya koydukları sosyolojik kalıplar içerisinde kendi milletimizi tanımlama çalışması hüküm sürmüş.Batıcılık ve batılı olma sevdası ve dürtüsü, toplumu ve ilişkileri tanımlarken onların cetvellerini kullanmamıza sebep olmuş.
Ziya Gökalp gibi sosyologlar bunu aşmaya çalışmış, milli ölçüler üretme gayretinde olmuşlar.Şimdiki zamandan bakınca, bizde olanı olduğu gibi tahlil etseler,kendi kalıplarımız içinde eritseler kimseye muhtaç kalmayacaklardı diyesim geliyor. Ama bu kadar basit olmadığının da farkındayım.
Şimdi yazımın ilk cümlesini hatırlatıp şunu ifade edeyim: Medeniyetleri münevverler,sanatçılar kurar ve sürdürür. Büyük sosyologlar ise bunu kalıcı kılacak, küresel dünyaya ait bir miras haline getirecek çalışmaları yaparlar. İnsanlar onlar aracılığı ile sizi ve toplumu daha iyi tanır ve kavrarlar. Medeniyet böyle bir şeydir.
Bizim tarihsel planda oluşmuş kadim bir medeniyetimiz var zaten.Bunun siyaset ve sosyolojisi inşa edilebilirse, hem kalıcı hem de diğer toplumlara örnek olabilir.
Sözü çok uzatmadan, sizin gündeminize düşsün diye, şu soruyu sorayım: Günümüzde her yelpazeden Türk siyasetini sosyolojik olarak tahkim edecek, toplumsal etiketi sağlamlaştıracak, özgün bir ekol olabilecek sosyologlarımız var mı bilmiyorum?
Türk sosyologları toplumun gözünün önünde değil, okunmuyor, bilinmiyor.
Bizim doğuya mı,batıya mı ait olduğumuzu ortaya koyacak,veya sentez bir yapıda mı bulunacağımıza dair önermelerde bulunacak, iddia ortaya atacak sosyologlar kimler?
Eminim bilinen veya bilinmeyen bir çok değerimiz vardır.
İşte bunları yakaladığımız anda, bizde de toplumsal yapı,katmanlar ve kültür kısa aralıklarla altüst olan değil, sağlam bir bünyeye bürünmüş olacak.
Güçlü siyasetçilerin en çok ihtiyaç duyacağı yardımcılar, güçlü ve milli sosyologlar olacak.Öyle ki, siyasetçi dikiş iğnesini çıkardığında, sosyolog onu alıp güzel bir elbise dikecek.
Sanatçısı,bilim adamı,aydını üretip ortaya değer koyduğunda, onu alıp küresel bir sunum haline getirecek.
Tanzimattan günümüze noksan kaldığımız alan ve hususlardan biri bu diye düşünüyorum.
Selam ve dua ile….