Hayatımız boyunca birçok insanla karşılaştık nitekim karşılaşmaya da devam ediyoruz. Kiminden vefa kiminden cefa görüyoruz. Neticede dünya halidir bu. Acı da olsa kabullenmek gerek. Zira şurası bir hakikat; bu dünya ne inişli ne çıkışlı düzü de var yokuşu da…
Yabancının cefası insana koymaz da sevdiklerinin cefası insana koyuyor be kardeşim. Tabii buradaki cefadan kastettiğim bizi üzmeleri, kalbimizi kırmaları, kedere boğmaları…
Allah aşkına, insan sevdiğinden biraz sevgi biraz da ilgiden başka ne umabilir ki? Ama işte, sevgi bazen karşılıklı olmuyor. Sevgisinin karşılığında cefaya da ezaya da maruz kalabiliyor insan.
İnsan bu sonuçta; kendisine yapılanlara karşı elbette ki üzülüyor, kahroluyor, perişan oluyor. Ne morali kalıyor ne de sevinci… Keder onu yedikçe yiyor, gaflet kuyusuna çektikçe çekiyor.
Yani bizi üzenler, bizi kıranlar, bize vefasızlık edenler hayatlarını güle oynaya yaşarken biz kederimizde boğuluyoruz. Haberimiz yok. Ne kadar da acınacak bir haldeyiz, öyle değil mi?
Hâlbuki ‘keder içinde boğulmamız’ her şeyden önce kendi hakkımıza girmektir. Zira insanın yaradılış gayesi bu değildir. Aksine insan kederini gayretine azık etmelidir.
Atalarımız ‘gözden ırak olan gönülden de ırak olur’ demiştir. Nitekim haksızda değillerdir.
Aslında düşüyorum da Allah’ın bize verdiği en büyük nimetlerden birisi de unutmak…
Unutmak gerekir bizi boğan kederi de bizi kedere boğanı da… Birini değil ikisini de. Şayet kedere boğan af dilememişse…
O zaman göreceğiz ki ne kalbimizde bizi kedere boğanın yeri kalmış ne de bizi boğan kederin ruhumuz da izi kalmış. Alabildiğine sükûnet…
Tabii şunu da belirteyim unutmaktan murat ettiğim küsmek veya vefasızlık etmek, selamı sabahı kesmek değil. Zira dinimiz bunları yasaklamıştır.
Peki, unutmakla murat ettiğim ne? Gönlümüzden de ruhumuzdan da, fikrimizden de zikrimizden de onları çıkarıp atmak…
Buna bünyemizi işgal eden müsilajı temizlemekte denilebilir.
Elbette ki bunu bir anda gerçekleştirebilmemiz mümkün değil. Ama emin olun bu durumlarda zaman en büyük yardımcımız oluyor… Tabii imanımızdan sonra…
Kıymetli kardeşlerim; ne olur bizleri kedere boğup yaradılış gayemizi gölgeleyen tipleri ne kadar seversek sevelim yukarıda da ifade ettiğim gibi gönlümüzden de ruhumuzdan da, fikrimizden de zikrimizden de çıkarıp atalım. O zaman göreceğiz ki huzur ve sükûnet bünyemizde dolaşan yegâne kan olacak yegâne can olacak. Allah’a emanet olun.