15 Temmuz 2016 gecesinde gerçekleşen Fetö İhanet Kalkışmasının, aziz milletimiz tarafından kahramanca bastırılmasının üzerinden sekiz yıl geçti.
Devletimiz, bu ihanet kalkışmasına katılanlardan yakaladıklarına hesap sormaya devam ediyor. Bir kısmı, asıl vatanları olan, maşalığını yaptıkları Batılı ülkelere kaçtılar.
Umarım devletimiz, ihanet ettikten sonra kendilerini maşa olarak kullanan ülkelere sığınan hainlere kıyamete kadar, Türk Vatandaşlığını koklatmaz bile.
1995 yılında Bosna Hersek’te Sırplar tarafından 8.372 savunmasız Müslüman hunharca katledildi. Bu yaşananlar soykırım olarak nitelenmiştir. “İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’daki en büyük soykırım katliamı” olarak nitelendirilen Srebrenitsa Katliamı üzerine Aliya İzzetbegoviç şu önemli sözü söyledi:
“Savaşta büyük zulme uğradınız. Zalimleri affedip affetmemekte serbestsiniz. Ne yaparsanız yapın, ama SOYKIRIMI UNUTMAYIN. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır”.
Benzer muhtevaya sahip bir başka söz daha var: “Yaşanan acıları unutma, unutursan, aynı ya da daha dehşetli acılar tekrarlanır”.
Bu sözleri, ülkemizde 8 yıl önce yaşanan 15 Temmuz ihanet kalkışması için de söylemek gerekir. Yani, 15 Temmuz ihanet kalkışmasında yaşananlar unutulduğu takdirde, tekrardan 15 temmuzların yaşanması mümkün ve muhtemeldir.
Bu sebepledir ki, 15 Temmuz ihanet kalkışmasını, yaşadığımız sürece, sesimiz ve nefesimiz yettiği kadar ilelebed unutmayacağız, unutturmayacağız; unutturmaya çalışan gafillere, bedbahtlara, işgalci uşaklarına da tüm gücümüzle karşı koyacağız.
15 Temmuz ihanet kalkışmasında Batının bir başka kimliği daha ortaya çıktı. O da demokrasiyi, insan haklarını, insancıllığı hayasızca istismar etmesidir.
Malum gerçeklikler ilanihaye gizlenemiyor; şartlar oluştuğunda hakikatler gerçekliği ile bilinir hale geliyor.
Tam da burada, Aliya İzzetbegoviç’in, yine 15 Temmuz için kullanmamıza elverişli olan bir sözüne daha yer vereceğim.
1995 yılında Srebrenitsa’da eşine az rastlanır bir katliam gerçekleştirdi. Ruanda’da katliama gözlerini kapatan Batı; Srebrenitsa soykırımına yalnızca sessiz kalmamış, katillere gereken tüm desteği sağlamıştı.
İzzetbegoviç, Srebrenitsa Katliamı üzerine şu ehemmiyetli sözü de söylemiştir:
“O’nların (Demokrasi ve hürriyet şampiyonu olarak bilinen Batılı ülkeler) demokrasi, barış ve hoşgörü dedikleri ilkeler, Srebrenitsa’da toprağın altına gömüldü”.
Bu söz ülkemizde yaşanan 15 Temmuz ihanet kalkışması için de geçerlidir. Güya sözüm ona demokrasi ve insan hakları şampiyonu olarak sağa sola caka satan Batılı ülkeler, demokrasiyi katletmeye teşebbüs eden Fetö ihanetçilerini, hem darbe yaptırmak için kullanarak, hem de darbede başarısız olunca bunları mutlak olarak koruyarak, “demokrasi, barış ve hoşgörü dedikleri ilkeleri, 15 Temmuz gecesinde ve sonrasında toprağın altına gömdüler”.
Kahraman Türk Milleti, sahte demokrat Batılı ikiyüzlü, münafık devletlerin 15 Temmuz planını paçavra gibi buruşturarak tarihin çöplüğüne atmıştır.
Burada, 15 Temmuz destanının gerisinde yer alan Türk milletinin gücünün mahiyet ve kaynağına ayrıca temas etmek istiyorum.
Esasen bir milletin asıl hakiki gücü, sadece modern tanklara, toplara, tüfeklere, uçaklara, füzelere, savaş gemilerine vb. sahip olması değil, imanlı, inançlı, her türlü tehlikelere ve saldırılara karşı gözünü kırpmadan giden, ölümden zerre kadar korkmayan, ölürsem şehidim, kalırsam gaziyim inancını mutlak olarak kabullenen, vatanperver evlatlara sahip olmasıdır. Milletimizin, 15 Temmuz destanını yazmasının gerisinde, bu özelliklere sahip vatandaşlarımızın, yiğitlerimizin emsalsiz kahramanlıkları yatmaktadır.
Kahraman Türk milleti, 15 Temmuz’da, yüreğindeki sarsılmaz imandan aldığı manevi güçle, akşam güneş batımından sonra başlayan ihanet kalkışmasını, sabah güneşin doğuşuyla birlikte kesin şekilde akamete uğratarak dünyada emsali olmayan bir kahramanlık destanı yazmıştır.
Bu kahramanlık destanı artık bir milat oluşturmaktadır. Artık bu destan hareketi, müstemleke (sömürgeci) güçlerin geçmiş yıllarda her canları istediğinde darbe yaptırdıkları ülkelerin milletleri için de emsal teşkil etmiştir.
Bu destandan etkilenen Bolivya halkı, Amerika’nın darbe teşebbüsünü çok kısa zaman önce elinin tersiyle iterek, çöpe atmıştır.
Benzer etkileşim Venezuela’da da yaşanmıştır. 15 Temmuz kahramanlık destanını kendisi için emsal alan Venezuela halkı, Amerika’nın meşru devlet başkanı Maduro’yu illegal şekilde alaşağı etme operasyonunu engelleyerek, meşru anayasal yönetimine sahip çıkmıştır.
15 Temmuz, Kahraman Türk milletinin, devam ve bekasını ve demokrasisini koruma zaferinin adıdır.
15 Temmuz, milletimizin, işgalcilerin mutlak uzantısı olan darbecilere karşı ortaya koyduğu destansı direnişi tüm dünyaya ilan ettiği günün adıdır.
15 Temmuz gecesinde, Türk Milleti, “benim mukadderatıma uzanan hainlerin ellerini kırıp cehennemin dibine atarım” dediği gecenin adıdır.
15 Temmuz, aziz milletimizin, istiklaline ve istikbaline bağlılığını ve sahibiyetini en güçlü şekilde teyid ettiği günün adıdır.
15 Temmuz, sala okuyanların, kıyama kalkanların, Türk milletine lanet okuyanlara, ihanet edenlere galip geldiği tarihtir.
15 Temmuz, bu milletin, tıpkı Çanakkale’de, İstanbul’un fethinde, kurtuluş savaşında olduğu gibi, tekrardan kahramanlık destanını yeniden yazdığı gecenin adıdır.
15 Temmuz gecesi, “kimin himmeti milleti ise o tek başına küçük bir millettir” sözünde belirtilen hamiyet-i milliye ve vatan sevgisi tavan yapan kahraman Türk halkının, ihanetçileri mutlak zaferle alt etmesine sahne olmuştur.
15 Temmuz, Dünya demokrasi tarihinde, ilk defa, Türk milletinin, tüm toplumsal kesimlerin iştiraki ile, iman dolu göğüsleri, hamiyet-i milliye ve vatan sevgisi silahıyla, tüm teknolojik silahları ve süper güçlerin en hileli ve içeriyi kuşatan ihanet yapılanmalarını elinin tersi ile ittiği gecenin adıdır.
15 Temmuz, merhum şairlerimizden Ali Ulvi Kurucu’nun “Bir azm, eğer iman dolu bir kalbe girerse; İnsan da o imandaki son sırra ererse; En azgın ölümler ona zincir vuramazlar; Volkan gibi coşkun akıyor, durduramazlar” şeklindeki mısralarında dile getirdi ulvi hakikatlerin eksiksiz şekilde gerçekleştiği gecedir.
15 Temmuz, imanın tekniğe meydan okuduğu, iman ve inanç silahının, her türlü teknolojik silahları alt ederek hezimete uğrattığı gecenin adıdır.
15 Temmuz, göğüslerindeki iman ve vatan sevgisi şeklindeki atom bombasından daha etkili manevi silahtan başka bir silahı mevcut olmayan, gönlü dualı yiğitlerimizin, tankların üstüne tırmanarak, darbecileri etkisiz hale getirdiği gecedir.
15 Temmuz, Milli Şairimiz Merhum Mehmet Akif Ersoy’un “Sahipsiz olan memleketin batması haktır; Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır” şeklinde dile getirdiği mısralarda belirtilen, kahraman Türk milletinin, memleketine, mukadderatına, kısaca her şeyine mutlak olarak sıkı sıkıya sahip çıktığı gecenin adıdır.
Bu vesileyle, tüm vatandaşlarımızın Demokrasi ve Milli Birlik Gününü tüm ruhu canımla tebrik ediyorum. 15 Temmuz gecesi cansiperane vatanlarını savunan, bu uğurda hayatlarını ortaya koyan aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi minnetle, rahmetle ve hürmetle yâd ediyorum. Rabbim, şehidlerimizi Rasulullah’a komşu eylesin, gazilerimize de şifalar versin.