Yaşadığımız coğrafya kadîm medeniyetlere ev sahipliği yapmış, büyük bir merkez hükmündedir.
Osmanlı imparatorluğu gibi bir cihan devletine hem ev sahipliği yapmış hem de birçok şehrimiz bu cihan devletine başkentlik yapmıştır.
Bu mirasın yolda bulunmuş değil, temelleri sağlam bir kültürün bir egemenliğin devamı olduğunu unutmayalım.
Türkiye eğer kafaya koymuşsa yapar!
Hedefi; büyümek, milletini müreffeh bir şekilde yaşatmaktır. Bu yüzyıl hedefinde ise büyük Türkiye var olduğunu görmek önem arz ediyor…
Bize düşen vazife bunu iyi idrak edip, idrak edemeyen nesle doğruyu anlatmaktır.
Yeni gençliğe kızılelmayı ve i’lâ-yi kelimetullah davasını iyi okutmak lazım.
Allah’ın insanlığa gönderdiği son dini ifade ettiği kabul edilen i‘lâ-yi kelimetullah. Bu durumda i‘lâ-yi kelimetullah tabiri, Allah’ın dininin ve tevhid inancını yüceltip yaygınlaştırılması yolunda gösterilen gayret ve faaliyetleri kapsamaktadır, cihad ve savaş kelimeleriyle birlikte Kur’ân-ı Kerîm’de sıkça zikredilen “fî-sebîlillâh” (Allah yolunda) kavramıyla yakından ilgiside bulunmaktadır.
Kızılelma dediğimizde şunları bilmemiz ve hafızalarımızdan hiç silinmemesi lazımdır. Erişilmesi istenen ülkü, elde edilmesi amaçlanan tahayyül edilen yerlerdir…
Şöyle devam edelim; “Padişahım, biz senin uğrunda tâ Kafdağı’nın ötesine, kızılelmaya dek varırız” sözleri Osmanlılar’ın ebedî saltanatının bütünlüğünü ifade eder manada kullanıldığını unutmamak lazımdır.
Hatta bakın İstanbul’un fethinden sonra Türk milletinin hedef ve ideali Roma’ya yönelince burası bir kızılelma olmuştur.
Fâtih Sultan Mehmed’in veziri Gedik Ahmed Paşa’nın Otranto Seferi, Kanûnî Sultan Süleyman’ın Korfu ve Pulya seferleri, Barbaros Hayreddin Paşa’nın Reggio seferi, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın Viyana Kuşatması hep kızılelma idealiyle tarih boyunca açıklanmaya çalışmışlardır…
Yıllardır süregelen batılıların beslediği terör örgütlerinin kökü kurutuldu mu? Hem içerde hem de dışarda kurutmasına ramak kaldı.
Suriye de Libya da ne işimiz var diyenlerin gözüne sokarak terörle mücadeleyi en iyi şekilde yürütüyoruz. Terörü yurdumuzdan silene kadar devam edecektir. Bu seferler tamamlandığında,
‘büyük Türkiye zaferi’ olarak tarihe geçecektir.
Ayrıca eğer Türkiye kafaya koymuşsa topunu, tankını, silahını, gemisini, uçağını, arabasını ve savunmaya dair her şeyi yapar mı? Yapar. Bunların birçoğunu yaptı mı? Yaptı ve yapmaya da devam ediyor…
Havalimanları, oto yollar, köprülerle kıtaları birbirine bağlamadı mı? Bağladı…
Tehditlere rağmen derin sularda Petrol ve doğalgazını çıkartmadı mı? Çıkarttı… 2023’te de kullanmaya başlanmayacak mı? Elbette başlanacaktır.
Sıra kanal İstanbul’da, onu da yapacağız! Dâhilî ve harici şer güçler engel olmaya çalışsalar da elbet zafer büyük Türkiye’nin olacaktır.
Bakın Türkiye kazanırsa hiçbirimiz kaybetmeyeceğiz…
Hatta mazlumlar ve sömürülenler daha çok sevinecek. Emin olalım onlar büyük ve güçlü Türkiye’yi bizden daha çok istemekteler.
Bunu artık batılılar dahi net olarak biliyor… Fakat bizdeki bir grup muhalefet anlayışı bilmiyor bu durumları çok acıdır.
Emperyalizm destekçileri ve kapitalist sistem bu yüzyılın Türkiye yüzyılı olacağını biliyor…
Şimdi Dünya’yı maddi buhran içine alan kapitalizm, pandemiyle birlikte birçok ülkenin ekonomisini neredeyse yerle bir etti…
Bizlerde ülke olarak payımızı aldık ve zor süreçler geçirdik. Halende bu güçlüklerin üstesinden gelemeyelim diye, var güçleriyle içerden ve dışardan lobi çalışmalarına devam ediyorlar.
Lâkin hükümet sert tedbirler almalıdır. Aksi takdirde sonuçları seçimi etkiler mi? Kesinlikle evet!
Bu milletin cebine dokundu mu etkileri büyük olur. Bunu da çok iyi biliyorlar! Bu sebeple de oyunlarını ekonominin üzerinden döndürüyorlar.
Sayın Cumhurbaşkanımız, bir konuşmasında tarım kredi marketlerinde indirime gidileceğini söyledi, fakat vatandaşla konuştuğumuzda fiyatlara herhangi bir yansıma olmadığını gözlemlemiş olduk.
Bu minvaldeki olaylar da zihinlerde “bürokraside arızalar mı var?” gibi soru işaretlerini oluşturuyor.
Sahada ne kadar çalışırsanız çalışın milletin ekonomik olarak cebine zarar verecek unsurları düzeltmediğiniz süre zarfında sıkıntı hâsıl olur. Zararlı çıkarsınız…
Bu fiyatların bu kadar yükselmesi de maliyetlerden ziyade tamamen hükümete karşı yapılmış bir operasyondur…
Dolayısıyla hükümete düşen en büyük vazife özellikle gıdaya ve temel ihtiyaçlara gelen zamların önüne geçmektir…
Serbest piyasadan sabit fiyatlara geçilmediği ve yaptırımların çok çok ağırlaştırılmadığı sürece, bu gıda lobileri istedikleri gibi at oynatmaya devam edeceklerdir.
Yılbaşından sonra işçiye, memura, asgari ücretliye zam elbette yapılacak fakat piyasalara yeniden zam yapılırsa hiçbir önem arz etmez…
Devletin hak edene karşı kadife eldiven içerisindeki çelik yumruğu göstermesinin vakti geldi de geçiyor bile… Vesselâm…