En büyük sanat, hayatı yaşama sanatıdır. En iyi sanatkârlar, en iyi ustalar ise tüm zorluklar karşısında hayatı yaşanabilir hale getirenlerdir. Bulundukları ortamın kötü şartlarına aldırmayıp, her daim tutunacak bir dal bulabilenlerdir.
Yaşamak sadece yalın bir nefes almaktan ibaret değildir. Özgürce, dolu dolu, huzurla, umutla gülen gözlerle o nefesi alıp verebilmektir. Fırçamız ve boyamız, sahip olduğumuz potansiyel güçlerimiz. Ortaya çıkaracağımız eser ise, hayatı ne kadar ustaca yaşayacağımıza bağlı.
Mutluluk ve hayattan zevk alma bizim içimizdedir. Onu dışarıda aramaya çalışmak sonu hüsranla bitecek bir maceradır sadece. Çevresel koşullar yaşam kalitemizin belirlenmesi açısından elbette önemlidir. Ama çok zengin olmanız, deniz kıyısında muhteşem şatolarda oturmanız ya da her insanın ulaşmak için can attığı yüksek makamlarda olmak kesinlikle mutluluğun garantisi değildir.
Ben bu hayatı yaşadım diyebilmek için içsel huzura ve yaşam kalitesine ulaşmak gerekir. Bu arada bunun tersi fakirlik ve daha az şatafatlı bir yaşamda mutluluğu garantilemez. Hatta daha da zorlaştırabilir.
Demek istediğim kişi mutlu olmak uç bir örnek ama savaş kamplarında dahi mutlu olacak bir şeyler bulur ve örnekleri vardır. Çevrenizdeki hayatı güzel yaşayan, mutlu insanlara dikkat edin onların mutluluğu şartlara bağlı değildir. Yani şu işim olursa mutlu olacağım, şu mekânda oturursam keyfim yerine gelecek şeklinde değildir.
Onlar hangi işe ya da mekâna giderlerse gitsinler mutluluğu yanlarında götürürler. Çünkü yaşama sevincinin kaynağı onların içindedir dışarıda aramazlar. Ustaca yaşamak her boyutuyla zordur. İnsanlarla iyi geçineceksin, küçük şeylerden dolayı moralini bozmayacak ama yine çok küçük şeylerden dolayı mutlu olmasını bileceksin.
Yemeyi bileceksin, giyinmeyi bileceksin. Güzel yaşama sanatının incelikleri öğrenmekle bitmez bunu öğrenmeyi genel yaşam amacın haline getireceksin ve hep daha güzel yaşamanın inceliklerini arayacaksın. . Ama bunu tatlı bir egoistlikle sadece kendini için yapacaksın. Kendimizi memnun etmek için kaliteli olacaksın. Çevreni hoşnut etmek için değil.
Zaten sen kendini hoşnut ettikten sonra çevre hoşnut olacaktır. Les Giblin “İnsan İlişkileri” ile ilgili kitabında “Bu dünyada ki sorun ve üzüntüler mutsuz insanlar tarafından meydana getiriliyor. Kendinizi mutsuz kılmakla diğer insanlara en büyük kötülüğü yapmış olursunuz.” demektedir. Mutlu olun mutlu edin çünkü duygular bulaşıcıdır.
Coşkulu ve mutluysanız bu diğer insanlara da bulaşır. Negatifliğinizin bulaştığı gibi… Ustaca yaşamak fizyolojik ihtiyaçların ötesine geçebilmek ve geriye dönüp de bakma ihtiyacı hissettiğimizde yüzümüzde gülücükler oluşturacak bir geçmişe sahip olmaktır. Büyük şair Nazım Hikmet aslında söyleyecek söz bırakmamış bu konuda:
Yaşamaya Dair
Yaşamak şakaya gelmez.
Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
Bir sincap gibi mesela,
Yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
Yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
Yani o derecede, öylesine ki,
Mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
Yahut kocaman gözlüklerin,
Beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
İnsanlar için ölebileceksin,
Hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
Hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
Hem de en güzel en gerçek şeyin
Yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
Yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
Ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
Yaşamak yanı ağır bastığından.
Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
Yani, beyaz masadan,
Bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
Biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
Hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
Yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
En son ajans haberlerini.
Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
Diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda, daha o gün
Yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
Fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
Belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.
Diyelim ki hapisteyiz,
Yaşımız da elliye yakın,
Daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
İnsanları, hayvanları, kavgası ve rüzgârıyla
Yani, duvarın ardındaki dışarıyla.
Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
Hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak…
Bu dünya soğuyacak,
Yıldızların arasında bir yıldız,
Hem de en ufacıklarından,
Mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
Yani bu koskocaman dünyamız.
Bu dünya soğuyacak günün birinde,
Hatta bir buz yığını
Yahut ölü bir bulut gibi de değil,
Boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
Zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
Şimdiden çekilecek acısı bunun,
Duyulacak mahzunluğu şimdiden.
Böylesine sevilecek bu dünya
‘Yaşadım’ diyebilmen için…
Yeni yılımızı ustaca yaşayabilmek temennilerimle…
SAĞLIKLA KALIN.. “HOŞÇA” KALIN..