(Toplumsal Travma)
Dış ticaret denince akla ilk gelen kavramlar ithalat, ihracat ve dövizdir. İki ülkenin ticaret konu mal ve hizmet transferi yani ithalat ve ihracatın karşılığında döviz cinsinden ödeme beklenir. Dolayısıyla döviz, dış ticaretin ayrılmaz bir faktörüdür.
Peki kurda yaşanan değişim dış ticareti nasıl etkiler?
Bu soruyu ithalat ve ihracat açısından farklı değerlendirmek gerekir. Zira teorik çalışmalar kur değişimi ile ihracat arasında aynı, ithalatla ise ters yönlü ilişki olduğu varsayar.
Peki gerçek hayatta durum böylemi?
Literatürde teoriyi destekleyen çalışmaların yanında hatırı sayılır oran da aksini kanıtlayan çalışma mevcut. Yani her zaman kur arttığında ihracat ta artmıyor.
Peki sistem nasıl işler?
Ülkelerin kalkınmışlık düzeyleri, paralarının rezerv olma özelliği, ithalat ve ihracat rakamları, çalışmanın yapıldığı dönem, analiz için kullanılan yöntemler, üretim faktörlerinin yerli ve millîlik oranı gibi faktörle elde edilen sonuçları oldukça karmaşık hale getiriyor.
Biz bu çalışmada müsaadenizle teorik çalışma ile ilişkiyi anlamaya çalışalım. ABD yıllardır Çin’i iki konuda tenkit etmektedir. Bunlar; telif hakları ve fikri mülkiyeti hiçe sayması ve para birimi Yuan’ın kurunu kasıtlı olarak düşük tutması. Telif hakkı meselesi başka bir ihtisas olduğundan burada tartışılmayacak. Ancak, kurun düşük tutulması dış ticaret açısından en can alıcı nokta. Bu nedenle yazının da konusunu oluşturuyor.
Kurun düşük olması demen ihraç ürünlerin ucuz olması, dolayısıyla dış piyasada daha kolay müşteri bulması anlamına gelir. Konuyu açalım, örneğin 1 ABD doları 1 TL iken 1 kg domatesi Rusya’ya 1 Dolara sattığımızı düşünelim. Doların iki katı olduğunu varsayarsak, 1 dolar 2 TL olacaktır. Artık aynı domatesi 0,5 dolara ihraç edersin. Yani ürün artık daha rekabetçi (tabi ki burada önemli bir konu var domates üretiminde ithal girdi kullanılmadığında). a) Şimdilik ithal girdi ile üretim meselesini sonraki yazılarımıza bırakalım. Analizimizde ihraç ürünün tamamının yerli imkanlarla üretildiğini kabul ediyoruz.
Gelelim ithalat konusuna, dolar 1 TL iken 1 dolara ithal edilen bir bilgisayar parçasını düşünelim. Dolar 2 TL olduğunda aynı ürün 2 dolara ithal edilmektedir. Fiyatı artan ürün için artık iki kat para ödememiz gerekir. Bu nedenle, pahalı ürünün ithalatının azalması beklenebilir. Buna ek olarak varsa tercihin ikame ürün lehine değişmesi olağan bir gelişmedir. b) İkame ürün meselesini de şimdilik başka yazılara havale ediyoruz. Zira buda ithal girdi kadar önemli bir konu.
Teoriye göre, kur artışı rekabet avantajı nedeniyle ihracatı artırırken ithalatı azaltıcı etkiye neden olur. Buna ek olarak, ikame ürüne talebin artması yerli üretimi artıracak buda yeni istihdam anlamına gelecektir. Yani aslında kur artışının felaket değil içine girilen darboğazdan çıkış için bir fırsat olduğunu söyleyebiliriz. Üretimin yerli ve milli olması şartıyla tabi ki.
Kur düşmesinde ise yukarıda anlatmaya çalıştığımız fenomenin tersi yaşanacaktır. Nitekim 2002-2016 arası ülkede yaşanan kısmi refah ülkeyi ithal cenneti yaparken maalesef yerli üretimim rekabet gücünü olumsuz etkiledi. Buna bağlı olarak istihdamda ciddi daralma yaşandı.
Bu durumda yerli üretici;
Ya üretimini kısmak zorunda kaldı. Buna bağlı istihdam azaldı,
Ya yatırımını yeni pazarlara kaydırmak zorunda kaldı,
Ya üretmektense ithal etmeyi tercih etti. Zira ithalat daha risksiz ve karlı oldu,
Ya da nihayetinde rekabet nedeniyle iflas etti.
Konuyu toparlayacak olursak, refah döneminde insanlar ithal ürüne ve kolay yaşama kolay alışırken maalesef konfor alanı daraldığında adaptasyon aynı hız ve kolaylıkla gerçekleşemiyor. Bu durumun da toplumsal travmalara neden olabilmektedir.
Bugün ülkemizde yaşanmaya başlayan ümitsizliğin arka planında konfor alanının daralması yatıyor olabilir.
Sağlıkla kalın dostlar.