MERHAMET İNSANI YORAR MI?

Bir kişi düşünün hayatını arkadaşlarına, dostlarına ve ailesine adamış. En büyük gayesi çevresindekileri mutlu etmek.

Kim ne dilerse, kim ne isterse gerçekleştirmek için koşturuyor. Onları memnun ettikçe kendisinin de mutlu olduğunu düşünüyor. Çevresindeki insanlar da,gayet bu durumdan memnunlar, neden olmasınlar ki?

Etraflarında devamlı onların iyiliğini düşünen biri var. Ama bu kişi gitgide bir süre sonra mutsuzlaştığının farkına varıyor. Bazı akşamlar yalnız kaldığında yaptığı iyiliklerin hep tek taraflı olduğunu fark ediyor.

Ve kendisinin iyiliğe ihtiyacı olduğunda ise yanında kimsenin olmadığı gerçeğiyle yüzleşiyor. Lakin diğerlerinin sevgisini kaybetmekten, belki de yalnız kalmaktan korktuğu için bu davranışlarından bir türlü vazgeçemiyor.

Bu tablo size hiç tanıdık geldi mi? Belki kendinizi, belki de yakından tanıdığınız birisini gördünüz. İlk bakışta fedakârlık yapmak, merhamet etmek çok hoş gözükse de.

Aslında içten içe kurutur ruhumuzu. Merhametin yıpratıcı değil iyileştirici bir güç olarak kalması için dengeli olması gerekir. Kişi kendine karşı da merhametli olmayı öğrenmelidir.

Sınırlar koymak, sağlıklı bir mesafe almak ve “önce ben” demekten suçluluk duymamak,merhametin insana yük olmadan yaşanmasını sağlar.

Aslında hepimizin bir merhamet kapasitesi var, herkese empatik davranarak bir süre sonra yorulma ihtimalimiz çok yüksek. Evet, merhamet duygusu herkeste olması gereken erdemlerden biri; fakat sen bu erdemi herkes için kullanırsan, kendine ayıracak şefkatin kalmayabilir.

Eskiden zevk alarak yaptığın şeyler artık sana eskisi kadar tat vermeyebilir.  Kendine kullanman gereken merhameti başkalarına hunharca harcadığın için, bakmışsın bir noktadan sonra tükenmişlik denen o sendromdasın. Bu durumda merhametin de fazlasının insanı yorduğundan söz edebilir miyiz?

Psikolojide “empati yorgunluğu” veya şefkat yorgunluğu” (compassion fatigue) olarak adlandırılan bir olgu vardır.

Özellikle biz sağlık çalışanları, sosyal hizmet uzmanları, öğretmenler veya sürekli yardım eden insanlar bu yorgunluğu yaşayabilir. Başkalarının acısına sürekli maruz kalmak, kişinin duygusal kapasitesini zorlar ve kendi iyilik halini tehdit eder.

Merhamet gerçekten çok özel bir seziştir. Rabbim in Rahim sıfatıyla tecelli ettiği sonsuz merhametinden, kullarına da bir nebze bahşetmiştir. Nasiplenebilene ne mutlu.

Nasiplenemeyenlerin de ne kadar canavarlaşabildiklerine her gün şahit oluyoruz maalesef. Çünkü merhamet insanı insan yapan en önemli özelliklerden biridir.

Bu kadar özel ve kıymetli bir hissiyatı önce kendine ayırman gerekmez mi? Bazı alışkanlıklarımızı birden değiştirmemiz tabi ki mümkün olmayabilir. Fakat adım adım gereksiz fedakârlıklarımızı azaltabiliriz mesela. Böylelikle kendimize daha çok yönelme fırsatı buluruz.

Çevremizdekilerin sadece onlar için yaptığımız fedakarlıklara değil, içten bir tebessümümüze, buğulu değil kahkaha atan gözlerimize ihtiyacı var.

Kendimize merhamet etmezsek, başkalarına yardım edemeyiz. Kendinizi asla ihmal etmeyin.

Merhamet duygusuna sahipsek eğer her şeyden önce İNSANIZ demektir. Ve her İNSAN bence çok değerlidir.

Değerli insanlara her zamankinden daha çok ihtiyacımız var artık bu devirde. Hayat zaten oldukça yorucu. Bir de kendi yorgunluklarınızı eklemeyin lütfen.

Ne demiştik hayat mutsuz olunamayacak kadar kısa, merhametinizi önce kendinize saklayın filizlendirin. Yeşertin. Büyütün. Çoğaltın ve bolca dağıtın sonra. MEVLANA Celaleddin i Rumi bir sözünde der ki: Kendini küçük görmeyi bırak. Sen yürüyen evrensin.

GÜZEL İNSANLAR “ MERHAMET YORGUNLUKLARINIZI ÖNCE BİR ÜZERİNİZDEN ATIN . VE HER DAİM “ HOŞÇA” KALIN..

Exit mobile version