Ramazan-ı Şerif ayı yine gelip çattı. Hoş geldi, sefa geldi. Gönüllere sımsıcak edasıyla düştü. Müslümanların buruklunu kırdı, neşelendirdi.
Ramazan-ı Şerif ayı özünde, zahiri olarak gözüken sahur etmek, oruç tutmak, iftar açmak ve teravih namazı kılmak, olarak gözükmektedir.
Elbette zahiri manada, sahur etmek, oruç tutmak, iftar açmak ve teravih namazı kılmak çok önem arz eder.
Önemli olan bu zahiri olarak gözüken ibadetlerin özünü yakalamak, ibadetlerden haz almak, gönüllerde manevi iklimi yakalamaktır.
Eğer bu manevi iklimi yakalamayı becerebilirsek, özü hissedersek, gönüllerde lezzet ve bereketi yaşarsak, yılın diğer 11 ayı da güzel manevi iklimi devam ettirebiliriz.
Bizleri sıkıntıları tam manada burada başlıyor. Ramazan-ı şerif ayını güzel bir şekilde ağırlayıp ve uğurlamadığımız için, yılın diğer 11 ayında da manevi ve zahiri anlamda sıkıntılar yaşıyoruz.
Bazı kaynaklarda, “Ramazan-ı Şerif Ayını manevi olarak nasıl geçirirsek, yıl boyunca manevi hayatınız o şekilde ilerler” diye okumuştum.
Aslında büyükler hep söylerler, Ramazan-ı Şerif ayında mesele sadece oruç tutarak mideyi aç bırakmak değildir, diye..
Orucun manevi hazzını ve özünü yakalamanın, mideyi aç bırakmaktan daha önemli olduğunu hep söylerler..
Haklılarda, mesele bu mübarek ayda özü yakalamaktır. Tabi ben burada Fıkıh kısmına girmek istemiyorum. Onu, değerli hocalarımızın anlatması ve yazması daha doğru olur.
Bu mübarek ayda bizlerin, birlik ve beraberliğinin perçinlenerek devam etmesi, bu perçinlenmeyi yılın diğer 11 ayında bozmamız gerekmektedir.
İnsanoğlu maalesef çok unutkan bir varlık, Ramazan-ı şerif ayından çıktığımız ve bayram sevincini yaşadıktan sonra, rutin hayatımıza tekrar dönüyoruz. Hemen Ramazan-ı şerif ayının manevi iklimini unutuyoruz..
Türkiye’de kısa bir zaman önce asrın büyük bir felaketini yaşadık. Yaklaşık 50 bin insanımızı kaybettik.
Milyonlarca insanımız depremzede oldu, yakınlarını kaybettiler. Mübarek Ramazan-ı Şerif ayına gönüller buruk girdi..
Burada bu kardeşlerimizin maddi olarak imkânları sağlanabilir. Ama manevi olarak gönüllerini nasıl onarabiliriz?
Asıl sorulması gereken soru bu, manevi olarak gönülleri nasıl onarabiliriz. Bu afetzede kardeşlerimize bu konuda nasıl yardım edebiliriz. Bizlerin bu konuları düşünmesi gerekmektedir.
Bu Ramazan-ı Şerif ayında bizlerin ayrı bir görevi var. Depremzede ailelere yardım etmek, kendi maneviyatlarımızı koruyarak, onları manevi kalkan altına almak. İnşallah başarabiliriz.
Diğer bir vazife de, maddi ve manevi yardım faaliyetleri yürüten vakıf ve derneklere destek vermek olacak.
Çünkü bu arkadaşlarımızın yıllara dayanan tecrübeleri var. Eğer kendimiz bir şey yapamıyorsak. Samimi bulduğumuz vakıf ve derneklere destek verebiliriz.
Bu Ramazan- Şerif ayının özel olarak manevi hazzı buradan geçiyor. Depremzede kardeşlerimize bir nebze acılarını hafifletmek istiyorsak, ya kendimiz bazı çalışmalar yürüteceğiz, ya da vakıf ve dernekler aracılığıyla maddi, manevi yardım faaliyetlerine destek çıkacağız.
Ramazan-ı Şerif ayınızı tebrik ederim. Nice mübarek aylara diyorum. Kalın sağlıcakla..