Günlerdir Türkiye genelinde aynı anda meydana gelen yüzden fazla orman yangını sebebiyle yüreğimiz, ciğerlerimiz yanıyor. Sadece orman değil, içinde sayısını bilemediğimiz kadar sesi, dili, hiçbir savunma silahı olmayan canlılar da telef oldu.
Bütün bu yangınlar, cinayet-i azîmedir, bir insanlık suçudur. Bu yangınlar, sadece Türkiye’ye değil, bütün dünyaya, tabiata, eko sisteme, iklime, kısaca insanlığın geleceğine zarar vermektedir. Bu sebepledir ki, yangınları bilinçli olarak çıkaranlarda vicdanın, manevi inancın, insanî değerlerin zerre kadar mevcut olmadığı söylenebilir.
Yangınların meydana geldiği alanlar, turizmin yoğun olduğu bölgelerdir. Bu sebeple, yangınların ödettiği bir diğer bedel de turizmden gelebilecek ekonomik menfaatlerdir.
Sabotaj mı Yoksa Daha Başka Etkenler mi?
Bazı bilim insanları bu yangınlarla alakalı olarak iklim krizine vurgu yapmaktadırlar. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, “Geçtiğimiz yıl terör örgütü yöneticilerinin ormanları yakma talimatı vermesinin ardından bu yangınların bir kısmı da benzer talimatlarla başlatılmış olma ihtimalini göz ardı etmiyoruz” şeklinde açıklama yaptı.
Bazı uzmanlara göre, “Isınan havanın yükselmesi Fizikte temel kuraldır. Hava kütlesi bir dağ engeli ile karşılaştığı zaman yukarı doğru tırmanırken içindeki nemi yağış olarak dağın yamaçlarına bırakır. Bu hava kütlesi dağın diğer yamacına geçtiği esnada Fön rüzgârları oluşur. Nemi bırakan hava kütlesi inişe geçtiğinde, sıcaklık her yüz metrede takriben 1 derece artar. Fön rüzgarları, hem sıcak hem de kurak bir yapıya sahiptir. Fön rüzgarları Karadeniz ve Akdeniz kıyıları boyunca kıyıya paralel uzanan sıradağlarda görülür”.
Yangınların bir kısmında Fön rüzgârlarının etkili olabileceği söylenebilir ise de bunun tek sebep olduğunu söylemek mümkün değildir.
Bazı yangınların da, sigara izmariti, piknik vb. etkenlerle çıktığı söylenebilir.
Bütün bu ihtimallere rağmen, bu kadar geniş alanlara yayılan yüzden fazla devasa yangınların eş zamanlı olarak sabotaj haricindeki başka etkenlerle ortaya çıkma ihtimali yoktur. Diğer etkenlerle ortaya çıkan yangınların büyük ölçüde istisnai olduğu söylenebilir.
Belli ki bazı karanlık güçler, düğmeye bastılar ve sabotajlar peş peşe geldi.
Nitekim iki PKK’lının yangın çıkarmak maksadıyla keşif için çıktıkları esnada tutuklanmaları bu tespiti teyid etmiştir. Fakat bu hadisenin, münferid olduğu için, genel kanaati tek başına ispatlamak noktasından yetersiz olduğu söylenebilir.
Belli mihrakların bir merkezden koordineli olarak düğmeye basması sonucu bu yangınların çıkarıldığı düşüncesini daha güçlü bir şekilde teyid eden bilgiler medyaya düştü.
Bu bilgilere göre, Ege ve Akdeniz bölgelerinde çıkan orman yangınlarını PKK terör örgütü ile bağlantılı olan “Ateşin Çocukları İnisiyatifi” adlı terör oluşumu üstlenmiştir.
Geçmiş yıllarda da “Ateşin Çocukları” denilen bu karanlık yapının, Türkiye’nin farklı noktalarında, değişik zamanlarda ormanları yakarak, bazı sabotajlar yaptıkları görülmüştür.
Peki, Büyük Proje İçerisinde Tek Fail PKK mıdır?
Bu soruya cevap verebilmek için, meseleye daha geniş perspektiften bakılması gerekir.
Bir kere, PKK nedir; amacı nelerdir; arkasında hangi güçler vardır; müteharrik-i bizzat (yani salt kendi inisiyatifi ile) mı hareket ediyor? Şeklindeki sorular dizisinin cevaplanması konumuz açısından son derece önemlidir.
Her ne kadar PKK, bidayette Kürtlerin haklarını korumak maksadıyla ortaya çıktığı iddiasında bulunmakta idiyse de, artık güneş kadar açık bir şekilde anlaşılmaktadır ki başta ABD olmak üzere harici güçlerin maşası olarak hareket eden, vicdanı ve manevi inancı sıfır olan, masum insanlara, sair canlılara ve bütün insanlığa hunharca zararlar vermekten imtina etmeyen bir terör örgütüdür. Maksat Türkiye’nin ya bölünmesi ya da köleleştirilmesidir.
Türkiye’nin;
– bölgesinde gücünü ve etkinliğini artırması,
– NATO şemsiyesi altında, gerek ekonomik, gerekse savunma sanayii alanında Türkiye’ye biçilen pozisyondan Türkiye lehine olacak şekilde uzaklaşmaya başlaması,
– bölgesinde Batılı devletlerin politikaları ile çelişen bazı politikaların takip edilmesi,
– Batılı güçlerin sürekli iç karmaşa içinde olmasını istedikleri Türkiye’nin zamanla bu pozisyondan uzaklaşmaya başlaması
vb. sebeplerle, artık Türkiye emperyal güçler için “yaramaz ülke” pozisyonundadır.
Bu güçlere göre, yaramazlığı tescil olunan Türkiye’nin cezalandırılması gerekir.
İşte Batılı güçler, topyekün olarak PKK vasıtasıyla bu operasyonu yürütüyorlar. Bu operasyon aslında sadece orman yangınlarından ibaret de değildir.
Bu güçlerin en büyük hedefleri 2023 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleridir. Bu seçimlere kadar muhtemelen daha çok sayıda hadiseler de gerçekleştireceklerdir.
Esasen bu operasyonların tek ayağı PKK da değildir. FETÖ ihanet örgütü, bu operasyonların ikinci ayağını teşkil etmektedir. Bu vesileyle “Ateşin Çocukları” içinde FETÖ’cülerin kesinlikle mevcut olmadığını söylemek zordur. Bu iki ihanet örgütü, Batılı Güçlerin Türkiye’ye yönelik çektikleri operasyonlarda paravan olarak işlev görmektedir.
Batı Medeniyetinin Çöküşü
Çıkarılan yangınların, bir başka makale konusu olan Batı Medeniyeti ile ilişkili olduğu yönüne de kısaca temas etmek istiyorum.
Batı medeniyetinin özünü, metinlerde yazılanlara göre, insan hakları, insancıllık, insancıl hukuk, hukuk devleti, demokrasi, laiklik, refah, bütün canlıların korunması, eko-sistemin bozulmaması vb. oluşturmaktadır.
Peki, fiili işleyiş hep burada bahsedilenlerle uyumlu mudur?
Bu sorunun cevabı maalesef ki hayırdır.
Bunun sebebi, devlet politikaları ile büyük bir işlerliğe sahip olan batı medeniyetinin bir başka ilkesidir. O da, “Batılı ülkelerin ‘menfaat’lerinin, her türlü politikalarının merkezi ölçütü” olmasıdır. Yani Batılı ülkeler, medeniyetlerini temsilen uyguladıkları politikalar kapsamında, “menfaat”lerinin korunması için, terör örgütlerini kurmakta, desteklemekte, silah vb. mühimmatlar sağlamakta, ülkeleri, demokrasi ve hürriyeti getirmek bahanesiyle işgal etmekte, doğal kaynaklarına çökmekte, işgal ettikleri ülkelerden, açlık ve sefaletten kurtulmak için göç eden insanları kovan, sömürdükleri ülkelerin insanları ile sömürdükleri nimetleri asla paylaşmak istemeyen, amaçlarına ulaşmak için kurdurdukları örgütlerle mücadele bahanesi ile milyonlarca masum insanları hunharca öldürmekten kaçınmayan hali, bu medeniyetin çirkin yüzüdür. “Menfaat üzerine dönen siyaset canavardır” sözü, Batı medeniyetinin insancıllıktan uzak türünün çirkef yüzünün en temel uygulama şeklidir.
Bu medeniyeti temsil eden ülkeler için, adalet de, insan hakları da, demokrasi de, sadece kendi ülkeleri ve insanları için söz konusudur. Suriye, Irak, Libya vd. bazı ülkelerdeki insanların böceklerden pek farkı yoktur.
Bu katliamları meşrulaştırmak için uydurulan terörle mücadele etmek, demokrasi ve hürriyeti getirmek vb. masum görünümlü gerekçelerle üzeri örtülen asıl gerekçe, her türlü zalimane politikalarla menfaatlerini korumak adına, ülkeleri işgal etmek, doğal kaynaklarını sömürmek, iç kargaşalar, bu ülkeleri terör eylemleri vasıtasıyla bölmek, zayıflatmaktır.
Batı medeniyetinin bu kuzu görünümlü vahşi canavar yüzünün daha fazla devam edeceği kanaatinde değilim. Batı medeniyetinin bu menhus türünün ruhunun, menfaat temelli politikalar sebebiyle can çekiştiği söylenebilir. Bu can çekişmeden, insancıl medeniyetin de etkileneceği kesindir. Sair ülkeler ve medeniyet telakkileri geliştikçe, bu medeniyetin fiili uygulamalarının çirkef yüzü daha da görünür oldukça, bu medeniyeti temsil eden güçlere karşı daha insancıl ve âdil medeniyeti temsil eden devletler her alanda güçlendikçe, Batı’nın ya ıslahı hal edeceğini, medeniyetinin güzelliklerinin öne çıkacağını ya da gerileyerek zayıflayacağını söylemek için kâhin olmaya gerek yoktur.
Aslında Batı Medeniyetini temsil ettiği düşünülen güçlü ülkelerin Türkiye’ye yönelik terör örgütleri vasıtasıyla gerçekleştirdikleri vahşice eylemlerin de bir gün sona ereceği, Türkiye’nin artık etini çiğnetmeyecek güce erişeceği, çevresinde oluşacak güç temerküzü yoluyla bu çabaların akim kalacağı söylenebilir. Her iki örgütün başta yangınlar olmak üzere her türlü eylemlerinin artık gittikçe zayıfladığını söylemek gerekir. Orman yangınları, acziyet içerisinde başvurdukları son ve en insafsız yöntemdir.
Bu yangınların hedefi ekonomiyi çökerterek 2023 seçimlerinde muhalefet lehine şartların olgunlaşmasına katkı sağlamaktır. Yani Biden’in 2020 yılında yapılan başkanlık seçimleri öncesinde söylediği “hâlâ, geçmişte yaptığım gibi, onlarla (muhalefet) doğrudan iletişimde olup, hâlâ var olan unsurlarını destekleyip onları Erdoğan’ı mağlup etmeleri için cesaretlendirebiliriz. Darbe ile değil, darbe ile değil, seçimle” şeklindeki sözü icra edilmeye çalışılıyor. Türkiye’de bazı muhalif basın organlarının haricî karanlık güçler tarafından fonlanması, çoğu güçlü basın organlarının Türkçe yayınlara başlaması ve bunların hükümete yönelik yalan, karalama içerikli yayınları yürütmesi, bu politikaların daha başka ayaklarıdır.
Bu sebepledir ki, Türkiye’de çıkartılan yangınlar, bu büyük ve kapsamlı politikaların bir parçasıdır. Bu karanlık güçlerin dâhildeki uzantıları, bu en acılı ortamda bile kaosu besleyici, fitne ve karmaşaya sebep olucu söylemlerden kaçınmamaktadırlar.
Halkımızın basireti bütün bu oyunları bertaraf edecektir. Ben gelecekte, Batının bu hunhar, işgalci, insanlık dışı politikalarına karşı Türkiye’nin zaferle çıkacağı, bölgesinde adalet temelli bir güç merkezine dönüşeceği kanaatindeyim. Bu yaşananlar, Batılı destekli terör yapılanmalarının ve dezenformatik politikaların son çırpınışları olacaktır.
ÇOK ÇOK DOĞRU SÖZLER VE TESPİTLER YILLARDIR OSMANLIYI YIKAN DIŞ GÜÇLER YÖNETİYOR MAALESEF TÜRKİYE ÜLKEMİZİ BİZİ BİZ YONETTİGİMİZ AN HER ŞEY DÜZELECEK İNŞAALLAH AMİN YÜREĞİNİZE SAĞLIK BAŞARILARINIZIN DEVAMINI DİLİYORUZ. SELAMÜNALEYKÜM.
CHP ve miillet İttifakı Cephesi Erdoğan’ı yıkmak bahanesi adı altında Amerika veAvrupa Birliğinin hain gizli ve açık emellerine vasıta olduklarını. özellikle Kılıçdaroğlu’nun açık beyanlarıdan anlıyoruz. Batılı ortaklarımız tabirini kullanmaktan çekinmemektedir.Mesele gayet açıktır PKK nın Temsilcisi HDP nın kapatılmasının önlenmesi , ülkemizin yangınlar dahil her türlü zarara uğramasını isteyip, projesiz,yalanlarla siyaseti yürütmeye çalışmaları bu durumun göstergeleridir.Ancak sağduyu sahibi milletimiz bu cepheye sandıkta aklını başlarına getirecek bir tokat daha vuracaktır.İnşallah.