Edebiyat türleri arasında hikayelerin ayrı bir yeri vardır. Edebiyatımız da edebî eserlere öykü denilmekle birlikte kısa ve düz yazı şeklinde olmakla birlikte gerçek yada gerçeğe yakın olayları konu edinirler. Hikayeleri diğer anlatım türlerinden ayıran özellikleri; yalın oluşu, az sayıda karaktere yer verilmesi, kısa vede ayırıcı özelliklerinin oluşu ön plana çıkan önemli unsurlardandır.
Bu özellikleri neticesin de okuyucuda vede dinleyicide yoğun bir duygu ve heyecana neden olmaktadır.
Bugün ki hikayemiz de, oldukça acıklı bir aşk hikâyesini bizlere anlatmaktadır.
Saadettin Buluç’ un anlatımıyla hikayenin Irak Türkmen varyantını sizlerle paylaşmak isterim.
Bu Arzu ile Kamber, doğuştan beşik kertmesi olan kardeş çocuklarıdır. Kamber daha çok küçükken anne ve babasını kaybeder. Artık hem öksüz hem de yetimdir.
Kamber’in durumuna çok üzülen amcası onu da himayesine alır. Kamber artık Arzu ile aynı evde yaşamaktadır. Zamanla bu iki çocuk büyür ve beraber okula gider. Ancak aralarındaki güçlü bağ, onların derslerine odaklanamamasına neden olur.
Eğitimlerine odaklanamayan bu iki genç, artık okula devam edemez. Arzu eve geri dönerken Kamber ise çobanlık yapmaya başlar. Artık görüşemez olurlar.
Günlerden bir gün Arzu, su testisi ile pınar başına gider. Burada uzun süre sonra Kamber’i görür. Kamber güçlü ve yakışıklı bir genç olmuştur. Arzu onu görünce büyük bir heyecana kapılır. Oradan hızla uzaklaşır. Ancak kertme bileziğini pınarın başında unutur.
Her ne kadar iki genç beşik kertmesi olsa da yengesi Kamber’i bir türlü sevemez. Bu sebeple kızını da ona vermek istemez. Bu sebeple Arzu’nun bileziği pınar başında unutmasından işkillenir. Kız, unuttuğu bileziği aramaya çıktığında Kamber ile karşılaşır. Kamber, kaybolan bileziği bulmuştur.
Pınar başında birbirini gören iki sevgili birbirine sarılır. hasret giderir. Ancak bu durum kızın annesini çok rahatsız eder. O, iki genci ayırmak için türlü hileler bulur. Önce iki genci süt kardeşi yapıp evlenmelerine mani olmak ister. Bunu başaramayınca Kamber’in yemeğine zehir koyup onu öldürmek ister.
Gel zaman git zaman zengin bir tüccarın oğlu Arzu’ya talip olur. Arzu’nun anne babası da bu evliliği onaylar. Ancak Kamber, bu duruma baş eğmez. Hükümdara giderek kendisine yardım etmesini ister.
Hükümdar Kamber’in aşkının büyüklüğünü görüp onun emrine silahlı askerler verir. Ancak durumdan haberdar olan yengesi, yaşlı bir kadından Kamber’e engel olmasını ister. Yaşlı kadın bir hile tertip eder. Kamber’in yoluna çıkar ve Kamber’i Arzu’nun öldüğüne ikna eder.
Arzu’nun öldüğünü düşünen kamber feryat eder. Nitekim emrindeki askerleri geri döndürür.
Arzu’nun öldüğünü zanneden Kamber geri döndüğünde kendisine söylenenin yalan olduğunu anlar. Arzu istemediği bir evliliğe zorlanmaktadır. Ancak elinden de bir şey gelmemektedir.
Gelini süslemeye gelenler Kamber’in ah ve beddualarından nasibini alır. Gelini süsleyen kadının parmakları dökülmeye başlar. Aynı işi yapmaya kalkan başka bir kadının evi eşi ve çocuklarının başına yıkılır.
Bu olayların ardından Arzu’yu düğüne kimse hazırlamaya yanaşmaz. Anlaşma gereği onu kamber süsler ve her bir elbiseyi giydirdiğinde ondan bir öpücük alır.
Gelin ata bindirilip damat evine götürülürken Kamber beddua etmeye devam eder. Böylelikle gelini taşıyan atın beli kırılır. Atı değiştirseler de yeni at da oracıkta ölür. Bu kez gelini kendi atı ile Kamber taşıyacaktır. Ancak bu kez de at, Kamber’in ayağını ezer. Kamber’in ayağı kanlar içerisinde kalır.
Kamber yürüyemez hâldedir. Buna kızan damadın babası onu kırbaçlatır. Kamber bitkin hâlde düğün evinin yanına kadar gelir. Artık Arzu da düğün evine ulaşmıştır.
Kamber hiçbir şey yapamayacağını anlayınca beddua eder. Nitekim düğün gecesi damat ölür. Ancak tüccar her ölen oğlundan sonra Arzu’yu diğer oğlu ile evlendirmek ister. Onunla evlenmek isteyen kırk oğlu da ölür.
Oğullarını kaybeden tüccar büyük bir kinle bu kez Arzu ile kendi izdivaç yapar. Ancak kırk gün yas tutmak ister. Bu sebeple Arzu ile farklı odalarda kalırlar. Bu süre zarfında Arzu evin arka kısmından akan nehrin kenarında acınacak hâldeki Kamber’i görür. Onu tanıyamaz. Ancak Kamber, Arzu’yu tanır. Onunla konuşmak ister ama başaramaz.
Üzüntüden kahrolan Kamber kendisini nehre bırakır. Kamber suyun üstüne doğru çıkınca bu kez Arzu onu tanır. Hızır’a dua eder ve Hızır, Kamber’i kurtarır. Ancak Kamber çok bitkin durumdadır. Kısa süre sonra başı sevgilisinin dizlerinin üzerindeyken ölür.
Arzu, Kamber’in ölümüne dayanamaz ve kendi canına kıyar. Bu duruma şahit olan arabozan kocakarı durumu tüccara haber verir. Tüccar bu duruma çok kızar ve kocakarıyı öldürür. Kocakarının bir damla kanı Arzu ve Kamber’in birbirine sarılan bedenlerine sıçrar.
Bu iki sevgiliye sıçrayan kan sebebiyle bu iki sevgilinin mezarlarının arasında bir diken biter. Bu diken kesilse de her yıl yeniden biter. Hem bu dünyada hem de ahirette sevgililerin buluşmasını önler.
ARZU İLE KAMBER
Helkemi suya daldırdım
Doldu diye kaldırdım
İki gözüm ey Kamber
Bileziğimi ben aldırdımArzu ben suya gelmedim
Elim de yüzüm yummadım
Gözlerim kör olsun Arzu
Bileziğimi ben almadım
Emdolsun deli gönül emdolsun
Muhabbetimiz candan olsun
Niye gözüme yemin ediyon
Bilezik sende dursun
Elim de yüzüm yummadım
Gözlerim kör olsun Arzu
Bileziğimi ben almadım
Muhabbetimiz candan olsun
Niye gözüme yemin ediyon
Bilezik sende dursun
Sevgilerimle…