Eğitim insanoğlunun hayatının olmazsa olmazı. Anne karnında başlar eğitim. Daha oradayken dahi etkilenir insanoğlu annesinin duygularından, konuştuklarından, maneviyatından. Doğunca aciz bir bebek olarak geliriz dünyaya. Bir sene de ancak ayağa kalkarız, İki-üç sene sonra yavaş yavaş konuşmaya başlarız. Belli bir yaşa kadar aklımız kesmez çoğu şeyi, 15 yaşına kadar iyiyi kötüden ayırt etmekte zorlarınız.
Buluğ çağı dediğimiz yaş dilimi artık bizi dini anlamda da sorumlu hâle getirir. Lakin ömrümüzün sonuna kadar yine deneme yanılma yoluyla nice şeyler öğreniriz. Tecrübeler devam eder.
Biz bu haldeyken hayvanlar öyle değildir. Dünyaya gelir gelmez hayat şartlarının bilerek gelir âdeta. Kimisi bir günde yürür, mesela bir atın yavrusu öyledir.
Ve birçok hayvan da yine öyle birkaç güne yürür. Yüzecek olan yüzer. Arı bal yapmak için bir eğitime muhtaç değildir. O mühendislik harikası ve şifalı balı başka bir alemde öğrenmiş olarak gelir, hemen yapar. Acemiliği, kalfalığı, ustalığı olmaz.
Evet, hayvanlar onların Rabbi tarafından hazır, talimli bir durumda bu dünyaya gönderilir. Annelerinden çok az şey öğrenerek, ya da hiç öğrenmese de hemen hayat şartlarına adapte olurlar. Fakat ifade ettiğimiz üzere biz sürekli eğitime muhtacız. Ve bu halimiz ömrümüzün sonuna kadar devam eder. Ve keşkelerle, tecrübelerle hayat sürer gider.
İşte bu eğitim sürecinde okul hayatı önemli bir yer tutar bizler için. Evet, okul, hayatımızın önemli bir zaman dilimini içine alıyor. Türkiye’de zorunlu eğitim 12 sene. Günde 6 saat, haftada 5 gün, yılda 9 ay eğitim. Tabi arkasından bir kariyer ve meslek sahibi olmak için üniversite gelir. Herkes iyi bir bölümde okumayı arzu ve hayal eder.
İşte bu günlerde Üniversitesi tercihleri yapılmakta. Zaten hayat denilen şey tercihler bütünü değil midir?
Üniversite tercihleri konusunda geçenlerde bir tanıdığımın oğluna şunu söyledim. Kendisi daha önce sınav girmiş ve yerleştirilmişti.
Ancak istediği yer olmayınca ve şartlar elvermeyince ilk tercihinde yerleştiği bölümde okumadı, tekrar sınava girdi, fakat yine istediği sıralamaya giremedi. Açık öğretim ve kimi 2 yıllık yerlerin gelme durumu var. Dedim ki; “Hiç canını sıkma, Üniversite okuyacak olan eğer sağlam bir bölüm okuyacaksa, iş garantisi yüksek bir yer okuyacaksa okusun. Yoksa boş yere dört yılı heba etmenin hiçbir anlamı da yok, faydası yok.
Üniversite okumak için üniversite okunmaz, çünkü az değil dört yılınız geçecek, bitirdiğiniz bölümle ilgili iş imkanları pek olmayacak. Çünkü çoğu yer KPSS’ye bakıyor. KPSS üzerinden iş bulmak da o kadar kolay değil. Örgün eğitimin verdiği imkanları Açıköğretim’de veriyor. Örgün eğitime gidip, birçok masraf edeceğine, iyi bir Açıköğretim veya iki yıllık teknik bir bölüm okumak daha iyi” dedim. Zaten akıllı bir genç olduğu için bu söylediklerimden teselli buldu.
Ayrıca Üniversite ortamları pek tekin yerler değil. Kız erkek ilişkileri, anne ve babadan uzak kalmaktan gelen sahte özgürlük rahatı, birçok genci ahlakı anlamda bozduğu da bir gerçek. Sonuçta imtihan dünyasında yaşıyoruz. Manevi yönümüzü ihmal ederek bir şeylerin sahibi olmak zarardan başka bir şey değildir.
Milli Eğitimde MEM’ler var. Mesleki Eğitim Merkezleri. Burada çalışan bir öğretmen arkadaşım bana dedi ki; “Benim lise mezunu olup da boşta kalan köylülerim vardı. Onlara dedim ki, gelin burada bir meslek de okuyun, okudular, fark derslerini verdiler, bir işletmede çalışıp bir gün de o bölümle ilgili okulda eğitim görerek belgelerini aldılar. Birçoğu güzel bir maaşla çalışırken, kimileri de kendi dükkanlarını açtı” dedi. Bu işin içinde dönerci ustalığı da var. Sonuçta bir iş bilmek, meslek bilmek önemli. Artık, “ne iş olsa yaparım abi” dönemi bitti. Bir tarafta ülkemizde bulunan göçmenlerinde birçok iş kolunda çalıştığını düşünürsek, iş bilen olarak hayata atılmak, ya da hayata atılarak iş bilmeye çalışmak önemli.
Yüce kitabımız bize ilk emrinde “Oku” der. Bu emrin ilk muhatabı olan Peygamberimiz (sav) okuma yazma bilmiyordu. Haliyle bu “oku” hayatı, kâinatı, yaratılışı oku anlamına geliyor. Biz okulu sadece örgün eğitim olarak anlamayalım. Benim öyle tanıdıklarım var ki, İlkokul mezunu ama bilgi ve birikim olarak nice üniversite ve daha fazla eğitim görmüş kimseden daha eğitimli diyebilirim. Herkes okulda okuyacak diye bir kaide ve şart yok. Bu zaten doğru da değil. Çünkü herkesin şartları, zekâsı aynı değil. İnsan bedeninde nasıl beyin, el, kol, bacak gibi temel uzuvlar varsa. Bu hayatta da herkes beyin olmaya çalışmamalı. El de lazım, ayak da.
Ama asıl önemli olan ne okursan oku, ne iş yaparsan yap, Allah’ın kitabını, Resulün (sav) sünnetini doğru okumak, doğru yormak ve doğru yaşamak olmalı. Çünkü bunlar sonsuz hayatı etkiliyor. Kısacık dünya hayatında en güzel okulların, işlerin, mesleklerin derdinde olup da sonsuz ahiret hayatını ihmal etmek aklı kârı olmasa gerek.
Rabbim cümle gençlerimize ve hepimize hayırlı, istikametli eğitimler, okumalar nasip eylesin.
Hayırlı meslek sahibi olarak helalinden kazanıp, hayır yolunda infak ederek dünya ahiret saadetini kazanmayı cümlemizi nasip eylesin.
Enes hocam
Çok önemli bir konuuya değinmişsiniz
kaleminize kuvvet