• Anasayfa
  • Yazarlar
Çarşamba, 2 Temmuz, 2025
  • Giriş
  • Kayıt Ol
Hür Havadis
  • Türkiye
  • Dünya
  • Politika
  • Kültür ve Sanat
  • Spor
  • Ekonomi
  • Sağlık
  • Belediyeler
11 °c
Ankara
Bulunamadı
Tüm Sonuçlar
  • Türkiye
  • Dünya
  • Politika
  • Kültür ve Sanat
  • Spor
  • Ekonomi
  • Sağlık
  • Belediyeler
Bulunamadı
Tüm Sonuçlar
Hür Havadis
Bulunamadı
Tüm Sonuçlar
Anasayfa Kültür ve Sanat

ACI, HÜZÜN VE GÖZYAŞI

Editör Yazar Editör
25 Ocak 2022
Kültür ve Sanat
0 0
0
0
PAYLAŞIM
25
GÖSTERİM
Facebook'da paylaşTwitter'da paylaşWhatsapp'ta paylaş

Aras nehri koynunda yer edinmiş Kağızman’ da genç bir delikanlının feryadı yükselir. Ve o yükselen avaz bugün dilden dile dolanır. Her yürekte başka bir sevdalının acısına eşlik eder sessiz ve derinden.

Sevdayı yüklenenin heybesinden eksik olmaz acı, hüzün ve gözyaşı…

Bugün rotamızı Aşıklık geleneğinin merkezi olan Kars’ın Kağızman ilçesine çeviriyor destansı bir sevdaya tanıklık etmek adına sizleri hikayemizle baş başa bırakıyorum.

Recep derler bir genç vardı, Kars’ın Kağızman’ında Recep’in babası Ağa Dede adlı bir rençberdi. Oğlunun okuma-yazma yaşına gelince, Hafız Lütfi Efendi’ye yolladı onu.

Eskiden nerde şimdiki okullar. Varsa yoksa medreseler. İşte Recep’te gözlerini Hafız Lütfi Efendi’nin medresesinde açtı çevreye.. Sesi güzel olduğu için de hocası onu çok seviyordu.

Recep on iki yaşına gelince, medresede ders vermeye başladı. İyi, hoş ama, Yaşının da ergenliğe geçiş dönemi, Öğrenciler arasında kızlar da var. Hele bunlar arasında emmisinin kızı Suna var ki, bir içim su…

Suna da onun yaşlarında, çocuk daha. Ama, Recep’in ilgisini anlıyor. İçten içten de boş değil Recep’e. Recep derseniz günden güne tutuluyor Suna’ya. Uykuları kaçar oluyor, rahat, huzur hak getire. Medreseyi terk edip, dağlara düşüyor.

Elinde sazı, çalıp; söylüyor. Yaktığı türküler de hep Suna’nın üstüne. derken, mesele Recep’in babasının kulağına gidiyor.

Babası olgun adam. Varıp Suna’nın babasına açıyor konuyu. “Valla kardeş durum böyleyken böyle bizim oğlan deli divana. Dağlara düştü. Suna der de başka bir şey demez….

Allah kısmet etmişse, baş-göz edelim çocuklan. Elin akıllısından, bizim delimiz iyidir” diyor.
Suna’nın babası dinliyor kardeşini, Sonra da: “İyi ya gardaşım. Anşa evdeyken, Suna’yı nasıl veririm. El alem ne der. Büyüğü dururken, küçüğünü verdi.

Törelere karşı geldi demezler mi? Suna olacağına, Anşa olsun” der. Recep’in babası ilkin hık-mık eder, sonra da: “Gençtir. Çabuk unutur. El kızı geleceğine, Anşa olsun” der. Eee devir eski devir töreler baskın. Emmioğlu, emmi kızıyla evlenecek. Onunda ilkin büyüğü gelin olacak. Kim ne der. Haber Recep’in kulağına gelince, vurulmuşa döner…

Ama, ağzını açıp da babasının kararına karşı gelmek ne haddine, boynunu büküp oturur. Suna derseniz, olanlardan habersiz. Ona kalsa, ömür boyu bekleyecek Recep’i. “Anşa evlenir giderse sıra bana gelir. Bende Recep’e varırım” hesap ediyor Suna. Ama, iş açığa çıkıp durumu öğrenince iki gözü, iki çeşme Suna’nın. Ağlamak için kenar köşe arıyor.

Sonra da iki elinin arasına alıyor başını, Haykıra haykıra ağlıyor. Başka da bir şey gelmiyor elinden. “Hayır Recep beni istiyor, ben de Recep’i” dese, kim dinler. Üstelik el aleme rezil olur. Babasının anasının da yüzüne bakamaz. Boynunu büküp bekliyor. Uzun sözün kısası, Recep’le Anşa’nın düğünü yapılıyor.

Baş göz olup çekiliyorlar evlerine. Ama, nerde Suna; nerde Anşa. Recep’in gönlü illaki Suna diyor. Kimseye belli etmek istemiyor. İçini türkülerle döküyor, dertli dertli çalıp, türküler yakıyor Suna’ya. Gece gündüz demeyip, dağ-bayır; ova yayla dolaşıp duruyor. Medreseyi de, hafızlığı da bırakıyor…

Bir tek “Hıfzı” takma adı kalıyor hafizlığından. Türküleri de dilden dile dolaşmaya başlıyor. Duyan duymayana; bilen bilmeyene söylüyor., Kağızman’lı Hıfzı’nın türkülerini. Suna derseniz içine kapanık. Arada bir ablasına gittiğinde görüyor Hıfzı’yı. O kadar!..

Onda da dertlenip dönüyor eve. İçine atlıyor hep. Hıfzı, Suna’yı alsa kaçsa; töreler! İllaki babasının, emmisinin şerefi. Bakıyor oluru yok, Suna’sız yaşamak zor, çareyi gurbette arıyor. “Alır başımı giderim. Ola ki unuturum, Gözden ırak olan, gönülden de olurmuş” diye teselliyi gurbette aramaya çıkıyor. Babasına da geçimi sebep gösteriyor.

“Baba bu geçimle iki ay baş edemez. Ben Anşa’yı alıp gurbete gidiyorum. Üç-beş kuruş biriktirir döneriz” diyor.

Babası karşı koymak istiyorsa da Hıfzı kararlı. Çok geçmeden de yükünü sırtlayıp, yollara düşüyor. Şura senin, bura benim. Vara vara Çukurova’ya varıyorlar. Toprağı bereketlidir Çukurova’nın diye duymuştur. Gidip bir çiftliğe yerleşiyorlar. Ufak tefek işlerine bakıyorlar çiftliğin. Kendisi at arabasını sürüyor.

Tarlaya gidip geliyor. Ekim dikimle uğraşıyor. Anşa da çiftlikte yemek yapıyor, ortalığı temizliyor. İnek sağıyor. Geçinip gidiyorlar. İyi. Hoş, Ama, Suna aklından çıkmıyor Hıfzı’nın. Unuturum diye çıktığı gurbet, daha çok yakıyor içini. Rüyalarına giriyor Suna.

Derdini bir tek kavalına anlatıyor. Anşa hiçbir şey anlamıyor. Ağzını açıp iki çift laf etmiyor zaten Hıfzı’yla. İki yabancı gibiler evde. Bunlar böyleyken, acaba Suna ne yapar? Suna ne durumdadır? Haberi Suna’dan verek.
Hıfzı Kağızman’dan çıkıp gurbet yoluna düşünce, Suna’nın içini de kurt kemirmeye başladı. Eriyip akmaya başladı Suna. Yanaklarındaki on beş yaşın pembeliği, yerini, limon rengine bıraktı yavaş yavaş. Sararıp soldu Suna. İlaçtı yatırdı boş!. . Kimse çare olamadı Suna’nın derdine. Bir de şu var; yaşlılardan bazısı ancak evlenirse iyileşir bu, diyor, İsteyeni de çok Suna’nın. Babası uygun birini kestirip, işini bitirdi.

Kimse de Suna’ya bir şey sormadı. Bir yandan, sırtı kesiliyor, düğün hazırlığı yapılıyor; öteki yandan derdine çare aranıyor Suna’nın. Küt küt öksürüyor, soğuk soğuk terliyor Suna. Kimsenin olmadığı yerlere çekilip için için de ağlıyor. O kadar. Bir tek rüyalarda teselli buluyor
. Rüyalarında Hıfzı’yı görüyor hep. Kuş olup uçuyor Hıfzı. Gelip evin bahçesine konuyor.

Sonra kocaman kanatlarını vurup iniyor aşağı kaptığı gibi havalara uçuyor Suna’yı. Suna da kollarını kanat gibi çarpıyor. o da Hıfzıyla uçuyor. Dağları ovaları geçip, gözden kayboluyorlar. Sonra ılık bir ter basıyor yeniden. Açıyor gözlerini ağlıyor ağlıyor. Uzun sözün kısası; ince hastalık yakıp kavuruyor Suna’yı.. Gün güne de eriyip akıyor. Bir deri, bir kemik kalıyor… Öte yandan düğün günü de gelip çatıyor…

Bir yanda saz söz; bir yanda davul zurna. yeniyor içiliyor. Buz gibi şerbetler dağıtılıyor.., Gelinlik elbisesi de çok yakışıyor Suna’ya. Düğünün ikinci gecesinde Suna yataklarda.. Bakıyorlar olacak gibi değil, erteliyorlar düğünü. Suna’nın son yatağa düşüşü oluyor bu. Bir daha çıkamıyor yataktan, Hıfzı’nın adını sayıklaya sayıklaya, son nefesini veriyor. Evin şenliği, yasa dönüyor, Gelinlik elbiseleriyle koyuyorlar mezara Suna’yı. Başına da “Murad almamış gelin” diye yazıyorlar.

Suna’nın son nefesini verdiği gece, Hıfzı sabaha kadar uyuyamıyor. Kan ter içinde dönüp duruyor yatağında. Gözlerinde Suna’nın hayali. “tez gel” diye yalvarıyor. Gözlerini kapasa, rüyasında Suna.
Sabahı iple çekiyor Hıfzı. Sabahın erkenin de kalkıp, Anşa’ya: “Tez hazırlan memlekete döneceğiz. Zaten gurbetin hayrı yok.

Elimiz görüyor, cebimiz görmüyor. Hasretlik de çabası”. Varıp çiftlik sahibine anlatıyor durumu. Tez elden yola çıkıyorlar. Şura senin; bura benim. Günlerce yol tepip, ulaşıyorlar Kağızman’a. Tez varıp Suna’yı soruyor Hıfzı. Ağlayarak durumu anlatıyorlar…

Olduğu yere yıkılıyor Hıfzı, Başı ellerinin arasında, saatlerce ağlıyor. Sonra sazını alıp, Suna’nın mezarına gidiyor. Mezar taşına bir baykuş konmuş, figan etmektedir. Bir kenara da Hıfzı çekilir…. Vurur sazın tellerine.

SEFİL BAYKUŞ AĞIDI
Sefil baykuş ne yatarsın burada?
Yok mudur vatanın, ellerin hani?
Küskün müsün, selamımı almazsın?
Öter Şeyda bülbül, dillerin hani, dillerin hani?
Küskün müsün, selamımı almazsın?
Öter Şeyda bülbül, dillerin hani, dillerin hani?
Bir koyun, bir kuzu aman aman divana durdu
Yemez mi dağların kuşiyle kurdu?
Durnam yoksa seni avcı mı vurdu?
Durnam, teleklerin, tellerin hani, tellerin hani?
Durnam yoksa seni avcı mı vurdu?
Durnam, teleklerin, tellerin hani, tellerin hani?
Canan da canına böyle kıyar mı?
Hasta halin baş yastığa koyar mı?
Ergen kıza beyaz donlar uyar mı?
Kumaş beste beste şalların hani, şalların hani?
Ergen kıza beyaz donlar uyar mı?
Kumaş beste beste şalların hani, şalların hani?
Aç kapıyı emmim, kızı gireyim
Hasta değil misin, halin sorayım
Susuz değil misin, bir su vereyim
Çaylarda çalkanan sellerin hani, sellerin hani?
Susuz değil misin, susuz değil misin, bir su vereyim
Çaylarda çalkanan sellerin hani, sellerin han
Sevgilerimle…

Önceki Haber

Son Dakika! Yeşilçam’ın Usta İsmi Fatma Girik Vefat Etti

Sonraki Haber

Pursaklar Belediyesi’nden Vatandaşlara Yeni İş Kapıları

Editör

Editör

Sonraki Haber

Pursaklar Belediyesi'nden Vatandaşlara Yeni İş Kapıları

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin

  • 381 Takipçi
REKLAM
  • Tarihte Bugün
  • Çok Okunanlar
  • Yazarlar

Tarihte Bugün; 1 Temmuz 1736 – I. Mahmud Tahta Çıktı

1 Temmuz 2025

Tarihte Bugün; 30 Haziran 1921- Himaye-i Etfal Cemiyeti Kuruldu

30 Haziran 2025

Tarihte Bugün; 29 Haziran 1933 – Sivas – Erzurum Demiryolunun İnşasına Başlanıldı

29 Haziran 2025

Tarihte Bugün; 28 Haziran 1389- Osmanlı’nın 3. Padişahı I. Murad Vefat Etti

28 Haziran 2025

ÖĞRETMENİM BENİ FARK ET!…

29 Temmuz 2022

ANNELER CARİYE OLUNCA!…

1 Haziran 2022

HOŞGELDİN ASYA

25 Mart 2023

AYDINLIK YARINLARA

11 Mart 2022
Ahmet Tek

Ahmet Tek (131)

Dr. İsmail Tekpınar

Dr. İsmail Tekpınar (92)

Dr. Adnan Küçük

Dr. Adnan Küçük (72)

Necati İLMEN

Necati İLMEN (61)

Dr. İdris Tüzün

Dr. İdris Tüzün (48)

Sinan Tekin

Sinan Tekin (46)

Ali Murat Duman

Ali Murat Duman (41)

Bayram Baş

Bayram Baş (35)

Ekrem YILDIRIM ESEVELİOĞLU

Ekrem YILDIRIM ESEVELİOĞLU (29)

Doç. Dr. Şemseddin Kırış

Doç. Dr. Şemseddin Kırış (25)

Prof. Dr. Emre Güler

Prof. Dr. Emre Güler (22)

Dr. İsmail Tekpınar

Dr. İsmail Tekpınar (15)

Fatıma Zehra

Fatıma Zehra (14)

Esra Çakan Kandemir

Esra Çakan Kandemir (7)

İbrahim Eksilmez

İbrahim Eksilmez (2)

Son Haberler

Bursa Gemlik’te 4.2 Büyüklüğünde Deprem

1 Temmuz 2025

Tarihte Bugün; 1 Temmuz 1736 – I. Mahmud Tahta Çıktı

1 Temmuz 2025

Her Sevda İstanbul Gibiydi

30 Haziran 2025

Tarihte Bugün; 30 Haziran 1921- Himaye-i Etfal Cemiyeti Kuruldu

30 Haziran 2025
Hür Havadis

Kaliteli, doğru, güvenilir haberi sesi olmaya çalışıyoruz.

Bizi Takip Edin

Kategoriler

  • Belediyecilik
  • Dünya
  • Eğitim
  • Ekonomi
  • Genel
  • Haftanın Şiiri
  • Kültür ve Sanat
  • Önemli Şahsiyetler
  • Oyun
  • Politika
  • Sağlık
  • Sanat ve Kültür
  • Siyaset
  • Son Dakika
  • Spor
  • STK Faaliyetleri
  • Tarihte Bugün
  • Tasavvuf
  • Teknoloji
  • Terör İle Mücadele
  • Türkiye

Son Haberler

Bursa Gemlik’te 4.2 Büyüklüğünde Deprem

1 Temmuz 2025

Tarihte Bugün; 1 Temmuz 1736 – I. Mahmud Tahta Çıktı

1 Temmuz 2025

© 2021 Hür Havadis

Bulunamadı
Tüm Sonuçlar
  • Türkiye
  • Dünya
  • Politika
  • Kültür ve Sanat
  • Spor
  • Ekonomi
  • Yazarlar
  • Giriş

© 2021 Hür Havadis

Hoşgeldiniz

Lütfen bilgileriniz ile giriş yapınız

Şifremi unuttum? Kayıt Ol

Yeni hesap oluşturun!

Kayıt olmak için formu doldurunuz

Tüm alanları doldurun. Giriş yap

Şifre hatırlatma

Şifre değiştirmek için kullanıcı adınızı veya emailinizi girin!

Giriş yap