Yahya Kemal Beyatlı, Türk şiirinin en önemli temsilcilerinden biridir. Yaşamı boyunca sayısız eserler
yazmış olmasına rağmen hiç bir vakit eserlerini kitaplaştırmamış olması usta şairin en çok eleştiri
aldığı mevzulardan biri olmuştur. Âmâ öyle bir şiiri var ki aşkın en acıklı hali, vuslatın en umutsuz
olanının kaleme alındığı.
Bu hafta Yahya Kemal’in büyük aşkı Celile Hanım’a vedası sırasında yazdığı,
Patricia Carli ve Frank Gerald tarafından bestelenerek geniş kitlelerce biliniyor olan Sessiz Gemi’nin
hüzünlü hikayesini paylaşacağım. Buyurun beraberce okuyalım hikayemizi.
Celile Hanım, Nazım Hikmetin annesidir. Yahya Kemal de Nazım Hikmetin, hocasıdır. Yahya Kemal’in
şiir hocalığı yaptığı toplulukta aynı zamanda Necip Fazıl da bulunmaktadır.
Celile Hanım’ın mutsuz ve
sorunlu evliliği, Nazım’ın şiir hocasıyla tanışmasıyla iyice sıkıntıya girer. Nazım’a şiir öğretmek için
evlerine gelen Yahya kemal zamanla Nazım’ın annesiyle; edebiyat, şiir, sanat…
Gibi konularda uzun uzun sohbetler gerçekleştirirlerdi. Zamanla giderek artan bu yakınlık. Celile Hanım adına bir aşka
dönüşecekti ve sıkıntılı giden evliliği o dakikadan itibaren uzun sürmeyecekti. Tabii Yahya Kemal de
Celile Hanım için aynı hisleri beslemeye başlayacaktı. Böylece devam eden süreçte başlayacak olan bu
aşkın üzerinden fazla zaman geçmeden Celile Hanım eşinden ayrılacaktı.
Celile ve Yahya için engeller kalkmış olacaktı. Ama bir sorun vardı. Yahya Kemal, Nazım’ın öğretmeniydi. Gün geçtikçe bu aşk
duyulmaya ve okulda dilden dile dolanmaya başlayacaktı. Hatta Necip Fazıl şu sözlerle hocasına
şikayetini dile getirecekti:
“Hocam kibrit suyu içerek intihara kalkıştığınızı duyduk… Sınıfın bu durumdan duyduğu derin
üzüntüyü size söylemek isterim…”
Bu alay dolu ve imalı sözlere Yahya Kemal kayıtsız kalamazdı tabii ki de. Necip Fazıl “kodes” denilen
cezasını almıştı. Fakat büyük bir sorun daha bekliyordu bu aşkı. Nazım’ın da bu aşktan haberi olacaktı.
Bu aşktan hiç hoşnut olmayan Nazım hocasının cebine küçük bir not bıraktı; “Hocam olarak girdiğiniz
bu eve, babam olarak giremezsiniz…” Her şey Yahya Kemal için sorunlu bir şekilde ilerleyecekti.
Bundan çok etkilenecekti Yahya Kemal, zaten evlilikten korkan ve evliliği onaylamayan bir tavrı da
vardı ve bunların üst üste gelmesi onu iyice gergin bir ruh haline sokacaktı. Celile Hanım ise; bu
dedikodulara aldırmamış, kocasından ayrılmış ve Yahya Kemal ile evlenmek isteyecekti. Ama Yahya
Kemal, deliler gibi sevmesine ve kıskanmasına rağmen evliliğe olumlu bakmayacaktı. Celile Hanım’ın
kurduğu hayaller, gelecek umudu yarıda kalacaktı. Ve bu evlilik hiçbir zaman gerçekleşmeyecekti. Ve
zamanla sona eren eski bir aşk hikayesi olarak kalacaktı. İşte Sessiz Gemi’nin hikayesi de burdan sonra başlayacaktı.
Zamanla Sonlanan Aşka Ne Oldu?
Nazım Hikmet zamanla büyük bir şair olmuş ve sosyalist eylemlere karışır olmuştu. Hatta düşünceleri
yüzünden hapse bile girmişti. Celile Hanım buna dayanamamış, oğlunun hapisten çıkması için Galata
Köprüsü’nde açlık grevine başlamıştı. Bu durumun üstüne üstlük gözleri de artık görmüyordu fakat
oğlu için mücadele ediyordu.
Tesadüf işte, Yahya Kemal ile yolları bir kez daha bu sefer Galata da kesişmişti iki aşığın. Ama Yahya Kemal gitmeye cesaret edememişti yanına. Konuşamamıştı Celile
Hanım ile oradan öylece çekip gitmişti… Bir müddet sonra Yahya Kemal vefat ettiğinde, notları
arasında içinde kurumuş iki yaprak bulunan bir zarf çıktı.
Zarf da aynen şöyle yazıyordu; “Bu zarfıniçindeki hatıra, 19 Ağustos 1930’da Sirkeci garında gece saat 10’da veda ettiğim aziz bir kadının
göğsündeki çiçektendir… Koparıp verdiği bu ili yaprağı daima muhafaza edeceğim…”
Yahya Kemal ile Celile Hanım aşkından ümit olmadığını ikisi de gördükten sonra Celile Hanım, Paris’e gitmiş ve bu ikili Sirkeci Garında vedalaşmıştı. İşte Sessiz Gemi o vedalaşmanın sonrasında Celile
Hanım’ın bindiği vapurdan ayrılıp giderken Yahya Kemal’in duyduğu hisleri anlatır…
Sessiz Gemi Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.
Zaten kavuşsalar aşk olmazdı, bunca sene nasıl dillerde kalırlardı.. Emeğinize sağlık Şeyda Hanımcım.