6284 Sayılı Kanunla Alakalı Tartışmalardaki Zorluklar
Türkiye’de üzerinde en çok tartışma yapılan, karşılıklı kamplaşmalara sebep olan konuların başında 6284 Sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” Kanun geliyor. Burada kısaca 6284 Sayılı Kanun diyeceğiz.
Bu Kanunla alakalı değerlendirmeler ve karşılıklı ağır suçlamalar o kadar katı, sert, inatçı, körü körüne, hatta farklı yönlere çekici, özün kaybolmasına sebep olucu mahiyettedir ki, çoğu zaman makul tartışma zemini bulunamamaktadır.
Bu kanunla alakalı olarak birisinin ak dediğine diğerdi derhal kara demekte, birisinin yaptığı eleştiriler, diğer tarafta en şiddetli üslupla reddedilmektedir.
Ben bugün bu mevzuyu, reel zeminde, ideolojik takıntılar, önyargılar olmaksızın, özellikle sorunlu alanlara ve eksikliklere temas ederek ele almayı planlıyorum.
6284 Sayılı Kanunla alakalı Ülkemizde üç grup kesim mevcut.
Birincisi, 6284 Sayılı Kanunun mutlak olarak kaldırılmasını savunanlar;
İkinci kesim bu Kanunun hiçbir kelimesine bile dokunmaksızın korunmasını, hiçbir kayıt ve şart altında tartışılmasının gündeme bile getirilmemesini savunanlar;
Üçüncü kesim, bu Kanunun aksayan yönlerinin ıslah edilmesini savunanlar.
Birinci Grubun Gerekçeleri Ana Hatlarıyla Şu Şekildedir:
* İstanbul Sözleşmesinin uygulama kanunu olarak çıkarılan 6284 sayılı kanun kadına yönelik şiddet görüntüsü altında, esas olarak aile yapısının bozulması ve yuvaların yıkılması için düzenlenmiştir.
* Bu kanunun uygulanması sebebiyle Adalet Bakanlığı Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlüğünden elde edilen resmi verilere göre son 5 yılda 1 milyon 973 bin baba evden uzaklaştırılmıştır. Yani takriben 2 milyon aile ve dolayısıyla 10 milyonu insan bu kanun yüzünden mağdur olmuş, 2 milyon yuva yıkılma noktasına gelmiş, çoğu da yıkılmıştır.
* Bu kanun yüzünden kadına şiddet azalmak bir ya da daha da artmıştır.
* Bu kanunun uygulamalarda en çok kadınlar ve çocuklar mağdur olmuştur.
* Kısaca “kadının beyanı esastır” şeklinde de ifade edilen “Delilsiz beyana” dayalı olarak babanın 6 aya kadar evden uzaklaştırılması çocukların babasız büyümesine yol açmış, kadınlar da tek başlarına kalarak çok daha fazla mağdur olmuştur.
* 6284 sayılı kanun kadına, aileye ve çocuklara sadece yıkım getirmiştir.
* Sapkın fikirlere sahip feministlerin içeriğini belirledikleri İstanbul Sözleşmesinin bir uygulama kanunu mahiyetinde olan 6284 Sayılı Kanunla amaçlanan, kadın ve erkeğin çatışmasını, ayrılmasını ve boşanmalarını sağlamak, aileyi ortadan kaldırmak, üreme ve çoğalmayı azaltmak, toplumların, insanların neslini sonlandırmaktır.
* Bu kanun, kendi içinde sinsilikler, tutarsızlıklar, mantıksızlıklar içeriyor.
* 6284 sayılı kanun, haksız, hukuksuz, ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı özellikleri haizdir.
* Kültürel kodlarımıza tümüyle aykırı biçimde feminizm ideolojisiyle yazılan 6284 sayılı kanun, erkek vatandaşları devlet kavramına düşmanlaştırdığı için bir milli güvenlik meselesi ve bu sebeple aile hukukundaki zincirleme sorunların ana kaynağı haline gelmiştir.
* Bu kanun, cinsel ayrımcılık içerdiğinden sayısı toplamda 5 milyonu aşmış dev bir mağdur kitlesi üretmiştir.
* “Kadın beyanın esas alınması” kuralını, pek çok kadın, evlilikte zina yapmak, boşanırken yüksek tazminat almak vb. amaçlarla türlü iftiralar atmak için silah olarak kullanmaktadır.
*Bu kanun; evliliklerin hızla azalıp boşanmaların artmasına, süresiz nafaka mahkûmiyetine ve ödenemediğinde nafaka hapsine, velayet ve çocuk haczi sorunlarına, çocuğun babaya düşman edilmesine, bütün bunlar neticesinde cinnet, cinayet ve intiharlara sebep olmaktadır.
* Kültürümüze ve kanunlarımıza göre aile, resmi nikahlı erkek-kadın ve varsa çocuktan oluştuğu halde 6284’ün çarpık mantığı şiddet yaygarası bahanesiyle gayrimeşru birlikte yaşamalarını partner yaşantısı adı altında meşru görmektedir.
* Aile Bakanlığı bünyesinde aile bireyleri olan kadın ve çocukları temsilen Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ve Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü mevcut olduğu halde, Erkek Sorunları Genel Müdürlüğü gibi bir idari birim yoktur ve erkek, aile kavramından kapı dışarı edilmiş olup devlet katında muhatap bulamamakta ve muhatap alınmamaktadır.
* Yerli ve milli olmayan bu kanun, aile yuvalarını yıkma ve fuhuş toplumu üretme işlevi görmektedir.
* Bireyci, sapkın feministler bir kanun yapacak olsalar, tam da bu kanunu yaparlardı.
* Bu kanunda gösterilen “kadına yönelik şiddetin önlenmesi işin bahanesidir”; asıl amaç, kadın erkek çatışmasını körükleyerek, kadın ve erkek arasında hakları yarıştırarak, kültürel kodlarımıza uygun olan ailede bulunması gereken ve aileyi sarsılmaz hale getiren karşılıklı sevgi, şefkat, merhamet, saygı, fedakârlık, sadakat, güven, kederde de kıvançta da birlikteliği korumak vb. hasletler yok edilmesidir.
* Bu kanunla asıl amaçlanan, evlilik birliğini, bireyci kişisel menfaatlerin öne çıkarıldığı bir nevi şirketleştirmektir.
İkinci Grubun Gerekçeleri Ana Hatlarıyla Şu Şekildedir
* 6284 Sayılı Kanunu tartışmaya açanların asıl hedef aldığı konu, kadınlarla erkeklerin eşitliği fikridir; bu kanunun kaldırılmasıyla kadın-erkek eşitliğinin kadın aleyhine olacak şekilde kaldırılması amaçlanmaktadır.
* 6284 Sayılı Kanunun kaldırılmasını isteyenler, Medeni Kanunun ortadan kaldırılmasını, aile reisliğinin geri getirilmesini, erkeğin kadınlar ve çocuklar üzerinde yeniden mutlak bir şekilde hâkimiyet kurmasını talep ediyorlar.
* Bu Kanunun kaldırılmasını isteyenler, erkeklere kadınlar ve çocuklar üzerinde şiddet uygulama hakkının tanınmasını istiyorlar.
* Bu Kanunun kaldırılmasıyla amaçlanan, kadın karşıtı politikaları hayata geçirmek, kadınların kazanılmış haklarına saldırmak, bir nevi İŞİD’çi politikaları hâkim kılmaktır.
* Siyasal İslâm, kadını ve aile kavramını merkezi siyasal simge olarak kullanıyor; topluma aslında hiçbir şey veremeyeceği için onlara “çarpıtılmış bir din anlayışı” ile yoğurduğu kadın ve çocuklar üzerinde hâkimiyet kuracakları bir toplum modeli sunuyor.
* Tarikat ve dini toplulukların en temel konuları kadınlar, çocuklar ve onlarla yaşanacak cinsellik ve de tahakkümdür; Bu kanunun kaldırılması, buna imkân sağlayacaktır.
* Din adamlarının en çok ilgilendikleri konu kadınlar, çocuklar ve bunlar üzerinde erkeklerin girişeceği cinsel eylemlerdir.
* 6284 sayılı kanun sadece Türkiye’ye özgü değildir, tüm dünyada kadına karşı şiddet ile mücadelenin anahtar kavramlarını ve mekanizmalarını içeren bir kanundur.
* 6284 sayılı kanun, şiddet uygulayanın, mağdurun evine, işine, okuluna yaklaşmamasını sağlayan koruma emri gibi şiddeti etkili bir şekilde önlemeye yönelik hükümler içeriyor.
* Bu kanuna karşı çıkanlar, “şiddetin belgesi yoksa koruma kararı da verilmesin” gibi argümanlarla devletin şiddeti önleme görevinden vazgeçmesini istiyorlar.
* Bu kanunun kaldırılmasını savunanlar, şiddete maruz kalan kadın ve çocukların devlet tarafından zalim işkenceci erkeklere karşı yalnız ve korumasız bırakılmalarını, karakoldan sağlık mekanizmalarına kadar işlem yapılmamasını talep ediyorlar. Bu da kadınların can güvenlikleri ve hayat hakları dahil olmak üzere şiddetsiz yaşama hakkını erkeklerin insafına terk etmek anlamına geliyor. Bu, bir toplum için son derece tehlikeli bir girişimdir.
* Türkiye’de resmi olmayana rakamlara göre günde en az üç kadın öldürülüyor. Bu kanunun kaldırılması bu oranların daha da artması anlamına gelecek.
Birinci kesime göre, 6284 Sayılı Kanun, lanetli bir metin, aileye yönelik her türlü yıkıcı unsurları içeren bir hukuk paçavrasıdır; mutlak olarak yırtılıp atılması gerekir.
Bu kanunun yürürlükte kalmasını savunanlara göre ise, bu kanun, kadın ve çocuklara yönelik şiddeti önlemeyi amaçlayan, kadınların geriletilmesini engelleyen, çağdaşlığı, çağdaş medeniyeti temsil eden, kadınları hürriyetine kavuşturan, kadın erkek eşitliğini sağlamayı hedefleyen, mutlak olarak dokunulmaması gerekli, bir nevi KUTSAL bir hukuki metindir. Bu kesimdekilere göre, Müslümanlar için Kur’an-ı Kerim’in bir ya da bazı ayetlerini değiştirmek ne ise, bu kanunu değiştirmek de o niteliktedir: “KUTSALIMIZA dokundurtmayız” diyorlar.
Bu vesileyledir ki, bu kanunu savunan en yetkili merciler “6284 Sayılı Kanunun Varlığının tartışmaya açılması dahi kabul edilemez” demektedirler.
Peki, bu iki görüşten hangisi haklı, hangisi haksız, üçüncü bir yol var mıdır?
Haftaya bu sorulara cevap bulmak üzere yazımıza devam edelim.
























