Akl-ı selim olmak; kişinin hüküm ve kararlarında, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırma gücü olarak tanımlanır.
Kişinin bunu yaparken olumsuzluklardan veya ortamın kötülüğünden etkilenmemesi, yanılgıya düşmemesi, yaratılışındaki duruluğu ve saflığı koruyabilmesi mühimdir.
Nitekim iki cihan serveri sevgili peygamberimiz (sav), “Her çocuk fıtrat üzere doğar …” buyurmuştur. Burada, insanın yaratılışı icabı akl-ı selîm sahibi olduğunu ifade etmiş ve devamında yine bu aklın çevre tesirleri ile dejenere olabileceğini belirtmiştir.
Allah’ın insanlara ihsan ettiği düşünme/akledebilme melekesi, insan olmanın en önemli alameti farikasıdır. Bu melekeye sahip olmak ne kadar önemli ise yaratılış gayemiz için en az onun kadar önemli olan bir durum da o aklı koruyabilmektir. Akla durgunluk verebilen bir takım uyuşturucu maddelerin ve alkollü içkilerin dinimizce yasak olmasının temelinde de yine bu vardır.
İnsanlığa ait buluşlar, hayatımızı kolaylaştıran teknolojik imkanların tamamı aklın ürünüdür. Günümüz dünyasının geldiği noktada insan aklının neler üretebileceğini yakinen günlük yaşantımızda müşahede etmekteyiz. Ancak burada kritik durum, aklın varlığı kadar onun nasıl kullanıldığıdır.
Vahye dayalı olmayan ilmin göz önünde tutulması, hayatın sadece pozitif bilimle donatılmış olması bizleri iyi ve vicdanlı insan yapmaz; bu durum doğruyu iyiden ayıran selim bir aklı da işaret etmez.
Akıl gereksiz yerlerde kullanıldığında sadece akıl olurken, Hakk’a döndürüldüğünde “Aklı selim” olarak adlandırılabilir.
Misalen; aklın ve bilimin eseri atom bombası ile tüm canlıları yok edebilecek bir akıl, selim olan akıl değildir. Vicdanlardan uzak, yaratılış fıtratından uzak bir akıl ancak ve ancak bozgunculuk ve fesat çıkarmaktadır.
Aklın, selâmetini koruyabilmesi için; insanın, yaratılışındaki saflığı ve sırat-i müstakim üzere olmayı devam ettirebilmesi için, selim olan bir kalbe sahip olması gerektiği sonucuna varılabilir.
Kalb-i selim olmak, bir manada hoş gönüllü, yumuşak kalpli olmak demektir.
İncinmeyen, incitmeyen, daima rıza-i ilahi peşinde koşan kalp ancak selîm olma yolundadır.
Kalbini inkâr, şirk, hile, haset, kin, nefret, kibir ve kötülüklerden; bedenini yasaklanmış olanlardan, aklını ise zevk ve öfkesinin esaretinden kurtarmış olan kişi Allah Teâlâ’ya Kalb-i selimle varacaktır.”
İnsan, hayatın her alanında ve her safhasında kendisini sürekli kontrol altında tutmalı, yaratıldıktan sonra öylece başı boş bırakılmadığını bilmeli, rehavete ve rahatlığa girdiği anda kalbinin bağlarının da gevşediğinin farkında olmalıdır.
“İnsanların diriltileceği gün, Allah’a temiz bir kalple gelenler dışında malın da çocukların da fayda vermeyeceği gün, beni mahcup etme!” (26/89) ayetinde Rabbimizin de buyurduğu gibi hoş gönüllü olmak ve kalbi selim tutmak yaratılış gayemiz olan kulluğumuzun ahiret azığı olacaktır inşallah.
Peki hakikat yalnızca bilmekle (akıl) ve hissetmekle (kalp) mi anlam bulur? Marifet, tutum ve davranışta tecelli etmedikçe akıl ve kalpte eksik kalır. Bilinen ve hissedilen bir şey, ancak zahirde ve yaşantıda tam olarak anlamını bulabilir. Burada da karşımıza çıkan kavram zevk-i selim’dir.
Zihni bilgiyle, kalbi erdemle bezenmiş bir insanın bu donanımını etrafına yansıtırken naif, zarif, ölçülü ve dengeli olması beklenir.
“Güzel olan, doğru olmalı; doğru olan, zarif yaşanmalı” diye özetleyebiliriz bu durumu.
Zevk-i selim sahibi insanlar, beğenme ve algılama yeteneği kâmil olan insanlardır ki; bu da ancak aklî ve kalbî manada sağlam olanlarda olabilecek bir haslettir.
Hakkı kavrayan akl-ı selim, hayrı bilen kalb-i selim ve güzeli yaşayan zevk-i selim, eşref-i mahlukat olan insan için hakikatin farklı yönleridir. Hikmet, bu üç hakikati bir bütün olarak kavrayabilmekte; marifet ise bu üç hakikati birlikte yaşayabilmektedir.
Zihnî gelişim, kalbî derinlik ve ahlâkî zarafet, insanı kemale taşıyan üç ana sütundur. Her aşama, bir öncekinin üzerine inşa olunur ve insana “iyi” olmanın, “hikmetli” düşünmenin ve “güzel” yaşamanın yollarını öğretir.
Düşünmek, hissetmek, estetik derinlik oluşturmak suretiyle geçirilecek hayatın, daha manalı yaşanılacağı yadsınamaz bir gerçektir.
Aklı selim ile doğruya, kalbi selim ile iyiye, zevki selim ile estetiğe/güzelliğe sevk edilen arılığa/duruluğa sahip olanlardan olmanız duasıyla…
Tebrik ederim