Ateistler tarafından zaman, zaman “Allah şunu niçin yarattı, bunu niçin yarattı?” gibi sorular sorulmaktadır.
Her hangi bir varlığın niçin yaratıldığı Kur’ân’da izah edildiyse veya bilim bunu keşfetmişse bilebiliriz. Fakat bütün teferruatıyla dünyadaki bütün varlıkların teker, teker niçin yaratıldığını bizim bilmemiz mümkün değildir. Ateistlerin de bu tür sorular sorması makul değildir.
Bununla beraber burada Allah’ın varlıkları niçin yarattığına dair genel bir kural söylemek istiyorum. Yaratılmış bütün varlıkların üç hikmeti vardır:
- Birinci hikmet Allah’a bakar. Allah yarattığı her varlıkta kendi isim ve sıfatlarını, celal ve cemalini tecelli ettirir. Kendi sanatını bizzat kendi seyr eder. Örneğin bir ressam güzel bir resim yapar, sonra resmin karşısına geçer kendi sanatını kendi seyr eder. Allah’da yarattığı her varlıkta kendi azametini, büyüklüğünü, ince sanatlarını müşahede eder. Örneğin okyanusların derinliklerinde, karanlıklarda bazı balıklar vardır ki onları insanların büyük çoğunluğu görmez ve bilmez. Gökyüzünde milyonlarca yıldızlar, galaksiler var. Biz onları yalnızca bir parıltı olarak görürüz. Biri çıkıp “Biz bunları göremiyoruz, Allah bunları niçin yaratmış?” diyemez. Çünkü Allah onları insanlar görsün diye yaratmamıştır. Onları bizzat kendi müşahede eder. Ayrıca bu saydığımız ve benzeri varlıkları görecek şuur sahibi ruhani varlıkları yaratmış olması ve sanatını onlara göstermesi de mümkündür.
- İkinci hikmet şuur sahibi varlıklara bakar. Yani insanlar, melekler, cinler Allah’ın yarattığı varlıklarda tecelli eden kudreti, sanatları, güzellikleri seyrederek, Allah’ı tanırlar, onun yüceliğini, büyüklüğünü anlarlar. Nitekim Kur’ân’da şöyle buyrulur:
“Göklerde ve yeryüzünde müminler için (Allah’ın azametine, varlığına, birliğine delil olan) âyetler vardır.
Sizin yaratılışınızda ve (Allah’ın) yeryüzünde yaydığı canlılarda da, kesin olarak inanan bir toplum için ibret verici işaretler vardır.
Gecenin ve gündüzün değişmesinde, Allah’ın gökten indirmiş olduğu rızıkta (yağmurda) ve ölümünden sonra yeri onunla diriltmesinde, rüzgârları değişik yönlerden estirmesinde, aklını kullanan toplum için dersler vardır.” (Casiye Sûresi, 3-5.)
- Üçüncü hikmet ise, insanların veya diğer canlıların dünya hayatındaki menfaatlerine bakar. Örneğin bir elma Allah’ın bir sanatıdır. Allah bu sanatındaki hikmetleri önce kendine, sonra şuur sahibi varlıklara gösterir. Bunlar ilk iki hikmete bakan yöndür. Elma ayrıca insanların yediği bir meyvedir. İşte bu ve benzeri bütün hikmetler dünya hayatına bakan yöndür. Gözümüzle görür, kulağımızla işitiriz. Elimizle tutar, ayağımızla yürürüz. Bütün bunlar dünya hayatının devamı için Allah tarafından bize verilmiş özelliklerdir.
Kâinattaki bütün varlıkları da bu üç hikmete göre değerlendirmek gerekir.
Okuma parçası: Mao, serçeleri niçin öldürdü?
“Tabiat sırlarını işkence altında söyler” derler. İnsanoğlu çoğu zaman yanlış hareketiyle tabiattaki dengeleri bozar. Fakat bunun cezasını da çok geçmeden kendisi çeker.
Komünist Çin devletinin kurucusu Mao, serçelerin hububata zarar verdiğini düşünerek 1958 yılında bütün Çin’de serçelerin öldürülmesini emretti. Bütün ülkede bir serçe katliamı başladı ve milyarlarca serçe öldürüldü. O yıl gerçekten ürünlerde bir artma görüldü. Fakat 1960 yılından itibaren büyük bir böcek salgını ortaya çıktı. Serçelerin öldürdüğü böcekler, serçeler kalmayınca muazzam bir şekilde artmıştı. Hububata musallat olan bu böcekler ülkede büyük bir kıtlığa sebep oldu. Tahminlere göre 20 milyondan fazla insan açlıktan öldü. Serçelerin ne işe yaradığı anlaşılmıştı fakat iş işten geçmişti. Çin hükümeti Sovyetlerden yüz binlerce serçe gönderilmesi istemek zorunda kaldı. (https://www.youtube.com/watch?v=pqFzrz04VQc (erişim: 8.1.20)
Kıymetli kardeşim!
Her tarafta olan serçelerin aslında ne kadar önemli bir iş yaptığını bu olay ortaya koymaktadır. Diğer varlıkları da buna kıyaslayalım. Yaratılmış her varlığın bir vazifesi, bir hikmeti vardır. Bizim onların vazifesini veya yaratılış hikmetini bilmeyişimiz konuyu değiştirmez.