Aslında bu köşemizde “Cinselliğin Hak Olması Meselesi ve Aile” başlıklı yazı dizimiz devam etmekte idi. Fakat son haftada yaşanan olağanüstü bazı siyasi hadiseler sebebiyle, bu yazı dizisine bir kerelik ara vermek istiyorum.
Cumhur İttifakına dâhil olmayan bazı partiler, Millet İttifakı çatısı altında, takriben bir yıldır, 2023 yılında yapılacak TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde güç birliği yapmak ve seçimlerin kazanılması halinde, tekrar parlamenter sisteme geçmek maksadına yönelik muhtelif kereler toplandılar.
Millet İttifakında CHP, İyi Parti, Deva Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi, DP yer almakta idi.
Millet İttifakı, altı partinin katılımıyla son toplantısını 02 Mart 2023 Perşembe günü yaptı.
Bu toplantıda 6’lı Masadaki partilerin Genel Başkanlarının imzasını taşıyan şu açıklama yapıldı:
Millet İttifakını oluşturan siyasi partilerin genel başkanları olarak 28. Dönem TBMM ve 13. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ortak Cumhurbaşkanı adayımız ve geçiş süreci yol haritası konusunda ortak bir anlayışa ulaşmış bulunuyoruz. Genel başkanların partilerinin yetkili kurullarını bilgilendirmeleri sonrası nihai açıklamayı 6 Mart 2023 tarihinde kamuoyu ile paylaşmak üzere Saadet Partisi’nin ev sahipliğinde tekrar bir araya geleceğiz. Kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.
Bu açıklamadan sonra, aslında 6 Mart 2023 günü Millet İttifakı’nın ortak adayının açıklanması bekleniyordu.
Ama bazı hadiseler bu beklentilerle uyumlu olmadı.
İyi Parti’de Yapılan Toplantılar
2 Mart toplantısı sonrasında, Millet İttifakını destekleyen görsel, sosyal ve yazılı medyada, Kılıçdaroğlu’nun adaylığının kesin olduğu yönünde yayınlar yapılmaya başladı.
Aslında İyi Parti, ilk günden bu yana sürekli kazanabilecek adaydan söz etti.
Bu sözü ile iki şey ima etmiş olunuyordu.
Birincisi, Kılıçdaroğlu’nun kazanamayacağı, bu sebeple de aday olmaması gerektiği.
İkincisi, İstanbul BB Başkanı Ekrem İmamoğlu ya da Ankara BB Başkanı Mansur Yavaş ya da bir başka kazanabilecek kişinin aday gösterilmesi.
Meral Akşener, hangi adayın kazanabileceğinin tespiti için güven verecek şekilde müşterek bir anketin yapılmasını önerdi. Fakat Kılıçdaroğlu bu öneriyi kabul etmedi.
Aslında, Kılıçdaroğlu’nun tek hedefinin mutlaka aday olmak olduğu çok net bir şekilde belli idi.
İyi Parti’nin kesin kanaati ve öngörüsü ise Kılıçdaroğlu’nun kazanamayacağı yönünde ve bu sebeple de mutlaka kazanabilecek birisinin aday gösterilmesi yönünde idi.
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 2 Mart toplantısı sona erdikten sonra milletvekilleri, divan başkanlığı üyeleri, başdanışmanları ve yetkili kurulları ile bir araya geldi. Akşener, ayrıca 3 Mart günü il başkanları ile bir araya geldi.
Akşener, bütün bu toplantılardan sonra, 3 Mart günü şu açıklamayı yaptı:
“Geldiğimiz noktada İyi Parti bir kıskaca alınmış, bir dayatmaya mecbur bırakılmış, ölümle sıtma arasında bir tercihe zorlanmıştır. Buna boyun eğmeyecektir. Devşirme siyasetin hınk deyicisi olamayacaktır. Üzülerek söylüyorum ki Altılı Masa, millet iradesinin kararlarını yansıtma vasfını kaybetmiştir. Bu masa ortak akıl platformu olmaktan çıkmış. Alternatiflerin kara listeye alındığı bir noter masasına dönüşmüştür”.
Bu açıklamaların manası, İyi Parti’nin Altılı masada bu yapı ve anlayış içinde devam edemeyeceği yönündedir.
Kılıçdaroğlu ve Masanın diğer ortakları, 4 Mart günü bir toplantı yaparak Masanın beş parti halinde devam etmesi ve 6 Martta da adayın açıklanması yönünde karar aldılar.
İyi Parti Masadan Tamamen Çekildi mi?
İyi Parti adına yapılan açıklamalarda, Masa için kapı tamamen kapatılmıyor.
Aslında Millet İttifakı üyesi partilerin de kapıyı tamamen kapattıkları söylenemez.
Kılıçdaroğlu “zamanla taşlar yerine oturacak” dedi. Bununla neyi kasteddiği şimdilik belli değil, ama İyi Parti’ye yönelik tam manası ile bir reddiyeden söz edilemez.
İyi Parti’nin tekrar Masaya dönmek için Kılıçdaroğlu’nun adaylıktan feragat etmesini beklediği söylenebilir.
Peki, İyi Parti’nin bu beklentisi karşılanır mı?
Hiç sanmıyorum.
Masada yer alan beş partin 6 Mart günü yapacakları toplantıda Kılıçdaroğlu’nun adaylığını açıklayacakları kesin gibi görünüyor.
İyi Parti’nin de tam olarak Masadan ayrıldığı ya da Masayı reddettiği söylenemez.
Peki, İyi Parti’nin Bu Hareketi Nasıl Okunmalı?
Akşener’in, aslında ne zamandır 6’lı masayı dağıtacağı söyleniyordu.
O yakın geçmişe kadar, bu tür söylemlere hep karşı çıktı ve şunları söyledi:
“Altılı masa asla dağılmayacak, masayı dağıtmaya kimsenin gücü yetmez. Ne ben ne de başkası ülkenin geleceğinin konuşulduğu o masadan, hiçbirimiz kalkmayız”.
Peki, ne oldu da, Akşener, 3 Mart günü “bu masa ortak akıl platformu olmaktan çıktı. Alternatiflerin kara listeye alındığı bir noter masasına dönüşmüştür” şeklinde açıklama yaptı?
Ayrıca, bu açıklama ile hakikaten masa devrilmiş mi oldu; bir diğer ifadeyle, İyi Parti masadan tamamen koptu mu?
Kanaatimce bütün bu soruların cevabı HAYIRDIR.
Kanaatimce yeni bir senaryoya geçildi.
Maksat, Kılıçdaroğlu’nun, daha geniş tabanlı resmi ya da fiili ittifaklar kurmasının önünü aralayarak elini rahatlatmaktır.
Burada bir diğer maksat da, İyi Parti’nin rahatlatılmasının sağlanmasıdır.
İyi Parti ile Millet İttifakının bileşenlerinin müşterek hedefleri Tayyip Erdoğan’ı tekrardan Cumhurbaşkanı seçtirmemektir. Bu konuda harici güçlerin de desteği TAMDIR.
Meselenin Kılıçdaroğlu Yönünden Tahlili
İyi Parti’nin son tavrının belli bir strateji kapsamında gerçekleştiği kanaatindeyim.
Burada, şu stratejiden söz edilebilir.
Kılıçdaroğlu, tamamen Cumhurbaşkanlığına odaklanmış durumda. Bu amaca ulaşmak için, diğer ittifak ortaklarını tatmin edecek düzeyde bu partilerin gösterdikleri kişilerin milletvekili seçilmesine razı olmuş görünüyor. Bir başka ifadeyle, CHP yönetiminin belirlediği kişilerin seçilmesi ile Millet İttifakına dâhil diğer dört partinin önerdiği kişilerin CHP listesinden seçilmesi arasında fark görülmüyor.
Kılıçdaroğlu’nun, Cumhurbaşkanı seçilebilmesi için, HDP’nin oylarına ihtiyaç duyduğu çok kesin ve net. HDP’nin oylarının alınması için, Mahsur Yavaş ya da İmamoğlu hariç İyi Parti’nin önerdiği bir başka kişinin aday olmaması zorunlu görülmektedir.
Nitekim bazı HDP’li yöneticiler, Meral Akşener ve Mansur Yavaş’a kesinlikle oy vermeyeceklerini, ama Kılıçdaroğlu’nu destekleyebileceklerini açıkladılar.
Burada yapılan hesap şu şekildedir:
Kılıçdaroğlu, tabanının genişlemesi için, HDP ile çok daha yakın ilişki kurması gerektiğini düşünüyor. Muhtemelen bu durumda HDP aday göstermeyecektir.
İyi Parti’nin Millet İttifakı içinde kaldığı sürece buna sıcak bakması zor görünüyordu.
Akşener’in bu açıklaması ile İyi Parti Masanın içinde olduğu yönünde bir görüntü sergilemeyeceği için, Kılıçdaroğlu, HDP ile daha rahat görüşebilecektir. Yani bu görüşmeleri, İyi Parti engeli ya da vesayeti ile karşılaşmaksızın çok daha rahat bir şekilde yapabilecektir.
Dahası, bu şekilde Kılıçdaroğlu’nun, tabanını genişletmek için TİP ve diğer çok daha radikal sol partilerle görüşmesinin önü de aralanmış olmaktadır.
Dolayısıyla, İyi Partinin Masadan ayrılmış görünmesi, Kılıçdaroğlu’nu rahatlatmıştır.
Meselenin İyi Parti Yönünden Tahlili
İyi Parti’nin Millet İttifakı ile olan müşterek hedeflerinde herhangi bir değişiklik meydana gelmiş değildir; müşterek hedef, Recep Tayyip Erdoğan’ın yıkılmasıdır.
Bazı İyi Parti’li yöneticiler, İyi Parti’nin kesinlikle Cumhur İttifakı içinde yer almayacağı yönünde açıklamalar yapıyorlar.
Bu açıklamalardan, en azından, İyi Parti’nin tamamen Masa haricinde kalmayacağı, ama tam olarak Masanın içine de dâhil olmayacağı anlaşılabilir.
Her ne kadar, Akşener, “Kılıçdaroğlu milletin talebine onay verirse gurur yapmam” diyerek, aslında hala Masaya dönebilirim mesajı vermekte ise de, bu zor görünüyor. Çünkü Akşener’in “Kılıçdaroğlu milletin talebine onay verirse” ile kastettiği, Kılıçdaroğlu’nun adaylıktan vazgeçmesidir. Şu şartlarda bu mümkün görünmüyor.
İyi Parti’li yöneticiler, kendi istedikleri birinin aday olmamasını, özellikle de Kılıçdaroğlu’nun aday olmasını, partileri aşçısından bir zaaf olarak değerlendirmektedirler. Bu da, İyi Parti tabanda antipatiye sebep olmuştur. Bunun seçim öncesinde aşılması ihtiyacı, İyi Parti’nin Masadan en azından kısmen uzak kalmasını tetiklemiş görünmektedir.
Diğer yandan, İyi Parti Millet İttifakı çatısı altında istediği birini Cumhurbaşkanlığına aday göstertemediği için, muhtemelen Cumhurbaşkanlığını önemsemeyecektir. Daha doğrusu en azından ilk turda, Cumhurbaşkanının seçilemeyeceğini düşündüğü için, enerjisini yoğunluklu olarak Cumhurbaşkanlığına harcamayacaktır.
Bu durumda, İyi Parti’nin yoğun olarak TBMM seçimlerine odaklanacağı söylenebilir. Maksadı TBMM’de sağlayacağı güçlü konumu ile kilit rol oynamaktır.
İyi Parti’nin bu rolü oynayabilmesi, Kılıçdaroğlu’nun kazanmasına bağlıdır. Şayet Kılıçdaroğlu kazanırsa, Millet İttifakının beş bileşeninin İyi Parti’li üyelerin desteği olmaksızın Mecliste çoğunluğu sağlaması pek muhtemel görünmüyor. Hatta HDP’li milletvekilleri de Millet İttifakını destekleyecek olsa, Millet İttifakı’nın Mecliste İyi Partisiz olarak çoğunluğu sağlaması pek muhtemel görünmüyor.
Bu durumda, Kılıçdaroğlu ve destekçileri, İyi Parti’nin alacağı tutumlara mahkûm olacaktır. Bu da İyi Parti’nin Meclisteki pozisyonunu ciddi manada güçlendirecektir.
Diğer yandan, İyi Parti, Millet İttifakı’ndan uzakta görüntü sergileyerek, HDP, TİP ve diğer radikal sol partilerin bu ittifakı destekliyor görünmesinin sağlayacağı dezavantajlardan da kurtulmuş olacaktır.
Şayet Kılıçdaroğlu ya da Recep Tayyip Erdoğan ilk turda seçilemez ve seçimler ikinci tura kalırsa, bu durumda artık İyi Parti’li yöneticiler ikinci turda Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi yönünde tutum sergileyerek, Millet İttifakı ile müşterek olarak sahip olduğu Erdoğan’ın seçilmemesi amacına odaklanacaktır.
Peki, şu aşamadaki bütün kırgınlıklar, ikinci tur seçimleri etkilemez mi? şeklinde bir soru sorulabilir.
Kanaatimce etkilemez. Çünkü İyi Parti her ne kadar istediği bir kişiyi aday göstertemediği için Kılıçdaroğlu’na ve Millet İttifakının diğer üyelerine kırgın görünse de, Millet İttifakı ile müşterek olarak yöneldikleri amaçtan vazgeçmiş görünmüyor.
Şu durumda, sadece İyi Parti’nin önceliklerinin değiştiği söylenebilir.
Fakat İyi Parti’nin Millet İttifakı ile sahip olduğu müşterek hedefler konusunda bir değişiklik söz konusu değildir.
Şayet, Erdoğan hem ilk ya da ikinci turda seçilir ve TBMM’de de çoğunluğu sağlarsa, işte o zaman Kılıçdaroğlu ve İyi Parti için çok zorlu süreçlerin başlayacağı söylenebilir.
Hatta Batılı müstemleke güçleri bile AK Parti ile arayı düzeltme yolunu tercih edebilir. Yani bükemediği bileği öpmek tercihinde bulunabilir. Bu gelişmeler, muhalefet partilerini daha da geriletebilir.
Bütün bunlar birer öngörüdür.
Bütün bu öngörülerin ne ölçüde tahakkuk edeceğini yakın gelecekte ömrümüz olursa yaşayarak göreceğiz.