Batı coğrafyası ahlâk konusunda tedennî etmeye devam ediyor…
Hangi Müslüman, Hristiyan ya da Yahudi veyahut kendinden hariç diğer üç kitabın inancına, peygamberine hakaret ya da edepsizlik yaptı…
Şahsen ben ne duydum nede gördüm…
Çünki bizler tüm peygamberleri sever ve hürmet ederiz…
Ama biz bu kadar hassas bir dinin müntesipleri olmamıza rağmen batı coğrafyası bizim kutsallarımıza saldırıda bulunuyor…
Mâ’mâfih Fransa da bir öğretmen Peygamber Efendimiz’e (SAV) hakaret içeren karikatürleri öğrencilerine gösterdi. Ahlaksızca, edepsizce hem İslâm’a hem de Kâinâtın yaratılması onun yüzü suyu hürmetine olan ahir zaman peygamberine (SAV) hakaretler eden öğretmenin öldürülmesinden sonra İslamofobi ve Müslümanlığa “İslâmi terör” diyen Fransa ve ona eşlik eden batı coğrafyasının saldırısına maruz kaldık…
Kendisini demokratik gösteren adaletten dem vuran ama uzaktan bile yanından geçmeyen batı sadece kan ve sömürüden beslenen emperyalist ve kapitalistliği iyi bilenlerden ibarettir…
Lâkin öldürülen öğretmeni belki de bu İslamofobiyi tekrar hortlatmak ve gurbetçi Müslümanlara hatta mabetlerimize saldırmak için kendilerinin yaptırmadığını nerden bilelim, muamma bir ölüm…
Peki Fransa Cumhurbaşkanı Macron ”İslâm’ın yapılandırılması gerekiyor, bugün dünyanın her yerinde krizde olan bir din”
Sormak lazım ne zarar gördünüz İslâm dininden?
Siz Afrika’yı sömürdünüz, orta doğuyu sömürdünüz biz oyununuzu bozduk ve biz mazlumlara yardım ettik…
Fransa sömürdüğü Afrika ülkelerinde resmi dili Fransızcayı ve eğitim dilini mecburi tuttuğunu biliyor muydunuz?
Hatta yine eski sömürdüğü ülkeler de Fransız şirketlerini kamu ihalelerinde Fransa’nın çıkarlarını koruması ve Fransız şirketlerine öncelik verilmesi gerektiğini biliyor muydunuz?
Fransa’nın Sömürdüğü Afrika ülkelerinden yıllık elinde tuttuğu rezervlerden 500 milyar dolar elde ettiğini biliyor muyuz?
Afrika da bulunan 54 ülkenin 27 sinin resmi dili Fransızcadır!
Önce kendi yaptıklarına bir bakacaklar sonra siyasi iç malzemesi olarak kullanacakları başka bir argüman bulacaklar…
Halen skolastik çağda kalmış köhnemiş mefkûrelerini gözden geçirsinler…
Bununla birlikte cahiliye dönemindeki dedelerinin deli saçması işlerini ve fikirlerini günümüze taşıyarak Peygamber efendimiz (SAV) hakaret etmek için yarışa girmesin batı camiasına zarardan başka bir şey getirmez…
Allah katında İslâm dini ve son elçi Hz. Muhammed (SAV) Yüce Allah’ın korumasındadır helak olursunuz dedeleriniz gibi aklınızı başınıza alın…
Almanya da Fransa’ya destek vermek için bir camiye yüzlerce polisi göndererek ayakkabılarla girmeleri züll dür…
Bakın sizin edepsizce laf ettiğiniz Allah’ın Resul ve elçisine sizin dedeleriniz ne yapmak istedi ama Allah onlara ne yaptı… Oyunlarının nasıl bozulduğundan birkaç hadiseden bahsedeceğiz…
Birinci Hâdise: Ehl-i siyer ve hadîs, müttefikan haber veriyorlar ki: Kureyş kabilesi, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ı öldürtmek için, kat’î ittifak ettiler. Hattâ insan suretine girmiş bir şeytanın tedbiriyle, Kureyş içine fitne düşmemek için, her kabileden lâakal bir adam içinde bulunup, ikiyüze yakın, Ebu Cehil ve Ebu Leheb’in taht-ı hükmünde olarak, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın hane-i saadetini bastılar.
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın yanında Hazret-i Ali vardı. Ona dedi: “Sen bu gece benim yatağımda yat.” Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm beklemiş, tâ ki Kureyş gelmiş, bütün hanenin etrafını tutmuşlar. O vakit çıktı, bir parça toprak başlarına attı. Hiç birisi onu görmedi, içlerinden çıktı gitti.
Gâr-ı Sevr’de iki güvercin ve bir örümcek, bütün Kureyş’e karşı ona nöbet dar olup, muhafaza ettiler.
İkinci Hâdise: Vakıat-ı kat’iyedendir ki, mağaradan çıkıp Medine tarafına gittikleri vakit, Kureyş rüesası mühim bir mal mukabilinde, Süraka isminde gayet cesur bir adamı gönderdiler; takib edip, onları öldürmeye çalışsın.
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Ebu Bekir-i Sıddîk ile beraber gârdan çıkıp giderken gördüler ki, Süraka geliyor. Ebu Bekir-i Sıddık telaş etti. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm mağarada dediği gibi لاَ َتحْزَنْ اِنَّ اللّهَ مَعَنَا (Üzülme, şübhesiz ki Allah bizimle berâberdir) dedi.
Süraka’ya bir baktı, Süraka’nın atının ayakları yere saplandı kaldı. Tekrar kurtuldu, yine takib etti. Tekrar atının ayaklarının saplandığı yerden duman gibi bir şey çıkıyordu. O vakit anladı ki: Ne onun elinden ve ne de kimsenin elinden gelmez ki, ona ilişsin. “El-Aman!” dedi. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm aman verdi. Fakat dedi: “Git öyle yap ki, başkası gelmesin!”
Siz ne yaparsanız yapın bu İslâm, Kur’ân ve peygamber (SAV) güneşini ve aşkını söndüremezsiniz bu milletten söküp atamazsınız…
O cihettendir ki bizde yazımızı batılıların edepsizliğine karşı meşhur bir sözle sonlandıralım “bir lafa bakarım laf mı diye bir de söyleyene bakarım adam mı diye”… Vesselâm…