• Anasayfa
  • Yazarlar
Çarşamba, 25 Haziran, 2025
  • Giriş
  • Kayıt Ol
Hür Havadis
  • Türkiye
  • Dünya
  • Politika
  • Kültür ve Sanat
  • Spor
  • Ekonomi
  • Sağlık
  • Belediyeler
11 °c
Ankara
Bulunamadı
Tüm Sonuçlar
  • Türkiye
  • Dünya
  • Politika
  • Kültür ve Sanat
  • Spor
  • Ekonomi
  • Sağlık
  • Belediyeler
Bulunamadı
Tüm Sonuçlar
Hür Havadis
Bulunamadı
Tüm Sonuçlar
Anasayfa Genel

BATI (ME)DENİYETİNİ TEMSİL EDENLERİN VİCDANI(?!)

Dr. Adnan Küçük Yazar Dr. Adnan Küçük
16 Mayıs 2022
Genel
0 0
1
0
PAYLAŞIM
121
GÖSTERİM
Facebook'da paylaşTwitter'da paylaşWhatsapp'ta paylaş

Bu günkü yazımızda, Batı medeniyetini temsil eden ülkelerin bölgesel ve küresel ölçekte tatbik ettikleri bazı politikaları ve neticelerini, “VİCDAN” terazisinde tartacağız.

Önce VİCDAN nedir; ne işe yarar; hangi şartlarda vicdan’la hak ve adalet ekseninde tartım yapılabilir, kimler vicdan terazisi ile safi tartım yapabilir; kimler bu terazinin zalimler kefesinde yer alır; kimler teraziyi tersine çevirerek haksız şekilde haklılar safında görünürler, vicdanın bozulmasının (tefessüh etmesinin) neticesi nelerdir, teşhir etmeye çalışacağız.

Vicdan ve Vicdan Ölçeğinde Tartım

Geniş manada vicdan‚ kişiyi, davranışlar hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin, belirli değerler ya da ilkeler bağlamında doğrudan ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan manevî ve derunî bir güç ve meleke (yeti)’dir.

Bazı insanlar, vicdan melekesi ile, insanın tabiat ve fıtratına uygun bir şekilde hak ve adalet ölçütünde tarttım yapabilmekte, bazı insanlar da, insanın tabiat ve fıtratından uzak bir şekilde, hak ve adalet ölçütünden başka ölçütlerin belirleyiciliğinde tartım yapmaktadırlar. Birincisinde, vicdanın, “safi ve fıtrata uygun kullanımı”, ikincisinde vicdanın, tefessüh etmiş, bozuk ölçütlerin belirleyiciliğinde, haksızlıkları haklılaştırmak için kullanımı söz konusu olmaktadır.

Birinci kullanım. Bu yolla, kişi, vicdanıyla, hak ve adalet zemininde ve ölçütünde, gerek kendisinin gerekse diğer insanların davranışlarının “değeri” hakkında derînî (içsel) bir tartım yaparak hüküm verme ve yargıda bulunma melekesine sahip olmaktadır.

Vicdan muhasebesi yapmak, insanın, fiil ve davranışlarla alakalı iç dünyasında manevi bir tartım, ölçüm ve değerlendirme yapması ve neticesinde de bir karara varmasıdır.

Dolayısıyla, vicdan, insanın (manevi) iç dünyasında (derununda) mevcut olan bir melekedir. Bu melekenin vazifesi, davranışlarla alakalı tartım, değerlendirme ve yargılama yaparak, söz konusu davranışlar hakkında olumlu ya da olumsuz bir kanaate ulaşmaktır.

Kişi, vicdan terazisinde, hak ve adalet ölçütünde tartım yaparak, hayırlı işleri şerli işlerden, âdil işleri zulmânî işlerden, insanların hayrına olan işleri zararına olan işlerden ayırır. Bir diğer ifadeyle, vicdan, kişilerin, iç yargılaması neticesinde, insanlar için, neyin doğru, neyin yanlış, neyin iyi neyin kötü, neyin hata neyin doğru olduğunu gösteren, içsel (deruni) bir ses, insanın bütün duygu ve düşüncelerini ve niyetlerini yargılayan aktif bir melekedir.

Davranışların hak ve adalet ölçütünde vicdan terazisinde tartılması tek başına yeterli değildir. Vicdanî tartım neticesinde, sadece doğru ve yanlışın ayrılması ile yetinilmez; vicdanî tutum sergilemek, doğruyu yanlıştan ayırma neticesinde, doğru olana yönelmeyi de lüzumlu kılar. Kişinin, vicdan terazisinde tartması neticesinde, tartılan davranışları olumlu görmekle yetinmeyip, vicdanından onay alan iyi işlere yönelmesi, şerli işlerden uzak durması, “vicdanî davranış” ya da “vicdanla uyumlu davranış” olarak değerlendirilir.

Yani kişi vicdanının sesini dinleyerek hareket ederse, tutarlı davranmış olur. Ya da bir kişinin, “yaptıklarımdan vicdanen müsterihim” diyebilmesi, bu sözün hakikati yansıtması için, yaptığı davranışların VİCDAN terazisinde olumlu puan alması gerekir.

Vicdanın en önemli işlevlerinden biri, bireylerde öz denetim yapmayı mümkün kılmasıdır. Kişi, vicdan muhasebesi ile davranışlarını tartarak, hem vicdanının tasdik ettiği davranışları bulur hem de vicdani davranışlara yönelerek kötülüklerden imtina eder.

Kişi, vicdani olarak, hak ve adalet ölçütünde bir davranışın doğru olduğuna kanaat getirdikten sonra, başka türlü davranıyorsa, fiiliyatta vicdani kanaatiyle uyumsuz şekilde davranmış olur. Bu bağlamda, kişi, vicdani muhasebe yaparak, esasen hak ve adalet ölçütünde vicdan terazisinde olumlu görülmeyen bir davranışı rahatlıkla yapıyorsa ya da bir başkasının vicdanları tahrip edecek davranışını olumlu görüyorsa, bu kişinin davranışlarında vicdanın sesinin belirleyiciliği yetersiz kalmaktadır.

Vicdan terazisi ile hak ve adalet ölçütünde yapılan tartımları besleyen, güçlendiren, tamamlayan bazı kavramlar mevcuttur. İnsan hakları, hukuk devleti, hukukun üstünlüğü, adaletin hâkim olması bunlardan bazılarıdır. İnsan hakları, hakların korunması yönünde vicdan terazisinde vicdani tartımı güçlendirir, tahkim eder, tamamlar. Adaletin hâkim kılınması da aynı yönde işlev görür. Hatta, adalet, vicdani tartımın meşruiyet ölçütünü teşkile der. Âdil olmayan hiçbir davranış, birinci kullanımda vicdan terazisinde olumlu puan alamaz.

Vicdan Tartımının İkinci (Bozuk) Kullanımı

Bazı kişiler, devletler, ünlü şahsiyetler, ileri olduğu iddia edilen (Batı) medeniyetin temsilcileri, VİCDAN’ı kimseye bırakmak istemezler. Bunlar da davranışların ve politikaların VİCDAN ölçütünde haklı olduğunu söylerler.

Vicdan terazisinin ikinci tür kullanımında, vicdani tartım ve değerlendirme yapılırken kullanılan ölçütler, “hak ve adalet”ten başka ilkelerdir.

Burada Batı medeniyetinin vicdanını şekillendiren ya da hak ve adalet ölçütünden uzaklaştıran temel ilkeye temas etmek gerekir.

“Vicdanın suiistimali” şeklinde de ifade edilebilecek olan vicdanın ikinci tür kullanımı kapsamında, Batı medeniyetinin temsilcilerinin tefessüh  (kokuşma) ederek bozulmuş VİCDANI’nın tartım ölçütü, hak ve adalet yerine, “mutlak kişisel ya da ülkesel menfaat”lerdir. Bu kesimlerin, kişisel ya da ülkesel menfaatleri için yok edemeyecekleri hiçbir değer ya da insani hak ve hukuk yoktur.

Vicdanın bu ikinci tür kullanımında, haklılığın ve vicdani kanaatin ölçütü menfaat olduğu için, vicdanın birinci (hak ve adalet ölçütü) kullanımı kapsamında vicdani olarak olumlu görülenlerden tamamen farklı neticeler ortaya çıkmaktadır.

Burada, vicdanın, hak ve adalet ölçütü inkâr edilerek kullanılmasına esas teşkil eden “menfaat üzerine dönen siyaset” için CANAVAR nitelemesi de yapılmaktadır.

Bazen bu kesimler, işledikleri bazı azim cinayetlerde, hak ve adalet eksenli ölçümün esas alındığı VİCDANÎ olumlama belirtisi SIFIR olduğu halde, diğer milletleri, devletleri, medeniyetleri vicdansızlıkla suçlamaktan imtina etmezler.

Belki bu kesimlerin, suçladıkları bazı zalim kişilere, otoriter ya da totaliter devletlere, politika ve uygulamalara ilişkin değerlendirmeleri isabetli ise de, bu suçlamaları, çoğu kereler kendi cinayetlerini örtmek için yaptıkları görülmektedir. Ayrıca, bu yöndeki suçlamalarda haklı olmaları, kendi cinayetlerini hak ve adalet ölçütünün esas alındığı vicdani davranış temelinde meşrulaştırmak için yeterli değildir.

Vicdanın Suiistimaline İlişkin Bazı Fiili Uygulamalar

Vicdanın suiistimaline ilişkin bazı müşahhas (somut) misaller vermek istiyorum.

Mesela, terör eylemleri gerçekleştirmek, haksız yere cinayetler işlemek, hak adalet ölçütünde tartım yapan vicdanî değerlendirmeye göre en büyük kötülüklerdendir. Hiçbir vicdan, hak ve adalet ölçütünde yapılan değerlendirmeye göre bu fiilleri haklı görmez.

Hukuk devleti ve adalet ilkelerinin bayraktarlığını, en büyük savunuculuğunu yapan hiçbir ülke, vicdanın hak ve adalet eksenli safi kullanımı bağlamında kanlı terör eylemlerini haklı göremez, bu örgütleri destekleyemez.

Amerika, hukuk devleti (hukukun üstünlüğü) ve adaletin en büyük savunucusu olan ülkelerden biri olarak bilinir. İleri demokrasiler olarak bilinen diğer Batılı ülkeler de benzer şekilde insan hakları ve adaletin savunucuları olarak tanınırlar.

Oysa bu ülkeler, yıllar yılı PKK ve uzantısı kanlı terör örgütlerini doğrudan ya da dolaylı olarak destekliyor, besliyorlar, hatta bazıları bizzat sevk ve idare ediyorlar. Kısacası bu örgütlerinin, her türlü canice eylemlerini görmezden gelerek desteklerini esirgemiyorlar.

Şimdi hem hukuk devleti ve adalet deyip vahşi ve hem de en canice olan terör eylemlerini ve bu eylemlerin sahiplerini desteklemek, hak ve adalet ölçütünde yapılan vicdani tartım ve değerlendirmelerle uyumlu değildir.

Adaletle cinayet, melek ile şeytan, mutlak hayır ile mutlak şer aynı anda bir arada olamaz. Haksız cinayetin olduğu yerde adaletten söz edilemez. Bir kişi, cinayetin adalet namına savunulmasını kendisine alışkanlık edinmişse, melek suretine girmiş şeytandan, kuzu postuna bürünmüş sırtlan (canavar)’dan farklı değildir.

Nitekim Batılı ülkeler, bu tefessüh etmiş VİCDAN’i davranışları ile, bir yandan terörü desteklemekte, terör örgütlerini sevk ve idare etmekte, diğer yandan, “hayat bir mücadeledir, bu mücadelede sadece güçlü olanlar haklıdır ve yaşarlar” şeklindeki felsefi düşünceyi ifade eden “sosyal Darwinizm” ölçütünde, ülkeleri işgal etmekte, demokrasi, hürriyet, insan hakları söylemleri ile bu ülkelerdeki her türlü kaosu meydana getirmektedirler.

Burada, vicdani tartımda kullanılan bir diğer ölçütü, “sosyal Darwinizm” teşkil etmektedir. Hak ve adalet eksenli vicdani tartıma göre haklı olanın güçlü olması ilkesinin yerini, sosyal Darwinizm ölçütünde tartımın yapıldığı vicdani değerlendirmeye göre, “güçlü olanın haklı olması” şeklindeki zalimane ilke almaktadır.

Sosyal Darwinizm ile uyumlu olarak gerçekleştirilen politikaların temel hedefi, uygulayıcı ülkelerin menfaatlerinin korunmasıdır. Bu menfaatlerin korunması için gerçekleştirilen işgaller, doğal kaynakların sömürülmesi, terör örgütlerinin kullanılması (vekâlet savaşları) milyonlarca insanların katledilmesi, evlerinden, yurtlarında edilerek göçe zorlanmaları, bu ikinci tür vicdani tartıma göre haklı ve yerinde görülmektedir. Tefessüh etmiş vicdani değerlendirmeler neticesinde, göçe zorladıkları kişilerin hiçbirisini sınırlarından içeri almamaktadırlar. Çünkü, bunları ülkelerine almaları menfaatleri ile çelişmektedir.

Daha somut olarak ifade etmek gerekirse. Amerika, esasen kendisinin kurdurarak sevk ve idare ettiği ve kendisine İslâmî görünüm verdiği İŞİD, DEAŞ vb. terör örgütlerine karşı mücadele etmek adına Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da işgaller gerçekleştirmektedir. İşgal tamamlandıktan sonra, bu örgütler ya başka ülkelere ihtiyaca bağlı olarak kaydırılmakta ya da gizlenmekte, ne zaman ihtiyaç hâsıl olursa, derhal bu örgütler bir anda peydahlanmaktadır.

Başta Amerika olmak üzere işgalci ülkeler, Suriye’yi cehenneme çevirdiler. Petrol yataklarının kontrolü Amerika’nın eline geçti. Bazı bölgeler zalim Esad rejiminin, bazı bölgeler Rusya’nın, bazı bölgeler de terör örgütleri vasıtasıyla Amerika’nın kontrolünde. İran da bu güç mücadelesinde kendisine yer bulmaya çalışmaktadır. Bu fiili işgaller neticesinde yaşanan katliamların failleri olan Amerika, insan hakları ve adaletin şampiyonu bilinir. Yani bu ülke kendisini VİCDAN ölçütünde üstünlemektedir.

İnsan hakları ve hukuk devleti, adalet şampiyonu diğer Batılı ülkeler de Amerika’nın her türlü mezalimlerini, terör besleyiciliklerini doğrudan ya da dolaylı olarak desteklerler.

Nitekim 1980’li yıllardan bu yana terör örgütü PKK’ya arka çıkan ülkelerden biri İsveç’tir. Bu ülke adeta PKK’nın merkezi haline çevrildi. İsveçli siyasiler sürekli şekilde PKK’lı teröristleri açıkça savunuyorlar. İsveç’ten bu örgüte, 376 milyon dolar destek aktarıldı. Benzer uygulamalar Finlandiya’da da söz konusu. Okullar aracılığıyla militan yetiştiren PKK, Finlandiya ve İsveç’te adeta cirit atıyor.

Diğer Batılı ülkeler de benzer uygulamaları yapıyorlar.

Şimdi VİCDAN’ın ölçüm ve tartımında hak ve adalet ölçüt değer olarak benimsendiğinde bu ülkelerin hiçbirisi Vicdan terazisinde masum ve haklı görülemez.

Bu ülkelerin İnsan hakları ve hukuk devletini, adaleti savunmaları tamamen mutlak zulme adalet kılıfının geçirilmesinden başka bir şey değildir.

Özet olarak belirtmek gerekirse, Batı medeniyetini temsil eden ülkelerin VİCDAN terazisinin ölçütü HAK ve ADALET değil, “menfaat” ve “sosyal Darwinizm”dir.

Hak ve adalet ölçütünden uzaklaşarak, haklı ya da haksız ayırımı yapılmaksızın salt menfaati ve sosyal Dareinizmi esas alan vicdan, tefessüh etmiş (bozularak kokuşmuş) haliyle, insanlık için en zararlı meleke ve güç haline gelmiş olmaktadır. Artık bu vicdan, menfaat ve sosyal Dareinizm şeklindeki zalimane ilkeler ölçütünde bir tartım aracına dönüştüğü için, zulümler haklı hale getirilmekte, işgaller güçlü menfaat sahipleri lehine meşrulaştırılmakta, mazlumlar uğradıkları zulümlerle perişan halde hayatlarını sürdürmekte ya da katledilerek yok edilmektedirler.

Dünyanın daimi ve istikrarlı şekilde barış ve sükûna kavuşması, hak ve adalet eksenli vicdani değerlerin ölçüt alınmasına, küresel ölçekli politikaların bu değerlendirmelerle uyumlu olmasına bağlıdır.

Hak ve adalet ölçütünde tartım yapan vicdani politikaların galip gelmesi, ileri olduğu söylenen günümüzdeki Batı medeniyetinin, zulmânî ve tefessüh etmiş vicdani politikalarının yıkılışını beraberinde getirecektir. Çünkü, zulüm ilanihaye devam etmez.

Önceki Haber

Pursaklar’da İşsizlik Yok

Sonraki Haber

Öneri ve Dileklerinizi Secdeye Bırakın!

Dr. Adnan Küçük

Dr. Adnan Küçük

Anayasa Hukukçusu / Yazar

Sonraki Haber

Öneri ve Dileklerinizi Secdeye Bırakın!

Çok Okunanlar 1

  1. Seyfullah şahin says:
    3 sene önce

    Adnan hocam yüreginize saglk
    Size aynen katiliyorum

    Cevapla

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin

  • 381 Takipçi
REKLAM
  • Tarihte Bugün
  • Çok Okunanlar
  • Yazarlar

Tarihte Bugün; 25 Haziran 2018 – Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu Kuruldu

25 Haziran 2025

Tarihte Bugün; 24 Haziran 1645 – İstanbul’dan 348 Harp Ve Nakliye Gemisiyle Hareket Eden Osmanlı Ordusu, Girit Adasına Çıktı

24 Haziran 2025

Tarihte Bugün; 23 Haziran 1939- Hatay Devleti’nin Türkiye’ye Katılmasına İlişkin Antlaşma Ankara’da İmzalandı

23 Haziran 2025

Tarihte Bugün; 22 Haziran 1691 – Osmanlı’nın 20. Padişahı II. Süleyman Vefat Etti

22 Haziran 2025

ÖĞRETMENİM BENİ FARK ET!…

29 Temmuz 2022

ANNELER CARİYE OLUNCA!…

1 Haziran 2022

HOŞGELDİN ASYA

25 Mart 2023

AYDINLIK YARINLARA

11 Mart 2022
Ahmet Tek

Ahmet Tek (131)

Dr. İsmail Tekpınar

Dr. İsmail Tekpınar (92)

Dr. Adnan Küçük

Dr. Adnan Küçük (72)

Necati İLMEN

Necati İLMEN (61)

Dr. İdris Tüzün

Dr. İdris Tüzün (48)

Sinan Tekin

Sinan Tekin (46)

Ali Murat Duman

Ali Murat Duman (41)

Bayram Baş

Bayram Baş (35)

Ekrem YILDIRIM ESEVELİOĞLU

Ekrem YILDIRIM ESEVELİOĞLU (29)

Doç. Dr. Şemseddin Kırış

Doç. Dr. Şemseddin Kırış (25)

Prof. Dr. Emre Güler

Prof. Dr. Emre Güler (22)

Dr. İsmail Tekpınar

Dr. İsmail Tekpınar (14)

Fatıma Zehra

Fatıma Zehra (14)

Esra Çakan Kandemir

Esra Çakan Kandemir (6)

İbrahim Eksilmez

İbrahim Eksilmez (2)

Son Haberler

Tarihte Bugün; 25 Haziran 2018 – Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu Kuruldu

25 Haziran 2025

Muharrem İnce CHP’ye Dönüşünü TBMM’de Duyurdu

24 Haziran 2025

Ankara’da Sıcaklık Alarmı: 34 Dereceye Kadar Yükselebilir!

24 Haziran 2025

İSRAİL VE ABD’NİN “SOSYAL DARWİNİST” POLİTİKALARLA UMUMİ BARIŞI YOK ETMELERİ

24 Haziran 2025
Hür Havadis

Kaliteli, doğru, güvenilir haberi sesi olmaya çalışıyoruz.

Bizi Takip Edin

Kategoriler

  • Belediyecilik
  • Dünya
  • Eğitim
  • Ekonomi
  • Genel
  • Haftanın Şiiri
  • Kültür ve Sanat
  • Önemli Şahsiyetler
  • Oyun
  • Politika
  • Sağlık
  • Sanat ve Kültür
  • Siyaset
  • Son Dakika
  • Spor
  • STK Faaliyetleri
  • Tarihte Bugün
  • Tasavvuf
  • Teknoloji
  • Terör İle Mücadele
  • Türkiye

Son Haberler

Tarihte Bugün; 25 Haziran 2018 – Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu Kuruldu

25 Haziran 2025

Muharrem İnce CHP’ye Dönüşünü TBMM’de Duyurdu

24 Haziran 2025

© 2021 Hür Havadis

Bulunamadı
Tüm Sonuçlar
  • Türkiye
  • Dünya
  • Politika
  • Kültür ve Sanat
  • Spor
  • Ekonomi
  • Yazarlar
  • Giriş

© 2021 Hür Havadis

Hoşgeldiniz

Lütfen bilgileriniz ile giriş yapınız

Şifremi unuttum? Kayıt Ol

Yeni hesap oluşturun!

Kayıt olmak için formu doldurunuz

Tüm alanları doldurun. Giriş yap

Şifre hatırlatma

Şifre değiştirmek için kullanıcı adınızı veya emailinizi girin!

Giriş yap