Türk kültürü tarihine baktığımızda doğumdan ölüme, insan yaşamının her aşamasında türkülerin yer aldığı görülmektedir. Dünyaya gelen bebeğin ninnilerle büyümesinden tutunda gün gelince ağıtlarla ebediyete gönderilişine kadar türkülerimiz sesimiz olmaya devam etmektedir. Hayatın henüz başlangıcı olan doğumla birlikte, anne tarafından yavrusunun kulağına ilk fısıldanan ezgidir ninnilerimiz.
Ninniler anne ile bebek arasında ki duygusal bağın oluşması, temeli sağlam güvenli bağlanma yolunun ilk adımıdır. Annenin bebeğini emzirirken gözlerine bakarak yüreğinde ki duyguları bebeğiyle paylaştığı ifade anıdır. Yüreğinde ki sevgiyi, şefkati, merhameti döker sözcüklere.
Fakat öyle anlar vardır ki tarifi mümkün olmayan acıyı, çaresizliği, umutsuzluğu anlatır ninniler bir annenin arş-ı âlemi titreten, yürekleri yangın yerine çeviren feryadı olur.
Bugün ki hikayemiz de yaşanılan dönemin şartları, gelenek ve görenekleri arasında saygı ve hürmetin, her şeyin çok daha üstünde tutulduğu bir dönemde yavrusunu yitiren bir annenin saygı ve biraz da korku içerisinde sıkışıp kalmışlığın çaresizliğine tanıklık edeceğiz.
Seferberlik ilan edilir. Bayburtlular yerlerini yurtlarını terk etmek zorunda kalırlar. Osmanlı zamanında Şam’ da, Yemen’de, Fizan’da askerimiz vardı. Seferberlikten bir süre önce asker olan Bayburtlu bir delikanlı Şam’a gider. Bu arada eşi hamiledir.
İç Anadolu’ya göç eden Bayburtlular, tekrar Bayburt’a dönmek için yola koyulurlar. Dönüş sevinci bayram havasındadır. Bu arada delikanlının hanımı doğum yapar. Sevinç ve mutluluk sarmıştır etraflarını. Doğumdan kısa bir süre sonra kayınvalide, kayınpeder, gelin ve beşiğe konan bebek yola koyulurlar.
Bayburt’a dönüş bebekle ayrı bir mutluluktur. Fakat zorlu ve sıkıntılı geçen yolculukta kayınvalide vefat eder, yolda münasip bir yere defnedilir. Dönüş sevincinin yerini acı ve gözyaşı almıştır. Tekrar yola koyulurlar.
Kayınpeder önde, gelin ve beşiği deveye bağlanan bebek arkada yola devam edilir. Çamlıbel’ e varırlar sık çamların arasında yürümek zorunda kalırlar. Bu esnada bebeğin beşiği çam ağacının dalına takılır. Gelin kayınpederine durumu söyleyemez; çünkü kayınpeder çok sert bir adamdır. Örf ve adetlerine bağlıdır. Bayburt adetinde eskiden gelinler, kayınpeder ve büyüklerin yanında konuşmazlarmış. Gelinde korku ve saygıdan bir türlü söyleyemez çocuğunun dalda kaldığını.
Bir süre sonra mola verirler. Kayınpeder devenin yanına gelir, bakar beşik de yok bebekte. Geline sorar, gelin konuşamadığı için işaretlerle beşiğin ağaca takıldığını anlatır. Geriye dönerler beşiği bulurlar fakat bebeği bulamazlar. İçin için yanar yürekleri. İşte tamda bu sırada acılı annenin ağıdı titretir önce arş-ı sonrada gönülleri…
Bebeğin beşiği çamdan
Yuvarlandı düştü damdan
Bey babası gelir Şam’dan
Nenni nenni nenni bebek oy
Kızlar gelin çaydan geçek
Çay bulanık nerden içek
Bebek ölmüş nere gidek
Nenni nenni nenni bebek oy
Çamlıbel’den çıktım yayan
Dayan ey dizlerim dayan
Amcam atlı bende yayan
Nenni nenni nenni bebek oy
Bebek beni del eyledi
Yaktı yıktı kül eyledi
Her kapıya kül eyledi
Nenni nenni nenni bebek oy
Allah’a emanet olun dostlar
Sevgilerimle.