Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkısıyla Kültür Sanat Muhabirleri Derneği tarafından organize edilen; Medya, Kültür Sanat ve Turizm Buluşmaları İstanbul Anadolu yakası, Üsküdar da gerçekleştirildi.
Bizde bu davete Elazığ Haber Kent gazetesi yazarı olarak İştirak ettik.
Anadolu’nun çeşitli illerinden gelen gazeteci arkadaşlarımızla İstanbul’un hem de Üsküdar’ın tarihi ve turistik yerlerinde boğazın eşsiz yalılarını, konaklarını surlarımızı görmek ve yerinde gezmek nasip oldu…
İnanıyoruz daha kapsamlı daha öz verili projelere destek vererek bu işe gönül veren kültür ve sanat muhabirleri olarak sanata ve kültüre gönül vermiş yazarların kaleme aldıkları yazılarla kuşaklara aktarılmasını hedeflemek önem arz ediyor…
Kültür Sanat Muhabirleri Derneği Başkanı İbrahim Gökdemir kültür sanat ve turizm buluşmalarının temel amacının Türkiye’nin tarihi ve kültürel değerlerini kültür sanat muhabirleri vasıtasıyla gün yüzüne çıkartmak olduğunu aktararak, “ Bu vesileyle iç turizmde bir hareketlilik sağlamak istiyoruz”.
Mâ’mâfih bu tanıtımlara daha ciddi kapsamlı desteklerin olması ve ülkemizin tanıtımı noktasında bu işe gönül verenlerle daha güçlü olacağı önem arz etmektedir…
Kültür ve Turizm Bakan yardımcısı Özgül Özkan YAVUZ 81 ilde medya, kültür turizm ve sanat buluşmalarının yayılması gerektiğini Türkiye’nin her türlü kültürünün tanıtılması ve Anadolu’ya yayılmasını bu tarz projeleri desteklemesine değindi. Ayrıca bu söylemler de bizlere ümit verdi…
Akabin de Üsküdar belediyesinin ev sahipliği yapması misafirperverliği için teşekkür ederiz. Ayrıca bu organizasyon Üsküdar belediyesinin tarihe ve kültüre verdikleri önemi görmemize de vesile oldu…
Üsküdar denildiğinde Aziz Mahmûd Hüdâyi hazretlerini anmazsak rûhâniyâtına saygısızlık etmiş oluruz…
Üsküdar’a gidip ziyâret etmeyenlere Aziz Mahmûd Hüdâyi Hazretleri’nin sevenlerine duâsını hatırlatmak isterim:
“Yâ Rabbî! Kıyâmete kadar bizim yolumuzda bulunanlar, bizi sevenler ve ömründe bir kere türbemize gelip rûhumuza Fâtiha okuyanlar bizimdir… Bize mensub olanlar, denizde boğulmasınlar; âhir ömürlerinde fakirlik görmesinler; îmanlarını kurtarmadıkça ölmesinler; öleceklerini bilsinler ve haber versinler ve de ölümleri denizde boğularak olmasın…”
Gezimizde kadim medeniyetlere ev sahipliği yapan yedi tepe üzerine kurulmuş buram buram tarih kokan bu şehrimizin o meşhur yedi tepesinin isimleri kısaca şöyledir:
Sarayburnu (Topkapı)
Çemberlitaş (Nuruosmaniye)
Süleymaniye (Beyazıt)
Fatih (Fatih Cami)
Yavuz Selim (Yavuz Sultan Selim Cami)
Edirnekapı (Mihrimah Sultan Cami)
Kocamustafapaşa (Çapa – Haseki)
İstanbul gezmeyle bitirilemeyecek bir şehirdir. Her tarafından tarih fışkırması kendinizi o tarihin içinde hissetmeniz ve o sevdayı yaşamanız ayrıca insanın gönlüne verdiği milli manevi duyguların anlatılması zor, lâkin yaşaması kolaydır…
İstanbul gezip göreceğiniz fakat aklınızdan çıkartamayacağınız şehirlerden birisidir. Çünkü şiirlerin en güzeli sevdaların kitaba dönüşüp bestelendiği şehirdir…
Kız kulesi, Anadolu ve Rumeli hisarın ihtişamı, saraylar, eşsiz tarihi camilerimiz, ecdadımızın türbeleri ve saymakla bitiremeyeceğim tarihi değerler…
Birde İstanbul da bulunduğumuz bu süre zarfında tarihe tanıklık etmek nasip oldu… Ayasofya müzelikden 86 yıl sonra aslına rücû edişine bizâtihî şahit olduk. Akşam namazımızı bahçesinde eda edip şükür namazımızı kıldık…
Gezimizde iki güzel sanatkârını tanıyıp söyleşilerimiz oldu ebru üstadı Hikmet Barutçugil ve Meyçem Ezengin’ in çalışmalarını yerinde gördük…
Ebrunun tarihçesi aslında net olmamakla beraber rivayetlere göre 13. Yüzyılın başlarında Türkistan ve Semerkant da akabinde 14. Yüzyılda İran’ın doğusu Herat bölgesinde yapıldığına dair bazı kaynaklar varmış…
Hikmet hocam bu işe gönlünü 1973 de kaptırmış sonra her sanatkâr gibi işine sevdalanır ve bu günlere Osmanlı’dan kalan Üsküdar da ki tarihi bir konağı 1989 satın alarak Ebristan sanat evini açar. Daha sonrasında konağı aslına uygun restore ettirmiş ebru sanatını öğretmek için atölye ye çevirmiştir…
Yaptığı çalışmalardan elde ettiği kazançla hayatını idame ettiren Hikmet Barutçugil ebru sanatını helâl rızık kapısına dönüştürerek dünyeviliğini buradan aynı zamanda da âhretliğini de bıraktığı eserlerden ve öğrencilerinden kazanmaya çalışıyor…
Her sanatkâr gibi Hikmet hocamda hayallerinin peşinden koşarak kendine has bir marka olmuş…
Üstatlar kendi için yaşamazlar hayalleri ve içindeki sanat aşkı için yaşarlar Hikmet hocam da da tam olarak onu gördüm…
Gezimizin diğer tarafında cam mozaik işine gönlünü nakkaş gibi nakşeden cam mozaik hocası Meyçem hanımla cam kesmeyi camdan resimler yapmayı ve yaptığı birçok eserin çok kıymetli yerlerde sergilendiğini dinledik ve görme fırsatımız oldu…
Bize camların yurt dışından geldiğini maalesef ülkemizde olmadığını söylerken içim burkuldu neden bizim ülkemizde üretim yok demeden edemedim ümit ediyorum yetkililer sesimizi duyar bizi dışa bağımlılıktan kurtarır…
Meyçem hanımda her hoca gibi dersler veriyor. Bu mozaik sanatını yeni insanlara bilgilerini aktarıyor unutulmasın sanat devam etsin diye…
Kendinin farklı sergiler açtığını ve güzel eserler yaptığını gördük yerinde müşahede etme fırsatımız oldu…
Minik ve küçük camların hünerli ellerde sanata dönüşmesi hayallerde yaşaması ve gönüllere girmesidir cam mozaik sanatı…
Demek ki halen kültür ve sanata değer veren insanlar gelecekteki kuşaklara aktarmak için can haraç çalışmaya devam ediyor. Allah emeklerini zâyi ettirmesin…
Asırlardır söylenir bu söz hakikatli bir payı var “Kuran-ı kerim Mekke’de nâzil oldu, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı” sözün söylenmesinin sebebi:
Meşhur hattatların, tezhip ustalarının, ebru sanatçılarının ve el sanatları ustalarının en iyileri en meşhurları Türkiye’den ve İstanbul’dan çıktığı içindir… Sağlıcakla kalın.