• Anasayfa
  • Yazarlar
Perşembe, 29 Mayıs, 2025
  • Giriş
  • Kayıt Ol
Hür Havadis
  • Türkiye
  • Dünya
  • Politika
  • Kültür ve Sanat
  • Spor
  • Ekonomi
  • Sağlık
  • Belediyeler
11 °c
Ankara
Bulunamadı
Tüm Sonuçlar
  • Türkiye
  • Dünya
  • Politika
  • Kültür ve Sanat
  • Spor
  • Ekonomi
  • Sağlık
  • Belediyeler
Bulunamadı
Tüm Sonuçlar
Hür Havadis
Bulunamadı
Tüm Sonuçlar
Anasayfa Genel

DEMOKRASİ TARİHİMİZİN EN BÜYÜK KARA LEKESİ: 27 MAYIS DARBESİ

Dr. Adnan Küçük Yazar Dr. Adnan Küçük
27 Mayıs 2025
Genel
0 0
0
0
PAYLAŞIM
47
GÖSTERİM
Facebook'da paylaşTwitter'da paylaşWhatsapp'ta paylaş

Ülkemizde kısa süre uygulanmaya çalışılan 1877-1878 yıllarından bu yana demokrasi hayata geçirilmeye çalışılıyor.

Bu tarihlerden bu günlere gelinceye değin demokratikleşme yönünde önemli ilerlemeler kaydedildi.

Fakat takriben 150 yıllık süreçte çok badireler atlatıldı. Demokrasinin yerleşmemesi için çok büyük çabalar ortaya konuldu.

Abdülhamid Han’a müstebit, diktatör diyenler (İttihatçılar), Abdülhamid sonrasında en ağır baskıcı rejimi tesis ettiler.

Cumhuriyetin ilk yılları demokratik olmadı. Ülkemizde demokrasiye geçiş ancak 14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan hür ve serbest seçimlerle iktidarın kansız ve şiddetsiz şekilde el değiştirmesiyle sağlandı.

Elbette ki, geçmiş yıllarda olduğu gibi 1950’li yıllarda da iktidar-muhalefet ilişkileri bazı sorunlu kısıtlamalara sahne oldu.

Fakat yine de demokrasi bir şekilde işliyordu.

Kaldı ki, seçimlerin öne alınması yönünde Demokrat Parti nezdinde karar da alınmıştı.

Ama bir irade, Demokrat Parti’nin hür ve serbest seçimler yoluyla indirilemeyeceğine kanaat getirmiş olmalı ki, 27 Mayıs 1960 askeri darbesini gerçekleştirdi.

27 Mayıs Öncesinde Tarihimizde Askeri Vesayetçi Gelenek

Aslında, 27 Mayıs askeri vesayetçi cunta yönetimi, birden zuhur etmedi.

Osmanlı Devletinin genişçe dönemine yayılan zaman diliminde askeri iradenin sivil yönetimi etkilemesi kültürü mevcuttu.

Yavuz Sultan Selim’in Babası II. Beyazıt Han’ın tahtından Yeniçerilerin zorlamalarıyla indirilerek Padişah yapılması bunlardan birisidir.

Sonraki süreçte de padişahların irade ve iktidarları zayıfladığı ölçüde askeri kesim etkin olmak istemiş, çoğu kereler bu arzularında muvaffak olmuşlardır.

19. Yüzyılda Sultan Abdülaziz’in tahtan indirilerek yerine V. Murat’ın getirilmesi, kısa süre sonra V. Mutat da tahtından indirilerek yerine Abdülhamid Han’ın getirilmesi benzer şekilde asker-sivil-dini bürokrasinin ittifakı ile yaptıkları müdahale ile olmuştur. Benzer ittifak Abdülhamid Han’ın tahttan indirilmesinde de söz konusu olmuştur.

Askeri bürokrasinin sivil yönetime yönelik müdahaleleri Cumhuriyet döneminde de söz konusu olmuştur. Fakat Cumhuriyetin ilk dönemlerinde yönetimdekilerle askeri bürokrasi ideolojik bütünlük içinde oldukları için bu müdahaleler pek kamuoyuna yansımamış, sorunlaştırılmamıştır. Mesela Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, emekli oluncaya kadar Bakanlar Kuruluna katılmış ve onun iradesine rağmen kararlar alınamamıştır.

1950 yılında demokrasiye geçişle birlikte, askeriyedeki cuntacı kanat, DP’nin politikalarını ve varlığını kendi ideolojik dünya görüşleri yönünden tehlikeli görmüşlerdir.

Hatta literatürde yer alan bazı bilgilere göre, askeri vesayetçi çevrelerde Demokrat Parti’ye yönelik ilk tepki yoğunlaşması, bu partinin 16 Haziran 1950’de Türkçe ezan yerine Arapça ezan okunmasının önündeki hukuki engeli kaldırmış olması üzerine olmuştur.

Fakat Ezanın Arapça aslına uygun okunması serbestisi ile beliren cuntacı çekirdek, 1955’lerden itibaren kabuğunu kırarak harekete geçmeye başlamıştır. Bu tarihlerden sonra, bazı cuntalaşma hareketlerine şahit olunmuştur.

Her ne kadar hükümet cuntalaşmalara karşı teyakkuzda imiş gibi görünse de, cuntacılar eylemlerinin büyük ekseriyetini gizli örgütlenmeler ve organizasyonlar yoluyla gerçekleştirdikleri için, 27 Mayıs 1960 gününe gelindiğinde artık cuntacı hareket demokrasimize yönelik en vurucu, tahripkâr darbeyi indirmiştir.

Demokrat Parti, muhtemelen son zamanlara kadar bu hareketten haberdar olmadı, haberi olduğunda da darbeyi beynine yemiş oldu.

Burada bir hususa temas etmek isterim.

Cuntacı yapılara ve askeri vesayetçilere karşı durmak, ordu ya da asker düşmanlığı olarak görülemez. Elbette ki her ülkenin olduğu gibi bizim ordumuz da önemli bir kurumdur.

Fakat ordunun vazifesi, sivil yönetime hükmetmek, bu yolla demokratik iradeyi hizaya getirmek, demokratik siyasi iktidarları vesayetçi yöntemlerle sık boğaz ederek güdümlerine almak değildir.

Bir demokraside Askerin vazifesi, demokratik siyasi iktidarın belirleyiciliğinde ülkeyi harici saldırılara karşı korumaktır. Askeri bürokrasi, belli bir siyasi partinin ideolojisini esas alarak ya da bir siyasi örgüt ya da parti gibi hareket ederek, siyasi iktidarı yönlendirmeye, etkilemeye, hükmetmeye, bütün bunlar olmayınca da demokrasiye son vermeye kalkıştığında artık demokratik hukuki meşruiyetini kaybeder.

Demokrasilerde siyasi iktidarlar, hesaplarını halka verirler. Elbette ki bazı sivil vatandaşların hoşuna gitmeyen hükümet politikaları olabileceği gibi, bazı askerlerin hoşuna gitmeyen bazı hükümet politikaları da olabilir.

Bu hoşnutsuzluklara karşı asker ve sivil kesimlerin tepkileri farklı olacaktır.

Sivil vatandaşların tepkisi, muhalefet partilerini destekleyerek, eleştirilerini ortaya koyarak, gerekli gördüklerinde gösteri yürüyüşleri yaparak ortaya koyarlar. Muvaffak olurlarsa, siyasi iktidarı demokratik yollarla değiştirmiş olurlar. Değiştiremezlerse de, bu yönde çalışmalara yoğunlaşırlar, siyasi iktidarı demokratik seçimler yoluyla değiştirinceye kadar mücadelelerini sürdürürler.

Askeri bürokrasinin böyle bir yolu yoktur. Onların vazifesi kişisel olarak hoşlarına gitmese de görevlerini yapmaktır. Çünkü demokrasilerde sivil bürokrasi gibi askeri bürokrasi de kaynağını halkın iradesinden alan demokratik siyasi iktidarın politikalarını uygulamakla yükümlüdürler.

Şayet askeri bürokrasi, hoşuna gitmeyen hükümet politikaları varsa ve bunu kabullenmiyorsa, iki yolu deneyebilir.

Birincisi, kurum içi mekanizmalar yoluyla görüşlerini hükümete yansıtır. Bunun da kaba saba yöntemlerle değil, mesleki gerekliliklerle uyumlu olması gerekir. Yani bu mekanizmanın kaba saba muhtıralara dönüştürülmemesi gerekir. Demokratik siyasi iktidarın bu görüşlere itibar etmediği durumlarda, askeri bürokrasi görevini mevcut mevzuat ve politikalarla uyumlu olarak yapmakla yükümlüdür.

İkincisi, bazı askerler, demokratik siyasi iktidarın yaptıklarını hazmedemiyorlarsa, görevinden istifa ederek ya bir parti kurar veya mevcut bir partiye üye olur ya da daha başka yollarla siyasi iktidara karşı siyasi mücadeleye girişir.

Askeri bürokratların, burada bahsedilenler haricine çıkarak vesayetçi cuntalaşmalar yoluyla siyasi iktidara kaşı mücadeleye girişmeleri, demokrasiye karşı yürütülen kaba saba ve hukuk dışı kalkışmalardır. Demokrasiye ihanettir.

Demokrasinin kalıcılaşması, askeri bürokrasinin kendi mecraı dışına çıkmamasına bağlıdır. Her bir mecra taşımı, demokrasiyi akamete uğratır.

Türk Demokrasisini Kanla Lekeleyen 27 Mayıs Askeri Darbesi

Türk demokrasisine vurulan en büyük darbe, 27 Mayıs 1960 askeri darbesidir.

27 Mayıs demokrasi tarihimizin en kara lekesi ve en karanlık günleridir. Bu kalıcı leke, demokrasimizin yıllarca aksamasına sebep olmuştur.

27 Mayıs darbesini yapanlar, kafalarında tasarladıkları otoriter cumhuriyet idealini otoriter, militan, dışlayıcı, din hürriyetini minimize edici laiklikle de meşrulaştırma yoluna giderek vesayetçi geleneğe yol vermiştir.

Bu darbe ile vesayetçi gruplaşmaların önü aralanmıştır. Talat Aydemir ve cuntacı tayfası açılan bu yolda ilerleyerek iki darbe teşebbüsünde bulunmuştur.

9 Mart 1971 Marksist darbe girişimi ve bunun engellenmesiyle ortaya çıkan 12 Mart 1971 askeri muhtırası 27 Mayısla açılan bu yolda ilerlenerek gerçekleştirilmiştir.

12 Eylül 1980 askeri darbesi, 28 Şubat post-modern darbesi, 27 Nisan E-muhtırası, 15 Temmuz ihanet kalkışması hep açılan bu yolda ilerlenerek tahakkuk ettirilmiştir.

27 Mayısçılardan hesap sorulamaması, vesayetçi gruplara cesaret vermiştir.

27 Mayıs askeri cunta yönetiminin, “en liberal” algısı oluşturarak yaptıkları 1961 Anayasası ile demokrasimizi kadük hale getirecek kurumlar ve normlar kalıcılaştırmıştır.

1961 Anayasası döneminde seçilen üç Cumhurbaşkanı da, askeri vesayetin kökleştirilmesi maksadıyla askerler arasından seçilmiştir. 1980 yılında seçilebilseydi muhtemelen yine bir asker seçilecekti. Çünkü seçilmeye en yakın oy alan kişi bir askerdi.

1961 Anayasası döneminde seçilen ilk Cumhurbaşkanı, darbe ve ölüm tehditleri altında seçildi. Merhum Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil, üst düzey askeri paşalar tarafından ölümle ve demokrasiye bir daha dönülmemek üzere son verilmesiyle tehdid edilerek adaylıktan vaz geçirildi.

İlk Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, TBMM’de seyirci localarını dolduran üst düzey askeri bürokrasisinin tehdid kokan bakışları arasında seçilmiştir.

Milli Güvenlik Kurulu, askeri bürokrasinin etkinliğini ortaya koyarak kararların alınmasını sağlaması neticesinde demokrasiyi frenleyen mekanizma olarak işletilmiştir.

Genelkurmay başkanlığı sahip olduğu özerk yapısıyla lüzumlu gördüğü zamanlarda, bazı kereler aşikâr olarak bazı kereler de perde gerisinde, demokratik siyasi iktidarı engelleme çabasına girişmiştir.

Askeri cunta yönetimi, askeriyede demokrasiyi özümseyen tüm askerleri tasfiye etti.

Yargıda askeri vesayete karşı duruş sergileyecek tüm hâkimler tasfiye edildi.

27 Mayıs’ın en tehlikeli mirası da, askeri vesayetçi müdahalelere sınırsız destek veren bir sivil ve siyasi grubun ortaya çıkmış olmasıdır. Bu gruplar, vesayetçi askeri müdahalelere destek vererek demokrasimize kalıcı hasarlar vermiş, demokratikleşmemizin gecikmesine sebep olmuştur.

Bazı etkili işadamlarının, medya kuruluşlarının, sendika ve diğer örgütlerin de bu vesayetçi cenahta yer almaları, demokrasimizin aldığı hasarları daha da derinleştirmiştir.

Kısaca ifade etmek gerekirse, Türk demokrasisinin günümüze gelinceye değin, ağır aksak kalmasında, çoğu kereler akamete uğramasında, 27 Mayıs askeri cunta yönetiminin tesis ettiği sistemin ve önünü araladığı vesayetçi mekanizmaların, vesayetçi cesaretlenmelerin etkili olduğunu ifade etmek gerekir.

Etiketler: 27 Mayıs DarbesiDr. Adnan Küçük
Önceki Haber

Kuzey Ankara Protokol Yolunda Zincirleme Kaza

Sonraki Haber

Tarihte Bugün; 28 Mayıs 1918- Tiflis’te Azerbaycan Millî Şurası Tarafından Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti İlan Edildi

Dr. Adnan Küçük

Dr. Adnan Küçük

Anayasa Hukukçusu / Yazar

Sonraki Haber

Tarihte Bugün; 28 Mayıs 1918- Tiflis'te Azerbaycan Millî Şurası Tarafından Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti İlan Edildi

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin

  • 381 Takipçi
REKLAM
  • Tarihte Bugün
  • Çok Okunanlar
  • Yazarlar

Tarihte Bugün; 29 Mayıs 1453- Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u Fethetti

29 Mayıs 2025

Tarihte Bugün; 28 Mayıs 1918- Tiflis’te Azerbaycan Millî Şurası Tarafından Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti İlan Edildi

28 Mayıs 2025

Tarihte Bugün; 27 Mayıs 1960 Silahlı Kuvvetler Yönetime Darbe İle El Koydu

27 Mayıs 2025

Tarihte Bugün; 26 Mayıs 1421- Osmanlı’nın 5. Padişah’ı I. Mehmet’in Vefatı

26 Mayıs 2025

ÖĞRETMENİM BENİ FARK ET!…

29 Temmuz 2022

ANNELER CARİYE OLUNCA!…

1 Haziran 2022

HOŞGELDİN ASYA

25 Mart 2023

AYDINLIK YARINLARA

11 Mart 2022
Ahmet Tek

Ahmet Tek (129)

Dr. İsmail Tekpınar

Dr. İsmail Tekpınar (92)

Dr. Adnan Küçük

Dr. Adnan Küçük (70)

Necati İLMEN

Necati İLMEN (59)

E. Enes Kara

E. Enes Kara (53)

Dr. İdris Tüzün

Dr. İdris Tüzün (48)

Sinan Tekin

Sinan Tekin (43)

Ali Murat Duman

Ali Murat Duman (41)

Bayram Baş

Bayram Baş (35)

Ekrem YILDIRIM ESEVELİOĞLU

Ekrem YILDIRIM ESEVELİOĞLU (29)

Doç. Dr. Şemseddin Kırış

Doç. Dr. Şemseddin Kırış (25)

Prof. Dr. Emre Güler

Prof. Dr. Emre Güler (22)

Ali Semerci

Ali Semerci (17)

Fatıma Zehra

Fatıma Zehra (13)

Dr. İsmail Tekpınar

Dr. İsmail Tekpınar (12)

Esra Çakan Kandemir

Esra Çakan Kandemir (2)

İbrahim Eksilmez

İbrahim Eksilmez (2)

Son Haberler

Tarihte Bugün; 29 Mayıs 1453- Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u Fethetti

29 Mayıs 2025

Yeni HSK Üyesi: Turan Kuloğlu

28 Mayıs 2025

Başkent Ankara Meclisi’nden Fotoğraf Avcılarına Çağrı: Tetiğe Değil, Deklanşöre Bas!

28 Mayıs 2025

Yalnız Gelincik

28 Mayıs 2025
Hür Havadis

Kaliteli, doğru, güvenilir haberi sesi olmaya çalışıyoruz.

Bizi Takip Edin

Kategoriler

  • Belediyecilik
  • Dünya
  • Eğitim
  • Ekonomi
  • Genel
  • Haftanın Şiiri
  • Kültür ve Sanat
  • Önemli Şahsiyetler
  • Oyun
  • Politika
  • Sağlık
  • Sanat ve Kültür
  • Siyaset
  • Son Dakika
  • Spor
  • STK Faaliyetleri
  • Tarihte Bugün
  • Tasavvuf
  • Teknoloji
  • Terör İle Mücadele
  • Türkiye

Son Haberler

Tarihte Bugün; 29 Mayıs 1453- Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u Fethetti

29 Mayıs 2025

Yeni HSK Üyesi: Turan Kuloğlu

28 Mayıs 2025

© 2021 Hür Havadis

Bulunamadı
Tüm Sonuçlar
  • Türkiye
  • Dünya
  • Politika
  • Kültür ve Sanat
  • Spor
  • Ekonomi
  • Yazarlar
  • Giriş

© 2021 Hür Havadis

Hoşgeldiniz

Lütfen bilgileriniz ile giriş yapınız

Şifremi unuttum? Kayıt Ol

Yeni hesap oluşturun!

Kayıt olmak için formu doldurunuz

Tüm alanları doldurun. Giriş yap

Şifre hatırlatma

Şifre değiştirmek için kullanıcı adınızı veya emailinizi girin!

Giriş yap