“Ağrıyan her dişi söküp atan dişçilere, hayranlık duymuyorum artık.”
Bir zamanlar, muhteşem bir dişim vardı ama zamanla sorunlar çıkarıp ağrılar yapmaya başladı. Dişler zamanla yıpranıp ağrılar yapabilir. Fakat her ağrıdığında dişi çekip atmak gerekmez. Benim o muhteşem dişimi de bir dişçi, başkalarının dişine özendiği için bu diş artık işe yaramaz, bunu söküp atmak ve başkalarının daha güzel görünen dişinden yapmak gerekir dedi ve kökü çok derinlerde olan güzelim dişimi söküp attı. Yerine yeni, farklı, köksüz ama bana ait olmayan bir diş taktı.
Daha iyi ve güzel olduğu iddia edilen bu köksüz, suni ve taklit diş, bir türlü benim çene yapıma uyum sağlamadı.
Düşünmedi ki her parça her bünyeye uymaz.
Ağrılar ve sızılar hiç kesilmeden devam etti. Eski dişimi kaybetmiştim. Yeni dişim, bir türlü hayat standardımı yükseltip beni rahata erdiremedi. Yıllardır dişimin ağrılarını giderebilmek için birçok tedavi ve çözüm yollarına başvurdum ancak bunların hepsi de bir takım palyatif ve pansuman tedbirler olmaktan öteye gidemedi. Ağrılar hiç kesilmeden devam etti. Hâlâ bir çözüm üretemedim. Kısaca hiçbir şey aslının yerini tutmuyor. Yani her yeni, her zaman eskisinden daha iyi ve güzeldir anlamına gelmiyor. Aynen öyle de benim bu yeni ve köksüz dişim de başka çeneye ait olduğu için sürekli başka çenelerin mikrop ve istilalarına maruz kaldı.
Bu yeni dişçi, çenemde mikroplar tarafından istila edilmiş birkaç dişimi de görmezden gelip unuttu. O dişleri mikroplara bıraktı. Şimdi çenemin o bölgesi birçok mikrop tarafından sürekli saldırılara maruz kalmakta. Şimdi bu bölge, çenemin en sorunlu bölgesi… Yıllardır bu bölgedeki enfeksiyonlar nedeniyle vücudumun gelişimi engellenmektedir. Bütün bunlara rağmen bu dişçi, hâlâ çok sevilmekte, kutsanmakta, herkese de zorla sevdirilmeye çalışılmakta ve korunmaktadır. Dişçinin eleştirilmesine dahi tahammül edilememektedir. Yalan yanlış bilgilerle insanlar aldatılmaktadır.
KEKLİK YÜRÜYÜŞÜ
Yıllar önce bir zürbe (keklik sürüsü) içinde kırmızı başlı bir keklik varmış. Bu kırmızı başlı keklik bir şekilde sürünün liderliğini ele geçirmiş. Bu keklik kendinin ve sürünün yürüyüşünü bir türlü beğenmiyormuş. Bu duruma bir çözüm bulabilmek için çareler düşünüyormuş. Zamanla çevrede bir karga peydahlanmış. Karga çevrede dolaştıkça sürünün lideri kırmızı başlı keklikle dostluk oluşturmuş. Bu dostluk sonucu karganın yürüyüşü kırmızı başlı kekliğin hoşuna gitmiş. Karga çok güzel yürüyor, biz de karga gibi yürümeliyiz, karga gibi yürürsek daha iyi avlanır, daha güzel yaşar ve daha başarılı oluruz diye düşünmeye başlamış. Sonunda karganın yürüyüşünü taklit etmeye karar vermiş. Çevresindeki yalaka ve menfaat düşkünü, yeme gelen kekliklerin de teşvikiyle sürüsüne de emretmiş. “Bugünden itibaren herkes karga gibi yürüyecektir” demiş. Aksi takdirde emre uymayanlar ağır bir şekilde cezalandırılacaktır demiş. Bu durumu doğru bulmayan bazı İrfan sahibi, tecrübeli, bilge keklikler kırmızı başlı kekliği ne kadar uyarmışlarsa da söz dinletememişler. Hatta bu itiraz eden kekliklerin bir kısmı ya sürüden kovulmuş veya ağır bir şekilde cezalandırılmışlar. Bundan sonra kırmızı başlı keklik ve sürüsü dost zannettikleri karga gibi yürüyebilmek için çok çalışmışlar. Sürünün feriklerini de kırmızı başlı kekliğin açtığı yolda yürümeleri ve onu rol model almaları için mecburi bir tedrisata maruz bırakmışlar. Gel zaman git zaman kırmızı başlı keklik ve sürüsü kendi yürüyüşlerini unutmuşlar, ancak bir türlü karga gibi yürümeyi de becerememişler. Ne yaptılarsa olmamış. Çünkü hiçbir zaman taklitler, asıllarının yerini tutamazlar. Bakmışlar olmuyor. Çünkü fıtratları ve cibilliyetleri farklı… Demişler ki bu iş olmayacak, beyhude bir çaba… Ne karga gibi yürüyebildik ne de karganın gerçek dostluğunu kazanabildik. Biz en iyisi tekrar kendi keklik yürüyüşümüze dönelim demişler. Bir de bakmışlar ki kendi keklik yürüyüşlerini de unutmuşlar. Ortaya yeni, türedi, acayip ve biraz da küçük düşürücü bir yürüyüş modeli çıkmış!.. Ne keklik gibi yürüyebiliyorlar ne de karga gibi… Tamamen yeni bir yürüyüş… Biraz karga, biraz keklik yürüyüşü… Biraz ondan, biraz bundan.. Ne kendisi olabilmişler ne de başkası.
Bazı bilge keklikler bu durum karşısında darb-ı mesel gibi bilgece sözler söylemişler. “Sen sen ol aslını inkar etme!.. Kaplumbağa gibi kabuğundan çıkıp kabuğunu beğenmemezlik yapma!..”
Bu keklik sürüsünün içerisinde yaşayan bilge ve arif bir kınalı keklik daha varmış. Bu kınalı keklik kırmızı başlı kekliği ve avanelerini yanlış işler yaptıkları konusunda birçok defa uyarmaya çalışsa da onu dinlememişler ve sürgüne gönderip sürekli baskı ve tecrit altında tutmuşlar. Sözlerimi bu bilge ve kınalı kekliğin sürünün gençlerine yaptığı bir nasihatle noktalıyorum.
“Ey bu vatan gençleri! Frenkleri taklide çalışmayınız! Âyâ, Avrupa’nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adavetten sonra, hangi akıl ile onların sefahet ve bâtıl efkârlarına ittiba edip emniyet ediyorsunuz? Yok! Yok! Sefihane taklid edenler, ittiba değil, belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip kendi kendinizi ve kardeşlerinizi i’dam ediyorsunuz. Âgâh olunuz ki siz ahlâksızcasına ittiba ettikçe, hamiyet davasında yalancılık ediyorsunuz!.. Çünkü şu surette ittibaınız, milliyetinize karşı bir istihfaftır ve millete bir istihzadır!..”
Not: Diş hekimlerimizi tenzih ederim.
Ayrıca okuyucularıma okumamışlarsa Refik Halit Karay’ın “Deli” eserini okumalarını tavsiye ederim.
Ellerine sağlık değerli hocam.
Kalemine sağlık hocam..
Site yöneticilerine: yazıları beğenenler için beğen simgesi konulsa güzel olur. Yorum yazarken her seferinde bilgileri yeniden yazmak gerekiyor, kaydet özelliği sağlıklı çalışmıyor.
Yüreğine sağlık
Çok doğru tespitleriniz var güzel insan. Millet olarak ne batılı olabildik. Ne müslüman kalabilidik. Dar-ül acayip olduk.
Saygı değer hocam Allah razı olsun ellerine sağlık çok güzel bir konuya deginmisin benimde başımdan geçti böyle bir olay şimdi o dişimin yeri boş implant yaptırmak istiyorum oda çok pahalı ve söylediğin gibi iyi olurmu bilmiyorum birde Fuat hocamın söylediği gibi beğenme olsa çok güzel olur ellerine sağlık saygılar sunuyorum vesselam
Hocam ellerinize sağlık uzun zamandan bu yana toplumumuzda derin bir yara haline gelen soruna iki hikayeyle çok güzel bir şekilde değinmişsiniz
Çok geç olmadan batıyı taklit çabalarının özümüze dönüş gayretine dönmesi duasıyla Selametle
Kaleminize sağlık Hocam.. ümmetin yürüyüşü tamda bu…
Emeklerinize sağlık hocam. İnsanların çoğu kez yanlış ve garip hareketlerde bulunmaları, benzemedikleri kimseleri taklit etmeye kalkışmalarından ileri gelirmiş.
Rahmetli cahit zarifoğlunun motorlu kuş hikayesini hatırladım.
Allah razı olsun hocam
Kaleminize ve yüreğinize sağlık,insan doğru bildiği şeyde Rabbinden cekinmeli,kuldan değil.
Elinize ve emeğinize sağlık yine çok güzel anlamlı bir yazı olmuş .Çok beğenerek defalarca okuduk teşekkür ederiz