İdareciler, en zor ve en mesuliyetli işi deruhte etmişlerdir. Raiyetin de bu zor işte
onlara yardım etmesi gerekir. Bu yardımın en mühimlerinden biri raiyyetin idarecilere dua
etmesidir. Peygamberimiz (s.a.v), idarecilere dua etme konusunda şöyle buyurmuştur:
“(Adaletli) sultana sövmeyiniz. Çünkü onlar yeryüzünde Allah’ın gölgesidir.”
(Kenzül Ummal, c, 6, s, 6, hn, 14586)
Sultana “Allah’ın gölgesi” denmesi Allah’ın ahkâmını icra etmesinden dolayıdır.
“İdarecilerinize sövmeyin, onların salahı için dua edin. Zira onların salahı, iyiliği,
sizin salahınız, iyiliğiniz demektir.” (Kenzül Ummal, c, 6, s, 6, hn, 14587.)
Velilerden Fudayl b. İyaz: “Eğer dünyada kabul edilecek bir tek dua etmeye nail olsam
o duayı yalnızca Müslümanların idarecisinin hayrına yapardım. Zira bir idarecinin salahı ve
başarısı bütün âlemin ıslahına sebep olur.” demiştir.
Enes b. Malik (r.a), şöyle demiştir: Muhammed (as)’ın ashabının büyükleri bizi
“İdarecilerinize sövmeyin, onları aldatmayın, onlara isyan etmeyin. Allah’tan korkun ve
sabredin. Muhakkak ki iş, çok yakındır.” diyerek bizi nehyettiler. (Kenzül Ummal, c, 5, hn,
14370)
Bazen olur ki bir kulun duası sayesinde en müşkil işler asan olur. Bu konuda iki hadis
şöyledir:
“Muhakkak ki Allah, bu ümmete, zayıflarının duaları, namazları ve ihlâsları
yüzünden yardım eder.” (Sünen-i Nesei, Kitabül Cihad, Bab, 43, hn, 3176.)
“Dua, Allah’ın toplanmış ordularından bir ordudur. Kesinleştikten sonra bile
kazayı (kaderin hükmünü) geri çevirir.” (Kenzül Ummal, hn, 3119.)
İmam Rabbani, Peygamberimizin bu hadisini teyid babında şöyle der:
Fetih ve nusret iki kısımdır: Birinci kısım sebeplere bağlı kılınmıştır. Bu ise fethin ve
nusretin sureti olup gaza askerlerine taalluk eder. İkinci kısım ise müsebbibül esbab
(sebeplerin yaratıcısı) olan Cenab-ı Hak katından gelen fetih ve nusrettir ki bu fetih ve
nusretin hakikatıdır. Cenab-ı Hakkın buyurduğu “Nusret (yardım), ancak Allah katındandır.”
(Al-i İmran, 126) ayeti buna işaret eder. Bu dahi, dua askerlerine taalluk eder.
Dua askerleri, zül ve inkisarları ile gaza askerlerini geçmişler, sebepten müsebbibe
[sebepleri yaratana] terakki etmişlerdir.
Ayrıca dua, kazayı geri çevirir. Nitekim muhbiri sadık Peygamberimiz (sav): “Kaza,
ancak dua ile geri çevrilir.” (Kenzül Ummal, hn, 3120.) buyurmuştur. Kılıçta ve cihadda
kazayı geri çevirecek güç yoktur. Dua askerleri, vücudlarında zayıflık ve inkisar olduğu halde,
gaza askerlerinden daha güçlüdürler. [Çünkü onlar dualarıyla kazayı geri çevirirler.]
Dua askerleri, gaza askerleri için bir ruh gibidirler. Onlar da bunlar için bir kalıp [bir
ceset] gibi olurlar. Gaza askeri için mutlaka dua askeri gereklidir. Çünkü ruhtan hali olan bir
kalıbın teyid ve nusrete kabiliyeti yoktur. Bu konuda Peygamberimiz (s.a.v)’in gaza askerleri
olduğu halde, muhacirlerin fakirlerini vesile ederek Cenab-ı Hak’tan fetih istediği nakledilir.
Fakirler, vücutlarında zillet, meskenet ve itibarsızlık olduğu halde dua ordusu olmuşlardır.
(İmam Rabbani, Mektubat, Fazilet Neşriyat, İst, (Arapça) c, 3, s, 63. Ayrıca Bkz: Çile yayınları, Mektubat, c, 2,
s, 1413.)
Yukarıda zikri geçen hadisleri ve İmam Rabbani’nin anlattıklarını teyid eden pek çok
tarihi olay vardır. Alpaslan ile Kutalmış arasında cereyan eden olay da bunlardan biridir.
Şöyle ki:
Alpaslan, hükümdar olduğunda, akrabalarından Melik Şihabü’d-Devle Kutalmış, isyan
etmiş ve topladığı kalabalık bir ordu ile Alparslan üzerine yürümüştü. Alparslan, onun
askerinin çokluğundan dolayı korktu. Veziri Nizamülmülk, ona şöyle dedi:
“Ey hükümdar! Korkma. Çünkü ben sana yardım edecek öyle bir ordu hazırladım ki
bu ordu hangi orduyla savaşacak olsa onu mutlaka kırıp geçirir.”
“Onlar, kimlerdir?”
“Bu ordu öyle bir ordudur ki namazlarında, halvetlerinde Allah’a yönelerek senin
muzaffer olman için dua ederek sana yardım ederler. Onlar, âlimler ve salihlerin fakirleridir.”
Alparslan’ın gönlü rahatladı ve savaşa yöneldi. Kutalmış’ın ordusuyla savaşa
tutuştuklarında, daha savaşın başlangıcında Kutalmış, kazara atından düştü, başı bir taşa
rastladı ve öldü. Bu yüzden savaş kısa zamanda Alparslan’ın lehine bitti. Herkes, onun
etrafında toplandı. (Bkz: İbn Kesir, Bidaye ve’n Nihaye, Mektebe’tül Maarif, Beyrut, c, 12, s, 90. Cevdet
Paşa, Kasas-ı Enbiya, c, 2, 238-9)
Sadii Şirazi, şöyle der: Yalnız askerlerinin kuvvetli olması yetmez. Aciz gördüğün iyi
insanlardan da yardım iste! Senden umutlanan zayıfların, acizlerin duası, babayiğitlerin kollarının kuvvetinden daha fazla iş görür.
Allah adamlarının yardımına mazhar olan bir insan Feridun adlı hükümdara bile karşı çıksa savaşta onu yener. (Sadii Şirazi, Bostan ve Gülistan,Bedir y, s, 248.)