Yazı dizisini art arda yazamadığımdan dolayı bir kopukluk olduğunun farkındayım. Eğitim konusundaki sorunların sonunun ne olduğunu kestiremediğim için yazılar nihayete ermiyor. Yeni sorunlar ya da yeni yaklaşımlar ortaya çıktığında vakit bulduğumda bir şeyler ekleme ihtiyacı duyuyorum. Bir bağlantı olması açısından eğitimdeki sorunlarla ilgili önceki yazılarımdan sadece çözüm önerilerimizin ana başlıklarını bir hatırlayalım.
1) Eğitim sistemindeki sorunları çözme komisyonu/Kurulu (ESSÇK) kurulmalı
2) Değerler eğitimi verilmeli
3) Ülkemizin öğretmen ihtiyacı kadar eğitim fakülteleri açılmalı
4) Öğretmen yetiştirecek olan akademik kadronun nitelikli olması
5) Üniversitelerimizde teorik eğitimden ziyada pratik eğitime ağırlık verilmesi
Ana başlıktaki çözüm önerilerimizin tersi aslında eğitimdeki sorunlarımızı teşkil eder. O yüzden bir de sorun için ayrı bir başlık açma ihtiyacı duymadım. Artık şimdiki yazımıza dönebiliriz.
6) Eğitim Fakültesi Binalarının Öğrenci Merkezli Öğrenme Anlayışına Uygun Tasarlanması:
Fakülte binaları bir beton yığınından farklı olmalıdır. İnsan gibi tasarlanmalı, gözü, kulağı ve hissiyatı olmalı. Binalarda öğrencilerin yaşam alanları, öğrenme alanları, kütüphaneler, laboratuvarlar, sosyal ve sportif tesisler, çok amaçlı salonlar, atölyeler, teknoloji odaları, materyal odaları, dersin özelliğine göre oluşturulmuş sınıflar vb. yerler estetik kaygı güdülerek ilgili bölümlerin özelliğine göre oluşturulmalıdır. Binaların yapımında dünyada kabul görmüş tip projelerden faydalanılarak belirli bir standardizasyon sağlanmalıdır. Belirlenen bir tip projesini her yerde uygulamak yerine pilot çalışması ile birlikte binanın kullanılabilirliği test edildikten sonra ülke çapında yaygınlaştırılmaya gidilmelidir. Üzülerek söylemeliyim ki bazı eğitim fakültelerine tomarca para harcandığı halde normal bir apartman dairesinden bir farkının olmadığını söyleyebiliriz. Oysa bu okullar öğrencilerimizin akademik yönüne hitap ettiği gibi sosyal, psikomotor, duyuşsal yönlerine de hitap edecek şekilde olmalıdır. Fiziki mekânlar öğrencilerimizin öğrenmelerine katkı sunacak, örgütsel iklim oluşturabilecek ve araştırma yapmalarına imkân verecek şekilde mutlaka mühendisler ve eğitimcilerimizin iş birliği ile tasarlanmalıdır.
7) Öğretmenlerin Mesleğe Başladıktan Sonra Hizmet İçi Eğitim Faaliyetlerine Katılması:
Önceki yazımızda eğitimde öncü olarak kabul edilen Finlandiya’daki eğitim sisteminde Finli öğrencilerin elde ettiği başarının arkasındaki eğitim sisteminde öne çıkan dört ana faktörden bahsetmiştik. Bunlar“(1) öğretmen yetiştirme programı, (2) geleneksel okul yaşamı, (3) kültürel olarak öğretmenlik mesleğine bakış ve (4) hizmet içi öğretmen eğitimi.”[1]
Hizmet içi eğitim, mesleklerine bağlı ve motivasyonları yüksek Finli öğretmenler için bir zorunluluktan ziyade kendilerini geliştirmek için bir fırsat ve sahip oldukları bir hak olarak algılanmaktadır (Sahlberg, 2007). Her üniversitede açılan yaz okulu veya yaz üniversitesi eliyle ulusal ve bölgesel düzeyde sürekli olarak ilk ve orta öğrenim öğretmenlerine hizmet içi kurslar vermektedir(Malaty, 2006).
Bizde ise daha çok öğretmen adaylarımızın hizmet içi eğitimleri mesleğe başladıktan sonra yapılmaktadır. Yaz kursları düzenleyen üniversitelerimiz olmakla birlikte yeterli değildir. Öğretmenliğin ilk adımı olan üniversitelerde yaz tatillerinde ya da dönem aralarında özellikle yabancı dil eğitimi ile ilgili hizmet içi kursları düzenlenmelidir. Bu kurslar hem öğretmen adaylarının bilgi düzeylerini hem de sosyal becerilerine katkı sağlayacaktır. Öğretmen arkadaşımızın alanıyla ilgili ülkemizde ve dünyadaki gelişmeleri takip etmesi, çağdaş yöntem ve tekniklerin peşinde koşması, düzenlenecek olan hizmet içi faaliyetlere katılmaları son derece önemlidir. Okullarımızda sene sonu ve sene başı yapılan seminer çalışmalarından istenen neticeyi aldığımızı söyleyemeyiz. Özellikle sene başı seminer çalışmalarında her sınıf kendi zümreleriyle mesleki paylaşım yoluna gitmelidir, Türkiye şartları dikkate alındığında belki herkes için olmasa bile en azından ildeki zümre başkanlarından oluşan öğretmenlerimizi yurt dışına göndererek oradaki sınıf etkinliklerini görmelerini ve edindikleri bilgi ve becerileri bulundukları ildeki arkadaşlarıyla paylaşmaları eğitim sistemimize mutlaka bir katkı sağlayacaktır. Bu sayede hiçbir artısı olmayan ve bu yüzden zümre başkanı olmak istemeyen öğretmenlerimizi de ödüllendirmiş oluruz. Öğretmenlerimizin yetiştirilmesinde en büyük payı şüphesiz bulundukları okul ortamı oluşturmaktadır. Bu okul iklimin oluşturulmasında ise idarecilerimizin etkisi son derece önemlidir. Okul müdürü/idarecileri bir lokomotif görevi üstlenerek personelleri arasında iş birliği ve koordinasyonu sağlamalı ve onların bilgi, beceri ve yeteneklerinin ortaya çıkması için çaba sarf etmelidirler.
Ülkemizde öğretmenlerimizin mesleki ve kişisel gelişimlerine katkı sunmak için düzenlenen hizmet içi eğitim faaliyetleri ilk defa 1960 yılında düzenlenmiştir. 1993 yılından itibaren de mahalli olarak da hizmet içi faaliyetleri yapılmıştır. Aday öğretmenlerimiz ise temel ve hazırlayıcı eğitimi aldıktan sonra alana/okullara gönderilirler. Son derece önemli olan bu eğitimlerden ve başka düzenlenen hizmet içi kurslarından niçin arzu dilen sonuçları alamıyoruz. Tespit ettiğim hususları şöyle sıralayabiliriz:
1-Hizmet içi eğitimdeki konuların hayattan, çocuğun dünyasından kopuk olması, öğretilen bilgilerin okullarda uygulama şansının çok az olması, bu yüzden Temel eğitim ve hazırlayıcı eğitim derslerinin günün şartlarına göre yenilenmesi,
2-Hizmet içi faaliyetlerini veren personelin, gerekli bilgi ve donanıma sahip olmayışı,
3-Hizmet içi faaliyetlerinin planlanmasının genelde kurumdaki memurlara havale edilmesi,
4-Hizmet içi eğitim kursları için ayrılan yerlerin fiziksel yetersizliği,
5-Hizmet içi eğitim kursu verilen yerde derse uygun araç-gereç yetersizliği (projeksiyon, akıllı tahta, bilgisayar, materyal, yeni müfredatta kullanılan araç-gereç vb.) Bir keresinde bir ilimizde görev yaparken aday öğretmenlerimize konu olarak sınıflarımızda, yeni programda kullanılan araç-gereçleri anlatmıştım. Ancak ne tuhaftır ki ders yaptığımız yerde bırakın kullandığımız öğretim materyallerini dersimi anlatacak bilgisayarımız dahi yoktu.
6-Kursiyerlere verilecek derslerin düzenli olarak takibinin ve planlamasının yapılmaması,
7-Eğitilecek personelin fazlalığı,
8-Derse uygun öğretim elemanının seçiminde gereken özenin gösterilmemesi,(öğretim elamanı görevlendirilirken vereceği dersle ilgili bilgisi, uzmanlığı, sertifikası vs. dikkate alınmalı.)
9- Hizmet içi eğitimde örgütlenme ve koordinasyon yetersizliği,
10- Adaylarca hizmet içi eğitimin gerekliliğine inanılmaması ve bundan daha korkunç olanı da hizmet içi eğitim kurslarını veren personelinde gittikçe bu düşünceye kapılmış olması,
11- Temel ve hazırlayıcı eğitimlerden sonra yapılan sınavların hazırlanması, yapılması ve değerlendirilmesine kadar ki tüm aşamalarda yeterli ciddiyetin gösterilmediği,
8) Öğretmen Vasıflarına Sahip Olabilecek Öğrencilerin Açılacak Olan Öğretmen Liselerine Ve Oradan Da Üniversitedeki Eğitim Fakültelerine Yönlendirilmesi:
Malumunuz lise türlerinin azaltılması yönünde 2014 yılında Anadolu Öğretmen Liseleri Fen liselerine, Sosyal Bilimler Liselerine ve Anadolu Liselerine dönüştürüldü. Bugün bir milyon öğretmeni, on sekiz milyon öğrencisi ve eğitimin dolaylı etkisiyle 81 milyonu ilgilendiren bir ülkede öğretmenlik mesleğinin ilk giriş kapısı olan ve kökü 1838 yılına kadar dayanan bu okullarımızın tekrar açılmasını, hatta tıpkı Fen Liseleri gibi puanla öğrenci almasını faydalı görenlerdenim. Elbette bu okullarımızın geçmişteki niteliği tartışılabilir. Ancak ortaokulda yapılan doğru yönlendirmelerle öğretmen liselerine gelen bir öğrenci burada dört yıl boyunca mesleği ile ilgili edinmiş olduğu kazanımlarını üniversiteye gittiğinde de sürdürmesi donanımlı bir öğretmen olarak yetişmesine katkı sunacaktır. Zira öğretmenlik tıpkı doktorluk/pilotluk/terzilik/tornacılık vesaire meslekler gibi ayrı bir ihtisas gerektirmektedir. Bugün nasıl imam hatipler ya da teknik liseler bir meslek kabul edildiği için açılmışsa aynı şekilde öğretmen liseleri de bir meslek olarak yeniden açılmalıdır.
Devam edecek…
[1] Necatibey Eğitim Fakültesi Elektronik Fen ve Matematik Eğitimi Dergisi (EFMED) Cilt 3, Sayı 2, Aralık 2009, Yrd.Doç. Dr. Ali ERASLAN