İnsanoğlunu diğer canlılardan ayıran özelliği akıl ve iradesinin olmasıdır.
Akıl ve irade ile iyiyi kötüden, helali haramdan ayırt edebilir.
Cenâb-ı Hak bize uzuvlarımızı, aklımızı ve irademizi ona ibadet ve itaat edelim diye vermiştir.
Peki ya Rabbimizin bu nimetlerini O’nun istediği yönde kullanabiliyor muyuz?
Bizden istenen bedenimize ruhumuza ağır gelecek şeyler değil, çünkü zaten fıtratımızda olan şeyler namaz kılmak, oruç tutmak, Kur’an-ı Ker’im okumak, dua etmek vs…
Bu ibadetlere O’nun ihtiyacı yok bizim ihtiyacımız var!
Şu üç günlük Dünya’da ki en güzel vakitlerimiz, ibadetle geçirdiğimiz vakitlerdir.
Kur’an, kalbimizde ki kötülükleri söküp atabilmemiz için en faydalı aktivitedir.
Dua, ümitsizliğe düştüğümüz vakit ruhumuzu dinlendirecek en huzur verici terapidir.
Namaz, Yaradan’a edebileceğimiz en hayırlı teşekkürdür.
Oruç, kısa süreliğine de olsa aç olan Müslüman kardeşlerimize karşı kurabileceğimiz en iyi empatidir.
Umre-Hac, bu fani Dünya’da yapabileceğimiz en dinlendirici tatildir.
Sadaka – Zekat – Fitre, faizsiz paramızı bereketlendirecek en doğru yatırımdır.
Yanı sıra bedeni ve mali bütün yaptığımız-yapacağımız ibadetler bizim yararımızdır. Bu ibadetlerle taklidî imanımızı güçlendirip, tahkiki iman haline getirebiliriz.
Unutmayalım Cennet kapılarını da Cehennem kapılarını da bize bu Dünya’da yaptıklarımız açacaktır…
Bâkî Muhabbetle…