Tarihimiz boyunca bazı hükümdar ve devlet adamlarımız tebdil-i kıyafet halkın arasına karışarak, bir nevi, sahaya inip doğrudan onları dinleyerek ve gözlemleyerek sorunları tespit eder, dertlerine derman ararlardı.
Bu duruma en güzel örneklerden biri de İstanbul’un Fethi öncesi Edirne’de yaşanmıştır.
Fatih Sultan Mehmed Han bir gün yiyeceklerin kalitesini ve fiyatını kontrol etmek ve esnafın halini yakından incelemek maksatlı tebdil-i kıyafet ile çarşıya çıkar. Bir dükkâna girip selâm verdikten sonra;
“Yarım batman yağ, yarım batman bal ve yarım batman peynir veresiz” der. Dükkân sahibi yarım batman yağı tartıp parasını hesap eder ve sonra;
“Ağam, sair isteklerinizi de karşı komşumdan alasız. Zîrâ kim hem onun malı daha yeğdir. Hem de komşum daha siftah etmedi” der. Pâdişâh ikinci dükkâna varıp oradan da yarım batman bal alınca, bu dükkan sahibi de;
“Allah’a şükür olsun siftahımı ettim. Hem de çocuklarımın nafakasını çıkardım. Bundan sonrası kârdır. Diğer isteklerinizi komşumdan alınız. O daha siftah etmedi” deyince, Fâtih Sultan Mehmed Han; “Bu milletteki bu ahlâkî istikâmet yok mu, ona dünyâlar fethettirir. Milletin ahlâk-ı safiyetine halel getirenleri Allah kahretsin” der!
Burada yöneticilere düşen hisse çok açık! Halka, yönetilenlere inebilmek, sorunları birincil elden giderebilmek, basiretli yöneticilerin önemli bir özelliğidir. Halkın teveccühünü ve gönlünü kazanmanın ve gönüllerde kalabilmenin yolu ve yönetimi buradan geçmektedir.
Diğer yandan milletimize fetihler kazandıran süreçte insanımızdaki bazı iyi hasletlerin olgunlaşması gerekliliğini de unutmamak gerekir. Ahlaki istikametten ayrılan bir milletin fetihler yapması ve bunun kalıcı olması çok güçtür.
En nihayetinde “Siz nasıl olursanız sizin idarecileriniz de öyle olur. (Siz) nasılsanız öyle idare edilirsiniz” hadisi şerifi mucibince; her insan önce kendinden başlamalıdır değişime. İşte o zaman nice fatihler çıkarır nice fetihler elde ederiz.
Şehirlerin Şahı İstanbul’un Fethinin yıldönümünde bir çağ kapatıp bir çağ açan, peygamber övgüsüne mazhar olmuş Sultan Mehmet Han’ı, ordusunu ve tüm ecdadı hayırla yâd ederken fethin şifrelerini! sizlerle paylaşmaya devam edelim.
Konstantinopolis’i fethetmek için, şehri karadan ve denizden tam kuşatmak gerektiğini ve surları harap edecek topçu kuvvetinin gerekli olduğu düşüncesindeki fikri alt yapı olgunluğuna;
63 cm. çapında ve her biri 600 kg. ağırlığında taş gülleler atabilen top dökümü yapabilecek teknik beceri ve donanıma;
Akşemseddin, Molla Gürani, Molla Fenari, Molla Hüsrev gibi din adamlarının Sultan’a ve orduya verdikleri manevi desteğe;
”Ey Konstantiniye! Ya sen beni alırsın, ya ben seni alırım.” sözündeki her türlü olumsuzluğu yok edecek, Allah’ın izniyle imkansızı mümkün kılacak azim, kararlılık, inanç ve adanmışlığa;
sahip olan bir lider ve millet için nice zaferler ve nice fetihler kaçınılmaz olmuştur ve olmaya devam edecektir.