Rahmetli anam bana küçükken ‘’ Oğlum büyüdüğünde peygamberimizin ocağına asker olacaksın; unutma o senin ulaşabileceğin en şerefli mertebedir, kıymetini bil!’’ diye nasihat ederdi.
Yani Rahmetli Anam için askerlik; peygamber ocağı, asker; peygamberin neferiydi.
Ulaşılabilecek en büyük şeref, paye, mertebe ise peygamber ocağına nefer olmaktı.
Emin olun hala daha bu topraklarda anam gibi düşünen binlerce Müslüman var.
Elhamdülillah…
Onlar böyle düşünmekte inanın yerden göğe kadar haklılar.
Zira yüzyıllar boyunca bu ocak;
Peygamberimizin kutlu davasına hizmet etti.
Efendimiz ’in Liva-ül Hamd ismiyle müsemma mübarek sancağına, sancaktarlık yaptı.
O’nun adını, davasını, şeriatını Medine’den Bosna’ya, Türkistan’a, Kafkasya’ya taşıdı.
Bir an olsun ne elinden sancağı ne de dilinden tekbiri düşürdü.
Önce Yaradan’a itaat etti sonra da ‘’La Galibe İllallah’’ diyerek küffarın başını ezip geçti.
Kimse unutmasın!
Analar bu dava için evladını kınalayıp askere gönderdi.
Babalar bu dava için bağrına taş basıp ‘’din ü devlet mülk ü millet sağ olsun’’ dedi.
Dul kalmış kadınlar bu dava için yaslarını bir kenara bırakıp dimdik ayakta durabildi.
Bu söylediklerim vallahi de billahi de alışılagelmiş sloganlar değildir.
Sadece unutturulmaya çalışılan hakikatlerdir, o kadar…
Nitekim Çanakkale de Kurtuluş Harbi de bu davaya hizmetin muazzam bir neticesi değil mi?
Şunu asla hatırımızdan çıkarmamalıyız:
Bu topraklar; içki masalarında kadeh tokuşturup sarhoş naraları atan şuursuz esfel-i safalin tarafından değil sofraya koyacak ekmeği dahi olmayan, yüreğindeki imandan gayrı hiçbir serveti bulunmayan kahraman eşref-i mahlukat tarafından kurtarıldı.
Aksini iddia eden ya hakikati hazmedemeyen adi trol ya da hakikati bilmeyen kör cahildir.
Bilinsin isterim, Rahmetli Anamın haşmetmeab babamın bana en değerli mirasıdır bu kutlu mülahaza…
Bu nedenle peygamberin davasına hizmet etmeyen hiçbir askerin benim nazarım da sıradan bir devlet memurundan farkı yoktur.
Ve emin ki birçok Müslümanın nazarında da…
Dolayısıyla bir grup emekli devlet memuru tarafından yayınlan bu bildirinin bizim nazarımızda hiçbir kıymeti harbisi yoktur.
Ha bir paçavra ha bu bildiri…
Hani atalarımız demiş ya’ lafa bakarım laf mı diye söyleyene bakarım adam mı diye ‘bu da o hesap işte…
Son olarak söyleyeceklerimi akıllarında tutsunlar. Hatta arzu ederlerse küpe edip kulaklarına da takabilirler:
Ne yaparsanız yapın hiç mühim değil; kafası karışık habis eblehlerin çeyrek akıllarıyla ihdas edilmiş, ucuzluğu ve bayağılığı sebebiyle kokuşmaya yüz tutmuş gerici, köhne ve yobaz ideolojilerinizi bir daha ne peygamber ocağına ne de devletin kapısına sokabileceksiniz.
Oyunun biteli çok oldu; Game over…
Maalesef kaybetmek sizin kaderiniz kabul etseniz iyi olur.
Gerçi ne demişler yenilen pehlivan güreşe doymazmış.
Ne diyelim o vakit, hadi bakalım hodri meydan!