Ebu Zer’den (r.a) rivayet edildiğine göre; Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle demiştir; “Kardeşini güler yüzle karşılamak bile olsa hiçbir iyiliği küçümseme.”
İnsanoğlu kimi zaman hayır yapmayı sadece maddi olarak görmektedir. Oysa ki her şey maddiyat ile ölçülmemelidir.
Bir insanın hayır duasını almak için ona büyük bir hediye almak veya bir şey vaad etmek gerekmiyor.
Hayır yapmak isteyen biri illa ki zengin olmak zorunda değil. Muhteşem bir hayat yaşamak zorunda değil. Hayır yapmak istiyorsak bunun yolları aklımızın eremeyeceği kadar çoktur.
Ufacık bir tebessüm, güzel bir söz veya yol kenarından koparılmış minik bir çiçek bile o kişiyi mutlu etmeye yeterli gelir…
Yolda yürürken yerde bulduğumuz bir taş, cam veya diken gibi oradan geçen şahıslara zarar verecek bir nesneyi yerden kaldırmak da manen büyük bir iyiliktir.
Yolda yere dökülmüş ekmek kırıklarını insanlar basıp da günaha girmesin diye alıp yüksek bir yere koymak da bir iyiliktir.
Ya da bir fidan dikmek, bu da aslında çok büyük bir hayır ve iyiliktir. Daha nice hayır yolları vardır. Yeter ki biz düşünüp yapmak isteyelim.
Bizim için önemli olan yaptığımız iyilikleri Allah’ın görmesi. O’nun razı olmasıdır.
Hayır duasını aldığımız kişi bizi tanımak mı zorunda?
Günümüz de aç, evsiz olan binlerce insan var. Okumak isteyip de okuyamayan, buna maddi olarak imkânı olmayan çocuklar var.
Eğer birini mutlu etmek, sevindirmek istiyorsak onlara yardımcı olmalıyız. Eğer iyi bir insan olmak istiyorsak gösterişten uzaklaşmalıyız.
Küçük bir çocuğa edilen tebessüm de bir hayırdır. Yaşlı bir amcanın karşıdan karşıya geçmesine yardım etmek, arkamızdan gelene kapıyı açmak, eve girince selam verip hal hatır sormak. Bütün bu gündelik hayatta basit gelen şeylerde birer hayır kapısıdır.
O yüzden tek yapmamız gereken şey iyiliği gönülden istemek. En büyük içtenlikle insanlara yardım etmek…
Bâkî muhabbetle…