Birkaç gün evvel yaşadığımız nahoş hadiseler bizi ziyadesiyle üzdü…
İnsanlıktan nasibini almamış den’i bir güruh, Kabe-i Muazzama’yı kirli oyunlarına malzeme etme hadsizliğini gösterdi.
Ne kadar zavallıca…
Acaba bu kadar banal ve yobaz olmayı nasıl beceriyorlar?
Zira den’iliğin dahi bir haddi var…
Hadi diyelim ki bir hadsizliktir, etmişsiniz peki ’’ Hem uyuz hem yavuz’’ olmak da neyin nesi…
Mukaddesine saldırarak inanç hürriyetine tecavüz ettikleri Müslüman ahaliden af dilemek yerine utanmadan çıkıp bu tecavüzün sanat özgürlüğü bağlamında değerlendirilmesi gerektiğini savunuyorlar.
Arsızlığın böylesi…
Ağızlarına sakız ettikleri hürriyetlerin de bir haddi olduğunun farkına varmak işlerine gelmiyor. Hukuk birinci sınıfta Anayasa dersinde anlatılır: ‘’ Her hak ve hürriyetin koruma ve koruma dışı alanları vardır.’’ Yani bir hakka veya hürriyete sahip olmak kişiyi, ortaçağın medeniyetsiz barbar batılılarına dönüştürmemeli: ‘’ Kral bensem hukuk da benim’’.
Tabii dönüşmek isteyenler varsa bu da bir tercih. Tıpkı insanların mukaddeslerine tecavüz eden bu güruhun tercihi gibi…
Konuya dönecek olursak yaptığımız eylem ve söylemlerin sahip olduğumuz hak ve hürriyetlerin koruma alanının içinde olması gerekir.
Şayet sanat özgürlüğü bağlamında değerlendirsek dahi bu ‘sözde sanat eseri’, insanların mukaddes kabul ettikleri değerlere yönelik hakareti, aşağılamayı, bayağılaştırmayı içerdiği için sanat özgürlüğünün zaten koruma alanı dışında kalır.
Koruma alanının dışında yer alan eylem veya söylemler ise hukuken eğer bir suç teşkil ediyorsa, hukukun söz konusu suç tipinde ihdas ettiği müeyyide neyse o uygulanır.
Gerçi hukuku kendi kabullerine göre yorumlayarak aptal bir maymun gibi batıyı taklit eden ucube ve sefil bir ekolün piyonları olan ‘bu masum çocuklarımızın’ (!) ağa babaları için bunların hiçbiri mühim değil.
Samimiyetle söylüyorum; bu güruhun iğrenç bir bataklıkta çırpındıklarını görmek doğrusu beni üzüyor ama ağa babalarının umurlarında dahi olmadıklarına kaniyim.
Maksat işleri görülsün. Ölen ölsün kalan kalsın…
Kahpeliğin belki de en alçak hali… Hani derler ya ‘Allah’ım düşmanın dahi yiğidini ver’. Nedense duamız kabul olmadı… Bize en kaypakları düştü…