“Hayat Eve Sığar” sloganı ile yeniden evlerimizin güvenli bir sığınak haline geldiği şu günlerde pek çoğumuzda belki uzaklara gitme isteği uyanıyordur. Bir eve sığamama, sıkılma, ruhun daralması hali… İnsan bazen sadece başını alıp gitmek ister, hesapsızca, amaçsızca… Hani şair diyor ya : “Bu günlerde herkes gitmek istiyor / Küçük bir sahil kasabasına / Bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara…” Ancak şimdilik evde kalmalıyız, belki yakın bir zamanda…
Kendimiz gidemesek de gidenlerin eteğine yapışıp onların seyahatlerine eşlik etmek mümkün. İşte tam burada doğru kitaplar yetişiyor imdadımıza. Evde yapacak bir şey bulamayanlar için kitaplarla yeniden dostluk kurmak veya var olan dostluğu güçlendirmek sanırım güzel bir tavsiye olacaktır. Millet olarak az okuduğumuz bir gerçek. Sakın bütçeden bahsetmeyelim, nelere para harcamıyoruz ki… Kitap için aylık bütçede mutlaka az da olsa bir miktar ayrılmalıdır. Bu tutar herkes için aynı olmayabilir elbette, karınca kararınca…
Uzaklara gitmek diyorduk. Elbette seyyahlar ve seyahatnamelerden bahsediyorum. İnsan da şu dünyada bir seyyah değil mi? Âdem babamız asıl vatanı olan cennetten çıktıktan sonra başlamış insanoğlunun yolculuğu. Her bir insan anne rahmi, bir ağaç gölgesi miktarı oyalandığı dünya, ölüm ve ötesini kapsayan seyahatin içindedir. Seyyahların tarih boyunca hep revaçta olması belki de seyahatin insanî olması yüzdendir.
Avrupalı bir yazar “Seyahatin tarihi insanlığın tarihidir.” der. Edebiyatın en eski metinlerinin seyahatnameler olduğu bilinir. Bundan yaklaşık beş bin yıl önce yazılmış mitolojik bir metin olan Gılgamış Destanı’nda mutluluğu bulmak için diyar diyar gezen bir kralın hikâyesine tanık oluruz.
Kitap okuma alışkanlığını geliştirmek isteyenler için seyahatname okumanın doğru bir başlangıç olacağı kanaatindeyim. Bu noktada elbette okunmaya değer pek çok seyahatname karşımıza çıkacaktır, en başta da Evliya Çelebi’nin seyahatnamesi mutlaka okunmalıdır. Zira bizi anlatır Evliya Çelebi, bizden biridir. Ancak Evliya Çelebi’nin dışında başka kim var denildiğinde pek fazla isim aklımıza gelmez. Kimler var diye şöyle bir baktığımızda okunmaya değer bazı seyahatnameler şöyle sıralanabilir:
İbni Fadlan Seyahatnamesi: X. yüzyılın başlarında Abbasi Halifesi Muktedir’in kâtiplerinden olan İbni Fadlan, o sıralar İslam’la yeni müşerref olmuş Volga Bulgarlarına elçi olarak gönderilir. Yanında halifeyi temsil eden nişanlar ve bir de mektup bulunan İbni Fadlan ve birkaç arkadaşı bir kervanla yola çıkar. Peçenek, Başkurt ve Oğuz Türklerinin yaşadığı yerlerden geçerek Volga Bulgarlarının yaşadığı yere ulaşırlar. Oğuzların da o sıralar İslamiyet’i yeni yeni tanıdığı anlaşılmaktadır. O dönemlerde yaşamış Türklerin hayatına tanıklık eden en eski eserlerden olmasın sebebiyle İbni Fadlan Seyahatnamesi okunmaya değer bir niteliktedir.
Moğolistan Seyahatnamesi: XIII. yüzyılda Avrupa’dan Orta Asya’ya yapılan bu yolculuğun anlatıcısı Johann De Plano Del Carpini’dir. Moğolların Avrupa kapılarına dayandığı, önünde hiçbir milletin duramadığı günlerde Papa, Hıristiyanları yaklaşmakta olan tehlikeden korumak için Carpini’ye bir mektup verir ve elçi olarak Moğollara gönderir. Bir ucu Doğu Avrupa’da diğer ucu Orta Asya’da Karakurum’da bulunan bu büyük imparatorluğu baştanbaşa geçen Carpini, Moğol ve Türklerin yaşayışlarına/inançlarına dair ilginç ayrıntılar aktarmaktadır.
Avrupa’dan Orta Asya’ya giden bir diğer önemli seyyah da Vambery’dir. Macar asıllı bir Musevi olan Vambery, Abdulhamid döneminin parlayan bir ismiydi. İngilizlerle Osmanlı arasında uzlaştırma görevini üstlenmesi onu saray nezdinde önemli bir isim haline getirmişti. Bu nüfuzunu kullanan Vambery, bir derviş kılığında gezdiği Orta Asya’ya dair tuttuğu notları “Bir Sahte Dervişin Orta Asya Gezisi” ismiyle kitaplaştırdı. Bu kitaptaki bilgiler Rus ve İngilizler için büyük bir önem taşımaktaydı.
Seyyahlardan bahsedip de XIV. yüzyılın önemli gezginlerinde biri olan İbni Battuta’dan söz etmemek elbette olmaz. Genç yaşta bugün Fas’ın bir şehri olan memleketi Tanca’dan hac niyetiyle yola çıkan Battuta, dini görevini ifa ettikten sonra hemen memleketine dönmez. Yolda olma fikri ona cazip gelmiş olmalı ki kuzeye yönelerek Anadolu’ya; oradan Kırım, Deşt-i Kıpçak, Bizans, Hindistan, Orta Asya üzerinden Maldivlere kadar gider. Gittiği yerlerde saygı ve ilgiyle karşılanır, ağırlanır. Tuttuğu notlarda gitmediği bazı yerleri de anlattığı rivayet edilmektedir. Kültür Bakanlığı Yayınlarının eski bir baskısı olan “İbni Battuta Seyahatnamesinden Seçmeler” isimli kitap Anadolu notları ile sınırlı tutulmuştur. Eser beylikler dönemindeki Anadolu’yu anlatması açısından ilgi çekici bir niteliğe sahiptir.
Keyifli okumalar…