Yarın öleceğimizi bilsek, tüm kırgınlıklarımızı unuturuz. Ama biz sonsuza kadar yaşayacakmış gibi, kırıcı ve gururluyuz….. (OSHO
Ahir zaman; dünya artık sonunun geldiğini yavaş yavaş bize fısıldamaya başladı. Her gün ayrı bir felaket, bir taraftan ani ve toplu ölümler, bir yandan doğal afetler, bir yandan da dünyayı kasıp kavuran bir covit 19 belası. İnsanlık yaşamak için ciddi bir savaş verir hale geldi. Bir şeylerin düzelmesini beklemek, ömür defterimizden bir yaprağın daha eksilmesini beklemek demek.. Hiç ölmeyecekmiş gibi bir dünya telaşı her birimizde. Enaniyet sarmış ruhumuzu. Çoğumuz da bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın modu. Rabbim’in kendi sıfatlarından zerre de olsa bahşettiği ruhlarımıza yazık değil mi? Benliğimize kötülük değil mi? Ne demiş Peygamberimiz (S.a.v.) Kalbinde zerre kadar kibir olan kimse cennete giremez. Kalbinde zerre kadar iman olan da cehenneme girmez. “ Hadis | (Tirmizi, “Birr”, 361) . Neden bu sonsuza kadar yaşayacakmışız gibi kırıcı ve gururlu oluşumuz? Birinin kalbini kırarak çıktığımız evden geriye döndüğümüzde, o kişiyi enkaz altında bulabilme ihtimalini düşünün. Yakın zamanda yaşadığımız İzmir depremi. Kendi yakınlarım İzmir’de olduğundan mıdır? Yoksa memleketim oluşundan mıdır? Beni çok etkiledi. Hayatın ne kadar boş ve fani olduğunu bir kez daha anlamış oldum. Kalbimin tüm kırılmış yanlarını unuttum. Sevdiklerimi tek tek aramaya başladım. En azından bir mesaj atıp onları unutmadığımı hatırlattım. Sevgimi, sevdiklerime daha fazla belli eder oldum. Daha bir sıkı sarılır oldum onlara.
Kalbimi incitenlere, kırgınlığımı belli bile etmeden tebessümümle cevap vermeyi öğretti bana hayat. Her hâlükârda kazanan siz oluyorsunuz bu durumda. Hem gurur ve kibir yapmadan ahiretinizi, hem de karşı taraf sizin bu tavrınız karşısında, yaptığından utanarak, insanlığınızı. Her şeyi karşı taraftan bekleyerek, heba ettiğimiz günlerimize yazık. Sevgi konusunda hep ilk adımı siz atın. Ne kaybedersiniz ki?
Size en ufacık bir iyiliği dokunanlara bile iyi ki varsın deyin. Sizi sevdiğinize inandığınız dostlarınıza. Annenize, babanıza, evlatlarınıza, büyüklerinize. Çiçeğe, kediye, köpeğe… Mutlu eden her şeye… İyi ki varsın. Çünkü ben yarın olmayabilirim. Yeni bir sabaha uyanamayabilir, ya da sizi belki yarın bulamayabilirim. Her şey için çok geç olmadan; iyi ki varsın. Rabbim kimseyi sevdiklerinin acı veren yokluklarıyla sınamasın. Çok zor. Ama eğer siz kırdığınız bir kalple geride kaldıysanız; Bu da çok zor. Telafisi yok çünkü bunun. “Keşke bir kerecik olsun sevdiğimi söyleyebilseydim. İyi varsın diyebilseydim” diye hayıflanmalarınız boşa. Keşkeklerinizin faydası yok. Allah’ın bize sunduğu bu sevgiyi göstermek de, neden bu kadar zorlanıyoruz bilmem. Biz bunu başaramazsak kişisel yaşantımızda ve toplumda her zaman sönük ,mutsuz ve başarısız olacağımızı unutmayalım.
Dilerim sevdiğine onu kaybetmeden sevgisini sunanlardan olursunuz…..
Dilerim sevgiyi yaratılan her şeye yayan geniş bir sevgi bahçeniz olur ve oradaki çiçekleri suladıkça yeşeren bolca sevgileri kucaklarsınız.
Her şeyden önce de canlarımız olan çocuklarımıza karşılıksız sevgiyi ve sevilmeyi sunan anne-babalar oluruz.
İnsanlarımızın yaşarken kıymetini bilmek zorundayız. Buna vefa denmez sadece. Buna insana değer vermek denir. Buna saygı, nezaket ve kadirşinaslık denir. Buna insan kaynağını iyi kullanmak denir aynı zamanda.
Etrafınıza bakın. Henüz yaşıyorken, kıymetli olduğunu düşündüğünüz insanları tespit edin. Sonra yanına gidin ve ona ne kadar kıymetli biri olduğunu, ne kadar iyi biri olduğunu söyleyin. İyi ki varsın deyin.
Bizde insan ölünce musalla taşının yanına gidip, ‘iyi biliriz, şahidiz’ deriz. Neden yaşarken bunun yapmayalım?
Anneniz, babanız, akrabalarınız, dostlarınız, sevdikleriniz… Etrafınızda çok değerli insanlar var.
Yaşarken kıymet bilin. Öldükten sonra kıymeti olmuyor.
Bu yazıyı okuyan değerli insan: “iyi ki varsın”.
“HOŞÇA” kalın.