Sevgili atalarım, öncelikle yüksek öngörünüzle bu sözünüzü nesilden nesile, bir uyarı mahiyetinde söylediğinizi biliyorum. Daha önce deneyimlediğinizi ve tecrübelerinizden ileri geldiğine de eminim. Yazıma başlamadan önce affınıza sığınarak, sadece farklı bir bakış açısı kazandırabilir miyim acaba diye satırlarıma devam etmek istiyorum.
ALLAH Ü TEALA insanoğluna indirmiş olduğu semavi dinlerin tümünde ve daha sonra mesaj için görevlendirilen Peygamberlerin, evliyaların tamamı, hiçbir menfaat beklemeden insanların birbirlerine iyilik etmelerini emreder. Toplumda “iyilik et” emirlerine uyanlar çoğaldıkça, o toplumun huzuru artar. Toplumun sosyal barışı sağlanmış olur. Halet-i ruhiyesi olgun olan kişiler daha fazla iyilik etmeye meyillidirler. Ruh halleri olgun olmayan kişiler ise daha az iyilik ederler. İyilik eden kişiler daha fazla iyilik etmek isterler. İyilik ettikleri kişileri himayeleri altına alarak onları her zaman gözetip kollarlar. Bununla ilgili olarak Eugene Labiche : “ İnsanlar bize kendilerine yaptığımız iyiliklerden dolayı değil, kendilerinin bize yaptıkları iyiliklerden dolayı bağlanırlar.” Çünkü iyilik ruha şifa verir. Kötü hallerimizi iyileştirir. Yapılan iyilikler mistik bir bağ oluşturur o kişiler arasında.
Bu çağın en büyük dertlerinden biri de kolay yoldan nasıl para kazanabilirim? Nasıl zengin olabilirim? Acaba en iyi yatırım aracı nedir? Günlük hayatımızda en çok şahit olduğumuz diyaloglar. O zaman size bir tüyo vereyim mi? İyilik hiçbir zaman boşa gitmeyen bir yatırımdır. “ iyilik karın doyurmuyor Esra Hanım” dediğinizi duyar gibiyim. Karnımız tok sırtımız pek ama kimseye faydamız olmasın. Bir iyiliğimiz dokunmasın. Ya böyle göçüp gidersek bu dünyadan Hafazanallah. Gerçek zenginliklerimiz, bu dünyada yaptıklarımız iyiliklerimizdir. Ne diyor Rabbim zilzal suresinde : “kim zerre kadar bir iyilik yaparsa onun mükâfatını görür. Kim zerre kadar bir kötülük yaparsa, onun cezasını görür. Yaptığımız her iyilik, bizim iki dünyada da elimizden tutup kaldıracak, kurtarıcı meleklerimiz olacak.
Ne diyor Nizami “ iyilik insanlık sanatıdır”. Ne kadar da güzel bir söz. Sanatkâr olmanız için illa bir zanaatınızın olmasına gerek yok. İyilik yapın yeter. Önce iyiliğe kendinizle başlayın ve ışık ışık dalga dalga çevrenize yayarak devam edin.
Hepimiz iyi bir iyilik sanatçısı olmaya aday bireyleriz. Çünkü bu bizim yaradılışımızda var. Birinin tebessümüne katkıda bulunmak, içten duasında yer almak, iyi insanların var olduğuna dair umudu olmak… Hele hele kötülüğün her yerde kol gezdiği şu ahir zamanda muazzam bir kazanç değil mi? Bu dünya, bu kadar kötülüğe, iğrençliğe, canavarlığa rağmen batmıyorsa ve hala dönmeye devam ediyorsa iyi insanların yüzü suyu hürmetinedir.
Önce kendinize yaptığınız kötülükleri bir düşünün, tartın, ölçün. Kendisine faydasız bir bireyin, insanlığa faydalı olmasını bekleyemeyiz.
Bana yapılan iyilikleri düşündüğümde, o kişilere bir ömür minnettar kalabilirim. Bunun adı vefadır. Onlarla ölünceye kadar aramda farklı bir bağ olacak. Her zaman iyi olmaları için dua edeceğim. İşte iyiliğin en güzel yanı da budur. İnsanlık arasında ki uhuvvet bağını kurar ve güçlendirir.
Bu kötü gidişata dur demek için çok fazla iyiliğe ihtiyacımız var dostlar. Madem herkes ettiğini bulacak, bolca iyilik edelim o zaman…
Sağlıkla kalın.
İyilikle kalın. “HOŞ” ça kalın.