Türk Silahlı Kuvvetlerince (TSK), Kıbrıs’ta Türklerin Rumlar tarafından uğradığı baskı ve zulmü önlemek ve Ada’da barış ve huzuru tesis etmek amacıyla gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekatı’nın üzerinden 47 yıl geçti.
Kıbrıs Cumhuriyeti, Türkiye, İngiltere ve Yunanistan ile Kıbrıs’taki Türk ve Rum toplumları arasında 1959’da imzalanan Zürih ve Londra anlaşmalarıyla kuruldu. Anlaşmada imzası bulunan 3 ülke Kıbrıs Cumhuriyeti’nin garantörlüğünü üstlendi.
Kıbrıs Türkleri ve Rumları arasında ortaklık temelinde, uluslararası antlaşmalar uyarınca 1960’da kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nda iki halka eşit siyasi hak ve statü verildi.
Kıbrıs Rum tarafı, Cumhuriyet’in kurulmasının akabinde Kıbrıs Türklerini devlet kurumlarından izole etme, Ada’daki varlıklarını sona erdirme ve Yunanistan ile birleşme (Enosis) yolunu açmaya yönelik girişimlerini sürdürdü.
Kıbrıs Cumhuriyeti, Kıbrıslı Rumların tek taraflı güç kullanımıyla Anayasa’yı feshetmelerinden sonra 1963’te fiilen son buldu.
Enosis hedeflerini ulaşabilmek için silahlanan Rumlar, Yunanistan’ın da desteğiyle 1963-1974 döneminde Kıbrıslı Türklere yönelik baskı, zulmü ve ambargoyu durmaksızın devam ettirdi.
Rumlar içerisinde, Kıbrıs Türklerinin ortaklık devletinin yönetiminden uzaklaştırılmalarının ardından fikir ayrılıkları başladı.
EOKA mensupları arasındaki görüş ayrılıkları, Türkiye’nin müdahalesinden endişe eden ve Kıbrıs Türklerini ekonomik yoldan bitirmeyi dileyen Rum lider Makarios ve daha hızlı sonuç alınmasını isteyen eski cuntacılardan oluşan EOKA-B mensuplarının karşı karşıya gelmesine sebep oldu.
EOKA lideri Nikos Sampson, Yunan cuntasının desteğiyle 15 Temmuz 1974’te Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak amacıyla Makarios’a karşı darbe yaptı ve iktidarı ele geçirdi.
Bu darbeyle Kıbrıs’ın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne kastedilmiş oldu.
Türkiye, darbenin ardından 1960 Garanti Antlaşması gereği ilk aşamada diplomatik girişimleri önceledi.
Bu noktada 17-18 Temmuz 1974’te Türkiye ile İngiltere arasında darbenin ardından atılabilecek adımlara yönelik Londra’da görüşmeler de yapıldı.
İstişarelere garantör devlet olarak Yunanistan da davet edildi ancak Yunanistan’daki cunta yönetimi görüşmelere katılmadı.
Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ile İngiltere Dışişleri Bakanı James Callaghan arasındaki görüşmelerde İngiltere’ye ortak müdahale teklifinde bulunuldu.
Dönemin Başbakanı Ecevit ve Yardımcısı Necmettin Erbakan, İngiltere’nin olumsuz cevap vermesi üzerine, garantörlük hakkını kullanarak ve Ada’daki Türklerin güvenliğini de dikkate alarak 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs Barış Harekatı’nın başlaması kararını aldı.
Harekat, dünyaya Ecevit’in yaptığı tarihi, “Biz aslında savaş için değil, barış için ve yalnızca Türklere değil, Rumlara da barış getirmek için Ada’ya gidiyoruz.” açıklamasıyla duyuruldu.
Barış harekatıyla Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakının önüne geçilirken Kıbrıs Türk halkının güvenliği ve varlığı güvence altına alındı.
Türkiye, 20 Temmuz 1974’te Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 353 sayılı kararı ile İngiltere ve Yunanistan’a “barışın yeniden tesisini sağlamak üzere müzakerelere başlama” çağrısında bulundu ve 22 Temmuz 1974’te harekatı durdurdu.
Bunun üzerine garantör ülkelere bir araya gelerek Kıbrıs meselesinin çözümü için görüşmelere başladı.
25 Temmuz 1974’te toplanan 1’inci Cenevre Konferansı, 30 Temmuz 1974’te imzalanan Cenevre Deklarasyonu’nu ile son buldu.
Deklarasyonda, Yunanistan ve Rumlar tarafından işgal edilen Türk anklavlarının (bölgelerinin) acilen boşaltılması ile Ada’da barışın ve anayasal düzenin yeniden tesisini teminen dışişleri bakanları arasında müzakerelere devam edilmesi öngörüldü.
Öte yandan deklarasyonla Ada’da Kıbrıs Türk toplumu ile Kıbrıs Rum toplumu olmak üzere iki özerk yönetimin mevcudiyeti ilkesel olarak tanındı.
“Ayşe tatile çıksın”
Konferansın 8 Ağustos’ta başlayan ikinci aşamasında, Yunanistan, Ada’da yeni anayasal düzenin kurulmasına yönelik tüm teklifleri reddetti ve anayasaya ilişkin varılacak bir uzlaşma için Türk birliklerinin geri çekilmesini ön koşul olarak ileri sürdü.
Ayrıca ikinci toplantıya kadar Rum ve Yunan askerlerinin Türklerin bulunduğu bölgeden çekilmeleri gerekiyordu ancak çekilmedikleri gibi saldırılar da sürdü.
2’nci Cenevre Konferansı görüşmelerinden de bir sonuç çıkmayınca 14 Ağustos’ta “Ayşe tatile çıksın” parolasıyla Kıbrıs Barış Harekatı’nın ikinci aşaması başladı ve 16 Ağustos’ta ateşkes ilan edildi.
Türkiye’nin başlattığı harekat başarıyla sonuçlanırken Ada’da yaşayan Kıbrıs Türk halkının güvenliği de sağlanmış ve Ada’ya barış hakim oldu.
İkinci harekat sırasında geri çekilen Rum askerleri, geçtikleri Türk köylerini yakarak silahsız insanları katletti. Toplu katliamlar ve mezarlar, harekatın bitiminde ortaya çıkarıldı.
Kıbrıs Barış Harekatı sırasında, Türk ordusu 498 şehit verirken Kıbrıs Türk tarafı ise 70’i mücahit, 270 kişiyi kaybetti. Kıbrıs Türkleri genel olarak ise 1672 şehit verdi.
Harekatın ardından Kıbrıs Türkleri kendi yönetimlerini kurdu
Kıbrıs’ta mevcut sınırların çizilmesine olanak sağlayan harekatın hemen ertesine Kıbrıslı Türkler, 1 Ekim 1974’te Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi’ni kurdu.