Türkiye’de muhafazakâr kesim, gelenekçi aile yapısını korumaya çalışıyor. Diğer kesimler ise aile yapısı içinde, muhafazakâr olmasa bile gelenek ve göreneklerini devam ettiriyor.
Benim şahsen savunduğum fikir dünya görüşü ne olursa olsun. Aile kutsaldır ve çekirdek yapısı anne, baba ve çocuklardan oluşur. Geniş aile yapımızda ise Dede, Babaanne, Anneanne, Amca, Hala, Dayı, Teyze ve diğer unsurlar la beraber toplumun ana omurgasını oluşturan ve bizleri biz yapan görüş budur. Aile yapısına ideolojik bakmak yanlıştır. Toplumları böler ve farklı yerlere sürükler.
Türkiye’de Dünya’da olduğu gibi Lgbt hareketleri tam olarak varlık gösteremediler ve başarılı olamadılar. Ama maalesef sivil toplum hareketleri bazında, ana akım medya ve sosyal medyada sadece gündeme gelmeyi ve hareket etmeyi başardılar. Bu Türkiye’nin gelenekçi aile yapısından kaynaklanıyor.
Ama batıda ve Dünya’da bazı konularda başarılı oldular. Batıda ve Dünya’da bazı devlet adamları bu işin ne kadar yanlış olduğunu fark etti. Ancak dayatmalar ve baskılardan dolayı hala güçleri yetmiyor. Çünkü asıl hata yaptıkları nokta, aile yapıların sağlam olmamasıdır. Dinamiti aslında burada koydular, şimdi ise patlamalarını yaşıyorlar.
Bizlerde eğer aile yapımızı korumaz isek, modernimizin ve batının dayatmalarına göğüs germezsek, 20-30 yıl sonra onlarla aynı seviyeye geliriz. Asıl tehlike bahsettiğim gibi 20-30 yıl sonra, çocuklarımızı doğru bir şekilde yetiştirmemiz, aile yapımızı korumamız ve çocuklarımıza, insanların kadın-erkek den oluştuğunu ve cinsiyetsizlik gibi kavramın uydurma olduğunu anlatmamız önemli bir husus olmakla beraber, bilinçli ve profesyonel hareket etmemiz gerekmektedir.
Örneğin, APA (Amerikan Psikoloji Derneği) çocukların heteroseksüel ya da eşcinsel ebeveynden değil, şefkatli ve sağlıklı bir aile ortamından etkilendiğini savunuyor. Yani şu açıklamaya bir bakar mısınız? Bunlar ruhlarını şeytana satmış, birilerinin fonladığı kuruluşlar. Dünya’da bu vakaya benzer araştırsanız yüzlercesini görürsünüz.
Uluslararası hukukta birçok ülke LGBT bireylerin eşit haklara sahip olması gerektiğini kabul etti, ancak bu düzenlemeler toplumda derin tartışmalara yol açtı. Bu derin yaralar 20-30 yıl sonra bazı ülkeleri komaya sokacak. Farkında olmayabilirler. Dünya’nın ve özellikle batının aile birliği konusunda Türkiye’ye ihtiyacı var.
Birleşmiş Milletler, LGBT haklarını insan hakları çerçevesinde ele alırken; bazı ülkeler bu yaklaşımların kendi kültürel yapılarının ihlali olduğunu savunuyorlar.
Sosyolojik ve psikolojik sorun olarak ele alınması daha isabetli olur. Eğer bu bazda Dünya’da bakış açısı geliştirilirse aile yapıları kurtarırlar. Türkiye’nin Dünya’ya rehberlik ve liderlik etmesi olağanüstü bir hal almıştır ve şarttır.
İnşallah organik aile yapısı tüm Dünya’da kabul edilir ve musibet insanlığın üzerinden kalkar.