Hemfikir olduğumuz ve sık sık kullandığımız cümleler, maalesef ki pelesenk oldular dilimize:
“bizim çocukluğumuzda böyle miydi?” “çocuklar çocukluklarını yaşamadan büyür oldular.”
“şimdiki çocuklar ne kadar mutsuz”
Peki, biz ne kadar mutluyuz?
Bir ebeveyn olarak yeni neslin böyle hengâme bir dünyanın içinde büyümeye çalışmasından çok endişeliyim.
Doğar doğmaz başlıyor, yoğun telaşlı bir yaşam. Çünkü Dünya yaşarken savaşılması gereken bir yer halini almaya başladı artık. Bir türlü bitmek bilmeyen dünya telaşlarımız arasında, ebeveyn olmayı da sıkıştırır olduk araya. Sanal dünyada mutlu aile tablosu çizmek için gösterdiğimiz çabayı, kendi hanemizde göstermeye gerek duymaz olduk. Bir de alet eder olduk çocuklarımızı sahte mutluluk oyunlarımıza…
İçten dışa değişim konusunda gün geçtikçe bilinç sahibi olan bizler, mutlu olmanın yolunu arar olduk. Mutluluk bir seçimdir. Yaşadığımız her anı, anda kalarak yaşadığımızda mutluluğu hissederiz. Temel koşul kalbimizin temizlenmesidir. Mevlana “dışarıya baktığın pencere temiz değilse sana uzattığım gülleri çamur görürsün” der.
Penceremizden dışarıya baktığımız dünya artık bizim çocukluğumuzdaki kadar masum değil biliyorum. Ama bu dünyayı bu hale getirenler de bizleriz. Bilinçsizce tükettik her şeyi. Suyu, havayı, yeşili, maviyi, sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü, insanlığı en çok ta kendimizi…
Yeni nesillere bırakacağımız mutlu bir dünya, her yetişkinin üzerine bir vazifedir aslında. Yetişecek olan her çocuk, taze bir fidan; umuttur hayata. Kendilerine rol model olarak aldıkları mutlu güzel insanlar çoğaldıkça, gözlerindeki ışıltı yaşamı boyunca karşılaştığı olumsuzluklar karşısında, rehberi görevini üstlenecektir.
Çocuklar mutlu bireyler içinde yetişirse mutluluğu; geçimsiz insanlar arasında yetişirse geçimsizliği daha önce öğrenir. Bir ebeveyn işe gitmekten sürekli şikâyet ediyorsa, çocuğunun okula giderken sürekli şikâyetçi olması bizi şaşırtmamalı.
Şükürsüzlüğümüz ve mutsuzluğumuz kronik bir hal almaya başladığından beri, ne çok şikâyet eder olduk her şeyden. Bilerek ya da bilmeyerek…
Mutlu değilseniz mutlu edemezsiniz. Ve çocuklar dünyanın en dürüst, en saf insanlarıdır. Dolayısıyla siz hangi ruh halinde iseniz çevrenizdeki çocuklar da bunu hissederler. Ve zamanla sizi taklit ederler.
Mutlu olmak için aslında yapman gerek çok basit bir şey var. Sahip olduğun şeylere sevinmek ve sahip olmadığın şeylere üzülmemek! Yani aslında o kadar güzel şeylere sahipsin ki. Mesela Afrika´da insanlar açlıktan ölmek zorunda kalıyorlar. İnsanlar acımasızca katlediliyor dünya üzerinde ve sen böyle bir ortamda yaşamıyorsun. Belirli bir gelirin var ve karnın doyuyor. Mutlu olmak için sadece bunları düşünmek bile yeterli.
Bir çocuğun gözünde dünyanın yedi harikası yoktur. Yedi milyon tane vardır. Onun dünyasındaki her şey harikadır.
Dünyanın kötü gidişatına dur diyebilecek, geleceklerimizin teminatı, çocuklarımıza bırakacağımız en güzel miras içten sıcacık, umut dolu mutluluklarımızdır. Bunları onlara borçluyuz…
Sağlıkla kalın. “hoş” ça kalın…