“Mücahid, Yüce Allah’a itaat yolunda nefsinin isteklerine karşı mücadele eden kimsedir.” –Tirmizî-
Peki, Nefis ile biz nasıl mücadele edebiliriz?
İşte birçoğumuzun zorlandığı mesele… Nefis ile mücadele, hayır diyebilme kavgasıdır. Ne kadar dile kolay gelse de uygulaması zor.
Bunun için öncelikle nefsimizin isteklerini değil ruhumuzun ihtiyaçlarını karşılamamız gerektiğinin bilincinde olmalıyız.
Ruh maddi gıda ile değil manevi gıda ile beslenirse o vakit nefsinizin dizginleri de sizin elinizde olur.
Bir şeyi yapabileceğimize öncelikle kendimiz inanmalıyız. İnandığımız vakit bizde beynimizi nefisle mücadeleye karşı önden hazırlamış olur, idmanlı oluruz.
Böylelikle nefsimizle olan bu kavgamızda işimiz daha da kolaylaşır.
Evet, nefis ile mücadele nedir ve nasıl edilir hakkında konuştuk. Peki ya nelere karşı mücadele edeceğimizi biliyor muyuz?
Nefsimiz çoğu zaman Cenâb-ı Hakk’ın yasakladıklarından zevk aldığını bize dayatarak inandırır. Ama olay sadece burada bitmiyor.
Bizler sabırsızlığa karşı nefsimizi dizginlemeliyiz. Unutmamalıyız ki nefsimiz şeytanın sözlerine çok kulak asar bir haldedir.
Dünyevi şeylere kendimizi daha az kaptırır ve bu Dünya’nın imtihan Dünya’sı olduğunu ebedi olmadığını idrak edersek nefisle mücadele daha kolay olur.
Yaşam gayemizin ne olması gerektiğini asla unutmamalıyız. Ölümü asla unutmamalıyız. Ahireti unutmamalıyız.
Birde yaşarken biz bu Dünya’ya ne için gönderildik diye soralım?
Sırf bu yalancı Dünya için çalışıp Ahireti heba edelim diye gönderilmedik…
Asıl gayemiz ebedi yaşayacağımız ahirete yönelik manevi fidanlar dikip orada meyvelerini yemek olmalıdır…
Ne zaman ki bütün bunları unutuyoruz işte o zaman nefsimize ayak uydurmaya, şeytanı sevindirmeye başlıyoruz.
Çünkü bu dünya geçici olması hasebiyle buradaki dikilen bizi maneviyattan uzaklaştıran maddi fidanlar elbet bir gün solacak!
Hal böyle olunca bize lazım olan bâkî fidanlardır.
Bâkî muhabbetle…